FİNANS

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Türkiye Ekonomisi’nin yeni hikayesi

Türkiye Ekonomisi’nin yeni hikayesi

Bildiğimiz üzere son iki üç yıldır piyasaların bir hikâyesizlik sorunu mevcut. Yabancı yatırımcı ülkeye para getirmiyor neden diye soruluyor “e Türkiye’nin etkileyici bir hikâyesi bulunmuyor” diye bir cevap alınıyor.

Fon yöneticilerine, yurtdışında Türkiye satın neden satmıyorsunuz diye soruluyor, ne satalım bir hikâyemiz yok ki diye cevap alınıyor. Kısacası doğrudan yatırım yapacak olanı, sanayicisi, finansçısı Türkiye’nin pazarlanabilir bir hikâye yaratamamasından mustarip.

Öyle ya bir hikâye yok! Bir hikâye olmalı!

Pekâlâ, bundan önce yani 2015 öncesi ne idi Türkiye ekonomisinin hikâyesi? Uluslararası yatırımcılara nasıl pazarlamıştık Türkiye’yi?

Yüksek büyüme, dinamik genç nüfus, güçlü bankacılık sistemi, düşük kamu borcu/GSYH oranı. Evet, temel hikâyemiz bunlar idi, bu hikâyeye inanarak bu ülkeye onlarca milyar dolar para geldi, borsa değerlendi, dolar düştü, yatırımlar arttı.

Sonra ne oldu ne olmadı önce gezi dediler, sonra yolsuzluk dediler, sonra fetö dediler altından girdiler üstünden çıktılar her altı ayda bir yeni senaryo yazdılar ve bırakmadılar ki Türkiye’deki girişimciler önünü görebilsin de yatırım yapsın. Özel sektör önünü göremediği için yani kelimenin tam anlamıyla korktuğu için yatırım yapmaktan geri durdu ve yatırım olmayınca da büyüme olmadı/olamadı. Büyüme gidince de öteki senaryolar 1 sayısının yanındaki 0’lar gibi değerini yitirdi ve ekonomide başladı bir hikâyesizlik durumu.

Evet, Türkiye ekonomisinin gücünü/hikâyesini resmeden yukarıdaki çizimde rakamı okursanız on bin sayısını telaffuz edersiniz. Yüksek ekonomik büyümeyi silip rakamı tekrar okursanız dört sıfırdan başka bir şey telaffuz edemediğinizi görürsünüz. Öyle ya düşük kamu borcu Rus ekonomisinde de var ama dönüp kimse yüzüne bakmıyor, Genç Nüfus Afrika’da da var, güçlü bankacılık sistemi bazı küçük Avrupa ülkelerinde de mevcut, OECD’ye üye birçok ülke gelişen ülke statüsünde kimse bu piyasalara teveccüh göstermiyor, gitmiyor!

Demek ki ne imiş?
Yukarıda 0 diyerek belki biraz acımasızca nitelendirdiğimiz birçok özelliğimiz yüksek büyüme yaratamadıktan sonra ilgi görmüyormuş/göremiyormuş. Hakikaten de şöyle bir bakıldığında şuanda Türkiye ekonomisinde yüksek ekonomik büyüme haricinde diğer senaryolar aynen devam etmekte fakat iş görmemekte.

İmdadımıza Güneş Panelleri Yetişiyor!

Güneş Paneli Üretim Maliyetleri(1977-2013)

Yukarıdaki tablo bize 1977 ila 2013 yılları arasında güneş paneli teknolojisiyle üretilen 1 watt elektriğin yıllar içerisindeki maliyet yolculuğunu göstermektedir. Görüldüğü üzere 1977 yılında 78 dolar gibi bir seviyeden yolculuğuna başlayan güneş enerjisi kullanarak elektrik enerjisi üretebilme durumu yıl 2013 ü gösterdiğinde yetmiş beş cent e kadar düşmüştür. 2016 yılı rakamları bazı araştırmalara göre elli centin de aşağısındadır ve maliyetler her geçen gün düşmeye devam etmektedir. Tüm derdini cari açıktan çekmiş bu cari açığı da petrol-doğalgazdan vermiş bir ülkeye bundan daha büyük nasıl bir müjde verilebilir?
Buyurun aşağıda emeklerimiz, alın terimiz, göz nurumuz yıllar yılı nereye aktarılmış ona bakalım:

