FİNANS

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Zarrab Siyasilerin İsimlerini de Verdi!

İşte ABD'nin asıl amacı da zaten davanın bu yönde gelişmesiydi diye düşünüyorum! Zarrab dünkü ifadelerinde, İran ticareti için kendisine o tarihte başbakanımızın ve ekonomi bakanımızın talimat verdiğini söylemiş. İşte benim de çekindiğim risk burada yatıyor! Bu kayıt dışı ticaret hükümet ya da bir siyasi liderin talimatı ile gerçekleşti ise, bu ticaretten elde edilen paralar o tarihte bir terör örgütüne gitti ise, o zaman bu işe karışmış ülke ve siyasileri teröre destek vermiş kişi ve ülke konumuna düşürmek istiyorlar.

Eğer amaç bu ise, davanın devamında o tarihte Türkiye'nin Müslüman Kardeşler gibi batı ülkelerinin terör örgütü olarak gördüğü bir örgüte parasal destek verdiği, aynı şekilde Suriye'deki diğer bazı terör örgütlerini de desteklediği iddiasını davanın sonucu olarak yasallaştırmaya çalışacaklar diye düşünüyorum. Paralar da bu terör gruplarının desteklenmesine gitti sonucuna ulaşmaya çalışıyorlar. Peki ABD her yerde PKK ve APO posterlerini kullanan PYD'yi desteklemiyor mu? PKK uluslar arası terör örgütü olarak tanımlanmıyor mu? Tanımlanıyor. O zaman ABD de aynı suçu işlemiyor mu? İşliyor. Peki kendisinde olan suç değil de, bizdeki iddia doğru ise, neden suç oluyor? O dünya gücü olarak görüşlerini kabul ettirme gücüne sahip olduğu için. Yani dünyada güçlü olanın haklı olduğu bir düzen olduğu için bu durumu yaşıyoruz.

Zamanında üniversitede kamu yönetimi okurken, uluslar arası ilişkiler dersimize bir dönemin dışişleri bakanı da olan Haluk Ulman geliyordu. Bize uluslar arası ilişkilerde orman kanunu geçerlidir demişti! Yani güç kimde ise onun dediği olur. Uluslar arası yasalar küçükler ve güçsüzler için geçerlidir demişti.

Körfez Savaşında ABD ve o tarihteki ABD başkanı Bush, Saddam'ın ABD'yi vuracak uzun menzilli füzeler yaptığı savı ile Irak'a müdahale kararı aldırıp, müahale ettiler. Hatta bu kararı bile beklemedikleri birçok benzer durum da oldu. Irak yıllardır yakıldı, yıkıldı, milyonlarca can kaybı yaşadı. Ülke parça parça oldu. Halen eski gücüncen çok uzak ve yaşam kalitesi çok düşük bir ülke halinde. Neyse bu kısmı geçelim. Yıkılan bu ülkede savaşın başlatılma nedeni olan uzun menzilli füzeler çıkmadı. Yani ABD ve Bush aslında bir savaş suçu işlemişler.

Aynı şekilde Kaddafi için de, Fransa NATO kararını bile beklemeden uçaklarını kaldırdı. Gidip Kaddafi Libyasını bombalamaya başladı. Sonra da diğer NATO güçleri arkasından geldi. Peki Libya'da herhangi bir nükleer füze ya da uzun menzilli füze mi çıktı? Bu cevabı arayan bile yok.

Yani Libya'yı yıkanlar da savaş suçu işlemiş oldular. Kim aldırıyor? Kim bunu uluslar arası gündemlere taşıyor? Kim bu sav ile bu ülke ve liderleri dava ediyor? Kimse. Batı kendinde her türlü öldürücü ve uzun menzilli silahı üretme ve bulundurma hakkını görüyor. Ama iş diğer ülkelere gelince tepelerine binmeye çalışıyor. Maalesef gelişmiş dünyanın düzeni bu işte.

