IMF ile pazarlıklar 2008 Mayıs ayından bu yana sürüyor. Tüm sorunlar çözülüyor ama ana sorun çözülemiyor. Ana sorun büyümeden kaynaklanıyor.
Hükümet bütçeyi Türkiye’nin yüzde 4 büyüyeceği senaryosuna göre hazırladı. IMF’in ise yüzde 0 ila yüzde 1 arasında bir büyüme senaryosu var.
Büyüme senaryolarındaki fark haliyle bütçe hedefleri arasındaki farka dönüşüyor. IMF, Hükümet’e “ya giderleri kısacaksın, ya gelirleri artıracaksın” diyor.
Yurtdışı koşullar nedeniyle özelleştirme geliri olmadığı için en garantili vergi geliri artırma yöntemi, dolaylı alınan vergi oranlarını (KDV-ÖTV) artırmak. Başbakan’ın açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla, Hükümet bütçe gelirlerini tutturmak adına başka tür önlemler üzerine pazarlık yapıyor.
Başbakan’ın bahsettiği gibi, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması gibi. IMF ile Hükümet’in bir gelip bir gitmesinin nedeni de, ek alınacak önlemlerin pazarlıklarını oluşturuyor.
Önceki gece IMF’in sunduğu 2 önerinin, Hükümet tarafından kabul görmediği anlaşılıyor. Buna göre görüşmeler ortak nokta bulunana kadar iki adım ileri bir adım geri devam edecek. Hükümet bu koşullarda ne kopartabilirse koparacak ve sonunda anlaşma imzalanacak. Son olarak yazılarımızda dediğimiz gibi önemli olan IMF ile ilgili anlaşma değil.
Türkiye’nin 30 milyar dolar dış finansman sıkıntısının tabelada karşılığı 1,62 TL’dir. Yani döviz kurudur.
Döviz kuru, anlaşmanın aciliyetini gösteren bizler için bir tabeladır. IMF ile ilgili pazarlıkların piyasalarımız üzerindeki etkisi sınırlı kalmaktadır. Avrupa bankaları ile ilgili haberler ve ABD’de bankalarda yaşanan kar realizasyonu dün İMKB üzerinde daha etkili olmuştur.
Piyasalarımız için en önemli gelişme, İyi Banka-Kötü Banka ve finansal sistem üzerinde uyandıracağı heyecandır.
İMKB 26.000 üzerinde kaldığı sürece alıcılı bir seyir, dolar/TL 1,64 altında kaldığı sürece satıcılı bir seyir sürdürmeye devam edecektir.
Haftalık 26.000 üzerinde kapanış dahi, önümüzdeki hafta 28.500 hedefine ulaşılmasını sağlayabilir.
(Turkish Yatırım Menkul Değerler)