Yukarıdaki tablo bize Türkiye’nin 2002 ila 2015 yılları arasında yurtdışından ithal ettiği enerji için ödediği parayı göstermektedir. Şöyle göz ucuyla yıllar yılı bir toplama yaptığınızda sadece bu tabloda beş yüz milyar dolar gibi bir bedele ulaşıldığını görürsünüz. 1923’ten bu yana topladığınızda ise rakamın birkaç trilyon doların üzerinde olduğunu anlarsınız.

(Merak edenler için Türkiye ekonomisinde toplam ithalatın %25 ini genel olarak enerji ithalatı oluşturmuştur. 1923’ten günümüze ithalatı toplayıp dörtte birini alırsanız aşağı yukarı enerji için ödenen ortalama bir değere ulaşmış olursunuz)

Ne yani bu ülke petrole, doğalgaza bugüne kadar bir trilyon dolardan fazla para mı harcamış? Evet, hakikat bu. 1 Trilyon dolar ve fazlası! Yani abartıla abartıla bitirilemeyen Türkiye özel sektör borcunun dört katından daha fazla, herkesin güvendiği merkez bankası rezervlerinin on katından daha fazla, Akkuyu nükleer santral projesinin elli katı ve daha fazlası… Kısacası enerji sevdası uğruna çil çil paralarımızı paketleyerek balya balya yurtdışına göndermişiz.
2017 ve sonrası için…

Her ne kadar ülke gündemi çeşitli konularla meşgul edilmeye çalışılsa da güneş panelleri ile elektrik üretme işi tüm Türkiye’de hızla yayılıyor. Üniversiteler, özel sektör firmaları, kamu ve bireysel girişimciler yurdun dört bir yanında güneş panellerini inşa ediyorlar. Bir örnek vermek gerekirse İnönü Üniversitesi’nin deneme amaçlı kurduğu panel istasyonu şimdiden iki bin konutun elektrik üretimini petrole ve doğalgaza ihtiyaç duymadan sağlayabiliyor.
Çok şükür ülkemiz güneş zengini bir ülke bu teknoloji arzı -ki bu tam anlamıyla bir arz şokudur ve ekonomiler arz şoklarını sever- yabancı yatırımcıya layıkıyla anlatılabilirse yani gelecekte kendi enerjisini kendi üretebildiği için yüksek cari açık yaratmadan yüksek büyüme sağlayabilecek bir Türkiye ekonomisinin varlığı iştahlı bir şekilde izah edilebilirse burada borsa endeksine 300 bin az kalır! Doların beli kalıcı olarak kırılır! İstanbul Finans Merkezi bir hayal iken gerçek olur! Yabancı yatırımcılar ülkeye para getirmek için kapıda beklerler! Yetmiş yıllık dert, dert olmaktan çıkacak ise yetmiş yıldır derdi bahane ederek gelmeyen yerden para gelir. Bunu gören de gelir duyan da gelir.

Özetle yeni hikâyemiz şöyle geliştirilebilir: Pozitif teknolojik arz şoku etkisi ile enerji maliyetlerini düşürmesi beklenen Türkiye ekonomisi cari açık yaratmadan yüksek büyüme sağlayabilecek ülkeler arasına girmeye hazırlanıyor. Güneş Paneli(PV) teknolojisi tarafındaki olumlu gelişmelerden en fazla pozitif etkilenecek ülke olan Türkiye’yi gelecek on yıl için AL.

Son söz: Bazen yerde ararsın gökte bulursun.

En Çok Aranan Haberler