Şimdi sizlere soruyorum; ABD'deki bu davadan ne çıkarsa çıksın, bizi bağlamaz diyebilir miyiz? Evet diyebiliriz ve diyoruz da zaten. Ama gerçekten bizi bağlamaz mı bunu yaşayıp göreceğiz. Böylece Türkiye'nin ulaşmış olduğu gücünü de görmüş olacağız. Eğer gerçekten de bağlamayacak ise, o zaman ülkemiz gerçekten de güçlü ülkeler sınıfına girmiş demektir.

Ama ben tüm bu gelişmelerden tedirginim. Gidilmek istenen sonuca kadar arada bir uzlaşma olmazsa, bizi bağlayacak bazı sonuçları devreye sokacaklar gibi geliyor. İşte bu nedenle herkesle kavgalı olmanın faydası değil zararı var. Çevremizde bizim haklı olduğumuzu savunacak gelişmiş büyük ülkelerin olması çok önemli. Bu nedenle AB ilişkilerimizde gerilimleri aşmalıyız. ABD'nin bu dünya kabadayısı düzeni birçok AB ülkesi tarafından da istenilmiyordur. Kendimize müttefik bulmalıyız.

Kısacası çok planlı ve sistemli ilerleyen bir dava süreci görüyorum. Bu süreci tv.dizisi izler gibi izlemek ve amaan ne derlerse desinler bizi bağlamaz demek ne denli doğru bir değerlendirme olur bunu yaşayıp anlayacağız.

Tam Bir Açmazdayım!
İşte benim için de en büyük sıkıntı burada yatıyor! Hisseler bazında bakınca birçok hisseyi buradan almak lazım. Teknik olarak ikili dip denen oluşumlar yapıyorlar diye görüyorum. Ama ya korktuklarım olursa, ya siyasilerimizi uluslar arası suçlu durumuna düşürürlerse, ya bankalarımıza çok büyük para cezaları keserler ve bu cezaları vermiyoruz dediğimizde bir çok konuda ve uluslar arası ilişikilerimizde dışlanırsak. Bankalarımız uluslar arası para transferi sisteminden dışlanırsa. O zaman bir çok yabancı fon ve yatırımcı Türkiye'den uzaklaşmak, çıkmak durumunda kalabilir. Bu işlerin ciddi sonuçları olur.

Ne yapmalıyız ne strateji kurmalıyım bilemiyorum. Gördüğüm tekniği uygun hisselerde yine de öngörüler yapıyorum. Ama çok da tedirginim. Madem bu riskleri kaç ay öncesinden beri yazıyorsunuz neden o zaman yeni öngörü yapıyorsunuz sorularınız olabilir ki, geliyor da zaten. Ama benim düşündüklerim kesin durum mudur ki? Sadece beni bağlayacak kişisel görüşlerimdir. Ayrıca görüyorsunuz ki, arada BİST yeni rekorlar da kırdı. Aynı süreçte onlarca yeni öngörüm gerçekleşme ile kapandı. Ya da şu an açık olandan daha fazla öngörüm gerçekleşme ile kapandı. Demek ki piyasada da tam bir bilinmezlik hakim. Belki de tüm çekindiklerim olsa bile, bu süreçteki gelişmelerden çok daha karlı çıkacak şirketlerimiz olacak. Belki ilk anda düşseler de, sonra çok önemli yükselişler yapacaklar. Tamamen izlemede kalırsak bunları kaçırabiliriz. Çünkü tekrarladığım başka bir görüşüm de, BİST'in çok ciddi iskontolar içerdiği yönünde. Bankalarımız başta bir çok şirketimizde çok ciddi karlı bilançolar var. Bu olayları yaşamıyor olsaydık, BİST için şu an 150.000 seviyelerini bekliyor olurdum.

Ben olası korkularımı ve gelişmeleri paylaşıyorum. Tekniklerine göre gördüklerimi de cesaret ettiğim zaman yeni öngörülerim olarak al/sat tablolarımızda paylaşıyorum. Sizler hepsine bakıp kendi kararlarınızı vereceksiniz.

