İktidar kuraklığın nerelere varacağının, bizi ne gibi tehlikeler beklediğinin hâlâ farkında değil. Türkiye’nin coğrafyasının yüzde 0.75’ini oluşturan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sınırlarındaki bütün göletler kurudu; Terkos’da da bir aylık su dahi yok.
Istranca Dağları’ndan inen çay ve dereler kupkuru... Dün gazetelerde yer alan dereler ve barajlar ürkütüyor.
İktidar ve İstanbul Belediyesi’nin İSKİ’si ‘Tasarruf yapalım’ demekten korkuyor.
Demek güvendiği bir şey var; ‘Su mu ithal edecek’ diye bir soru sorsak gülünç karşılanır mı?
Dün SP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayının tanıtım toplantısında Zaman’dan Ali Bulaç, İstanbul’da sularının ‘tuzlu’ olduğunu imalı bir şekilde ortaya attı. Biz de buna karşılık “Evet olabilir; Terkos Gölü’ne Karadeniz’den tuzlu verilmiş olabilir” dedik.
Bunun yanıtını henüz kimse verecek durumda değil tabii... Ama eskiden beri İSKİ çevrelerinden biliriz; Terkos’un su seviyesi düştüğünde Terkos’un denize bakan kumsal kesiminden deniz suyu salındığını çok duymuştuk.
İSKİ’ciler böyle bir şey söylemezler...
Kuşkumuz, deniz suyunun ‘tuzu’nu en aza indiren bir sistem var mıdır?
Bunun tartışılması gerekiyor. Avrupa’nın atık sularının Tuna Nehri’nden Karadeniz’e döküldüğünü bilmemiz gerekiyor. Acaba böyle bir şey doğruysa ‘nasıl bir arıtma’ yapılıyor; kamuoyunun bilmek hakkıdır; klorla bu işler çözülmez... Çünkü cıvalı su içmeye başladıysak, İstanbul’daki imar yağmasından sonra en büyük ihanet budur.(HÜRRİYET)