Pozisyonların azaltılması yönündeki düşüncem devam ediyor. En azından %40 nakite geçmenin doğru olabileceğini düşünüyorum. En önemlisi, hisse pozisyonu içerisinde de, endeks hisselerinden çok beklentisi olan sekörlerde yada hisselerde yoğunlaşılmasında fayda olabilir. Bugün büyük banka hisselerinin teknik analizlerine bakıldığında, göstergelerin sat sinyali ürettiğini söyleyebilirim. Bu kısa vadede banka hisselerinde satış baskısının sürmesine neden olabilir. Bu nedenle banka hisselerinin portföylerdeki ağırlığı azaltılabilir.
Önümüzdeki dönem 12 aylık bilançoların açıklanacağı bir dönem olacak. Buna yönelik olarak bilanço beklentili hisselerde hareketlilikler yoğunluk kazanacaktır. Çimento ve Seramik sektörlerinde, konjonktüründe etkisiyle olumlu bilançolar gelmeye devam edeceğini bekliyorum. Bu nedenle zaten yavaş kalan çimento ve seramik hisselerinde alımların güçlenebileceğini düşünüyorum.
Diğer yandan bir diğer beklenti ise sigorta sektöründe görülüyor. Başak Sigorta’nın özelleştirme ihalesinin Şubat ayının ilk haftasında gerçekleşmesi bekleniyor ve bu sigorta şirketleri arasında büyük bir yarışa neden olacak. Başak Sigorta ihalesi, sigorta hisselerinde beklenti yaratabilecek bir faktör. Bu nedenle sigorta hisselerinde hareketliliklerin devamını öngörüyorum. Ancak, sektör hisselerinin Ocak ayında ciddi primler yaptığını hatırlatmak isterim. Bu nedenle yükselişler uzun soluklu olmayabilir.
Piyasa beklentime gelince, endeks bir süre dinlenebilir yada gevşeyebilir. Sosyal Güvenlik reformu kilit nokta olarak karşımıza çıkıyor. Sosyal güvenlik reformunun Meclise gelip yasalaşması, piyasalarda yeni bir çıkış dalgasını tetikleyebilir. Hep birlikte izleyeceğiz.
BORSA’DA BAŞARININ ÖLÇÜSÜ NE OLMALI?
Konuştuğum pek çok yatırımcının mutsuz olduğunu görürüm. Sanırsınızki, elindeki hisseler paraşütsüz düştü yada şirketlere bir şey oldu ve sıraları kapatıldı. Elbetteki sevgili sermaye piyasalarımızda bu saydığım nedenlere maruz kalan pek çok yatırımcımız var ve onlar üzülmekte haklı olabilirler. Bunun dışında şöyle bir yaklaşım görüyorum: “Benim hissem %5 yükseldi, ama şu hisseyi alsaydım %30 getiri elde edecektim.”
Bu şekilde bir yaklaşımın sonunun olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim ve her zaman kendinizi mutsuz edecek malzeme bulabilirsiniz. Bu tıpkı, her hafta en çok yükselen kağıtları alsaydım bugün milyar dolarlık bir adam olurdum demek gibi bir şey. Açıkça şunu söyleyebilirim, böyle birisi yok. Her hafta en çok yükselen kağıdı bulupda yükselmeden önce alan birisi yok ve olmayacak da. Onun için ölçünüzün daha reel bir enstrüman olması lazım. Kendinize şu soruyu sorararak başlayabilirsiniz: “Eğer borsa diye bir yatırım seçeneği olmasaydı, paramı nerede değerlendirirdim.”. Fazla bir cevap seçeneğiniz yok. Repo, Vadeli Mevduat, Hazine Bonosu, Döviz. Bugün hazine bonoları yıllık bileşik %13.68 gibi bir seviyeden işlem görüyor. Bunun anlamı şu demek, eğer ben borsada yatırım yapıyorsam ve belli bir risk üstleniyorsam en az “bono getirisi + risk primi” kadar getiri elde edersem yeterli olacaktır. Burada risk primi siz kalmış bir ölçü olabilir. %50 risk primi ayırıyorsanız, %13.68’in yarısını (yaklaşık %7 alalım) eklemeniz gerekecektir.
Başka deyişle, %13.68 + %7 = %20.68 getiri elde ederseniz başarılısınız demektir.
Risk primini %100’de alabilirsiniz. Bu taktirde %27.36 oranında yıllık getiri sizi diğer yatırım seçeneklerinden üstün yapacaktır. Sonuç olarak eğer siz yılda %30’a yakın kar elde ettiyseniz başarılısınızdır. Başka bir hisse %50 yada %200 gitti diye oturup üzülmenizin anlamı yok. Bu sizi başarısız yapmaz. Siz bu performans ile, yüzbinlerce mevduat ve yüzbinlerce bono yatırımcısından daha fazla kazanmışsınız demektir. Döviz yatırımcılarının yanında ise bu konuyu açmasınız daha iyi edersiniz. Onların uzunca zamandır yüzlerinin güldüğünü sanmıyorum. Eğer mutlu bir yatırımcı olmak istiyorsanız, her zaman bir ölçünüz olsun. Ama bu ölçü alternatif seçenekler üzerine olsun. Aksi taktirde her zaman sizden daha iyisi bulunur ve asla mutlu yatırımcı olamazsınız.
31.01.2006 11.05