Zarrab Dersleri!
Ülkemizi bu duruma düşüren Zarrab, ülkemizde de tutuklanmış ve sonra FETÖ'cüler haksız tutuklattı diye serbest bırakılmıştı. Sonra da hayırsever iş adamı ve en yüksek ihracat yapan kişilerden birisi olarak iktidardan tüm siyasilerimizin hazır olduğu platformlarda kendisine plaketler vermiştik. İşte o zaman korunan ya da savunulan, ödüllendirilen aynı Zarrab, bugün bu ifadeleri veriyor. Yani tüm bunlardan hiç kimsenin çıkartacağı bir sonuç yok mu? Hiç kimsenin hukuki bir suçu yok mu?

Davada adı geçen bir çok kişi var. İddialar çok ciddi. Peki cumhuriyet savcılarımız için bunların hiç bir itibari değeri yok mu? Yok bile olsa, yeniden bir soruşturma ya da yargılama süreci başlatılsa daha doğru olmaz mı? Geçmişte hayırsever başarılı bir genç dediğimiz bir kişiye, şimdi iş birlikçi, yalancı diyerek mi bu iş bağlanacak?

CHP'nin de bir takım ama çok da önemli iddiaları var. Ellerindeki delil olduğunu düşündükleri belgeleri savcılara vermek yerine önce kamu oyuna açıkladılar. Sonra da meclis soruşturması istediler. Meclisin çoğunluğu zaten iktidarda. MHP de desteklediğine göre oluşturulacak soruşturma grubundan neden çekiniliyor ki? Dün meclis soruşturulması talebi red edildi. Aynı şekilde zamanında ülkemizi kana bulayan terör eylemleri için de meclis araştırma-soruşturma komisyonları kurulması iktidar kanadı tarafının etkisi ile red edilmişti. Nasılsa hiç bir suç ve korkuları olmadığına göre neden bu redler? Halbuki ilgili komisyonlar kurulup incelense daha iyi olmaz mıydı.

Benim bu işlere fazla aklım ermiyor. Ama işte yine de aklıma takılıyor. Çünkü tüm bu dertler sonra gelip benim tüm ülkemi zora sokuyor. Tüm ülkemin tüm piyasaları olumsuz etki altına giriyor. Kısacası ülkeyi tümden etkileyen bir durumu meclis bu kadar mı önemsiz görüyor? Hakikaten anlamıyorum.

İşte kafam tüm bu gelişmelerle karma karşık bir durumda iken piyasaya çok sıcak bakamıyorum. Ama tamamen de kayıtsız kalamıyorum. Allah doğru neyse onu çıkartsın. Kim suç işledi ise de bunun karşılığını görmesini sağlasın. Yoksa biz bunları yargı ile tespit edemiyoruz maalesef. Öyle ya, 2005-2006 yıllarında yüzlerce kişiyi savcılarımız, hakimlerimiz Ergenekon, Balyoz vs. adlı davalarla suçlu diye içeri atmadılar mı? Sonra ne oldu? Bir başka savcı ve hakimlerimiz çıkıp tüm bunlar kumpas ve düzmeceymiş diyerek tüm bu kişileri serbest bıraktı. O dönem bu yargılamaları yapan savcı ve hakimlerin çoğu ya hapiste, ya kaçak durumunda. Şimdi hal böyle iken doğrunun ortaya çıkmasını yargıdan değil de Allah'tan ister duruma düşmemiz de gayet doğal değil mi.

Ben bugün öğlen İstanbul'a yola çıkıyorum. Pazar gece kısmetse geri dönmüş olacağız. Büyük kızımız bizi, biz de onu özledik. Biraz özlem giderelim. İDO ile karşıya geçecektim. Seferler iptal edilmiş. Tam da İstanbul'un cuma akşam trafiğinde İstanbu'a giriyor olacağız. Avrupa yakasına geçeceğiz. İşimiz iş yani.

Her şeyin hayırlısı diyelim. Hepiniz için iyi bir hafta sonu dilerim.

Saygılarımla

Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı

Twitter: @_Stratejist_

En Çok Aranan Haberler