TÜİSAD Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kibar, üretim kapasitesinin geliştirilmesinde yaşanan sorunların, cari açığı artırmasının yanında istihdam yaratmaya ve enflasyonla mücadeleye sekte vurduğunu dile getirdi.Kibar, büyümenin büyük bir ağırlıkla yatırımlar yoluyla sağlanmasının, iş gücü ve verimlilik artışının ise oldukça yetersiz olmasının sürdürülebilir büyümenin önünde engel oluşturduğunu söyledi.
TÜSİAD ve Merkez Bankası’nın ortaklaşa hazırladığı “Türkiye Ekonomisinde Büyüme Dinamikleri: 1987-2007 Döneminde Büyümenin Kaynakları, Temel Sorunları ve Potansiyel Büyüme Oranı” Raporu açıklandı. Raporu değerlendiren TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Şirket İşleri Komisyon Başkanı Ali Kibar, Türkiye ekonomisinin son 20 yıldaki ortalama potansiyel büyüme hızının yüzde 4 olarak tespit edildiğinin altını çizerek, “Bu büyüme hızı gelişmiş ülkeler için yüksek bir oran sayılırken, gelişmekte olan ülkeler açısından son derece vasat bir performansa işaret ediyor. Türkiye’deki refah düzeyinin gelişmiş ülkelere yakınsama hızı da oldukça yetersiz” dedi.
“SERMAYE YATIRIMLARININ BÜYÜMEYE KATKISI YÜZDE 0.8”
2002-2007 döneminde sağlanan yıllık ortalama yüzde 6.8’lik büyüme hızının 5 puanlık kısmının istihdam, sermaye birikimi ve sermaye yenilenme hızının artışından, 1.8 puanın ise işgücünün kapasite kullanımının artmasından kaynaklandığının altını çizen Kibar, 2007-2007 döneminde büyümedeki temel faktörün yatırımlar olduğunu kaydetti. Aynı dönemde yapılan sermaye yatırımlarının büyüme oranına katkısının yüzde 0.8 olduğunu ifada eden Kibar, 2002-2007 döneminde büyümenin yaklaşık yüzde 10’luk bölümünün verimlilikten kaynaklandığını, ancak 2007 yılında verimlilik artış hızının zayıfladığını söyledi.
“İŞ GÜCÜ VE VERİMLİLİK ARTIŞI YETERSİZ”
Kibar, büyümenin büyük bir ağırlıkla yatırımlar yoluyla sağlanmasının, iş gücü ve verimlilik artışının ise yetersiz olmasının uzun dönemli sürdürülebilir büyüme yapısına ulaşılmasında engel teşkil ettiğine dikkat çekti. Kibar, “Gerek son 20 yılda potansiyel büyüme hızının yüzde 4 dolayında bulunması gerekse önümüzdeki dönemde büyüme oranının yüzde 5 olması Türkiye ekonomisinin üretim kapasitesinde bazı sorunlar olduğuna işaret ediyor. Üretim kapasitesinin geliştirilmesinde yaşanan problemler, cari açık oranının artmasının yanında, istihdam yaratılması ve enflasyonla mücadeleye de sekte vuruyor” diye konuştu.
“FİZİKİ YATIRIMLA YÜKSEK BÜYÜME PERFORMANSI SÜRDÜRÜLEMEZ"
Talepteki artışa paralel olarak üretim kapasitesinin kalıcı olarak artırılmasının ve üretim açığının kontrol edilmesinin enflasyonla mücadele açısından önem taşıdığını dile getiren Kibar, salt fiziki yatırım faaliyeti ile yüksek büyüme performansının sürdürülebilirliğinin mümkün olmadığını söyledi.
TÜRKİYE’NİN UZUN DÖNEMLİ BÜYÜME ORANINDA DÜŞÜŞ EĞİLİMİ VAR
Rapora göre, Türkiye ekonomisi, 1950 sonrası en yüksek büyüme hızlarından birine 2002-2007 yılları arasında ulaştı. Bu dönemde ekonomi yılda ortalama yüzde 6.74, birikimli olarak ise yüzde 50 büyüdü. Türkiye’nin uzun dönemli büyüme oranında ise sürekli bir düşüş eğilimi görülüyor. 1950-2007 döneminde yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 5’ken, 1960-2007 döneminde yüzde 4.7’ye, 1980-2007 döneminde de yüzde 4.3’e geriledi.
EKONOMİDE SAĞLANAN REFAH ARTIŞI SINIRLI DÜZEYDE KALDI
Büyüme oranındaki zayıflık ile nüfus oranındaki yüksek artış dikkate alındığında Türkiye ekonomisinde sağlanan uzun dönemli refah artışı sınırlı düzeyde kaldığı görüldü. İstihdam edilen kişi başına yatırım düzeyi de 2002 yılı ile birlikte hızlı bir yükseliş sergiledi. Raporda, “Çalışan başına yatırımların 2002 yılı sonrasında ivme kazanmasında, yatırım düzeyinin artması ve özellikle sanayi sektörü üretimindeki ağırlığın tekstil ve giyim gibi görece emek yoğun sektörlerden demir-çelik, otomotiv, beyaz eşya ve elektronik gibi sermaye yoğun sektörlere kaymasından kaynaklandığı düşünülmektedir” denildi.
YÜZDE 4.5’LİK SERMAYE BİRİKİM HIZI KALKINMAK İÇİN YETERSİZ
Sermaye stoku da 1980-2007 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 4.5 artış gösterdi. Türkiye’nin hızlı gelişimi dikkate alındığında sermaye stokundaki artışın yetersiz olduğu görüldü. Raporda, ortalama yüzde 4.5’lik sermaye birikim hızının Türkiye’nin uygulamış olduğu politikaların gelişmiş ülkeleri yakalama ve kalkınma açılarından yetersiz olduğuna dikkat çekildi. Kısa dönemde artırılması güç olan mevcut sermaye birikim hızının gelecek kısa ve orta dönemde yüksek büyüme hızına ulaşmasının güç olduğu vurgulanan raporda, “Bu nedenle, Türkiye’nin tasarruf oranını artırıcı, firmaların verimlilik artışına odaklanmasını sağlayıcı ve işgücünün niteliğini geliştirici yapısal nitelikteki reformları bir an önce gerçekleştirmesi hayati önem taşıyor” denildi.