Münchau’nun dikkat çeken makalesinin özeti şöyle:
“Euro bölgesinin son zamanlardan en çok rahatsız eden konularından biri, her türlü kriz çözüm senaryosunun orta derecede güçlü bir ekonomik iyileşmeye bağlı olması gibi görünüyor. Yunanistan için çizilen çözüm senaryosu, altı ay önce ilk başlatıldığında da sıkıntılıydı. Yetkililerin bütün tahminleri yanlış çıktı. Ülke ekonomisi resesyona girerken, borç dinamiği kontrolden çıktı. İtalya’da, merkez bankası ülkede kemer sıkma önlemlerinin resesyon yaratacak etkileri olabileceğini belirtti.
“Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) kıtadaki bankaları yeniden sermayelendirme çabaları da ekonominin kötüye gidişinden dolayı sarsılıyor. Geçtiğimiz hafta, IMF ile euro bölgesi ülkeleri liderleri arasında bankaların ne kadar yeni sermayeye ihtiyacı olduğu konusunda ciddi tartışmalar başladı. En son çıkan miktar, ekonominin yeniden resesyona düşmesi ihtimaliyle hesaplar yapan IMF’in tahminlerinin üzerinde çıktı.
“Avrupa’nın ekonomi politikalarında birinci, ikinci ve üçüncü önceliklerin ekonomik durgunluğu durdurmak ve ekonomiyi canlandırmak olması gerekiyor. Eğer bunu beceremezlerse, euro bölgesindeki kriz, büyük bir felakete dönüşecek çünkü her bir çözüm programı başarısız olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
“Ne yazık ki Avrupa’nın mevcut ekonomi programı ekonomik durgunluğa hazır değil. Bu aşamada, para politikaları kullanılabilecek en uygun araç. ECB'nin faiz oranını yeniden yüzde 1'e ya da altına çekmesi gerekiyor. Enflasyon beklentileri de bunu destekliyor.
“Peki, ya mali politika? Euro bölgesinden en azından birilerinin bütün kemer sıkma önlemlerini bırakıp mail açıdan nötr bir duruma gelmek için adım atması gerekiyor. Ayrıca, üye ülkeler daha güçlü bir mali birliğe gitme yolunda da adımlar atmalı. Ancak şu anda hiçbir liderin gündeminde böyle bir şey görünmüyor. Tipik bir euro bölgesi tavrı olarak, her bir ülke kendini bıçak sırtında birer ekonomi olarak görüp, kendi politikalarının başkalarını etkilemediğini düşüyor.
“Avrupa’da mali birlik olmadığı için, euro bölgesi üye devletlerin birbiriyle koordineli hareket etmekten başka bir alternatifi bulunmuyor.
"Ben, kişisel olarak Kıta'nın güneyindeki durgunluğu telafi etmesi için Kuzey'de Almanya, Hollanda ve Finlandiya'da mali teşviklerin artırılmasını savunurdum.
"Ama ne yazık ki, euro bölgesi ülkelerinin karmaşa içindeki başkentleri, ekonomik yavaşlamanın kalıcı bir etki yaratacağı gerçeğini tam olarak anlamış görünmüyor.
"Bu nedenle, ekonomide yavaşlamanın euro bölgesini çok güçlü şekilde vurmasını bekliyorum. Eğer önlem alınmaz ve bu gerçekleştiğinde euro bölgesindeki kriz çok daha kötü bir hal alacaktır".