Dolar kuru 1 Eylül tarihinden bu yana yüzde 43 yükseldi. Sadece Ekim ayı başından bu yana yükseliş yüzde 35 oldu. Gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algılamasının yükselmesi ve doların global piyasalarda güçlenmesi bunda etkili oluyor. Pek çok fon, başta hedge fonlar olmak üzere gelişmekte olan ülkelerden çıkış yapıyor. Çıkış yaparkende ülke para birimlerinde dalgalanmalara neden oluyor.
Peki kurdaki yükselişten şirketler nasıl etkilenecek? Hangi şirketler fayda sağlayacak, hangi şirketler zarar görecek. Şirketler ana unsurlar bakımından iki şekilde kurdan etkilenirler. Birincisi sahip oldukları döviz pozisyonları sayesinde kur farkından dolayı oluşan gider yada gelirler oluşur. Diğeri ise, gelirleri yada giderleri döviz üzerinden olan şirketlerde, gelirlerinde yada giderlerinde artışlar yada azalışlar oluşur.
Döviz pozisyonu artı olan (döviz fazlası olan) şirketler kurdaki yükseliş sayesinde kur farkı geliri elde edecekler. Bu şirketlerde açıkladıkları bilançolarında Gelir Tablosunda Diğer Faaliyet Gelirleri kaleminde önemli artışlar meydana gelecek. Döviz açığı olan şirketlerde ise kur farkı giderleri oluşacak. Ancak bu basit mantık üzerinde bazı hatalar yapılıyor. Şirketlerin bilançosuna yansıyan kur farkları mali döneme ait dönem başı ve dönem sonu tarihlerindeki döviz kurları üzerinden hesaplanır. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde açıklanan 9 aylık bilançolarda yüksek kur farkları bekleyenler yanılmasın. Çünkü 9 aylık bilançoların kapanış tarihi 30 Eylül tarihidir ve bu tarihe ait Dolar kuru 1.2316 seviyesindedir. 30 Haziran tarihinde ise 1.2186 seviyesinde bulunuyordu. Görüldüğü gibi 3.çeyrek dönemde önemli bir kur farkı meydana gelmemektedir.
Ancak 4 çeyrek dönemde yüksek kur farklarından sözetmek mümkündür. Burada da kritik nokta 31 Aralık tarihindeki kur rakamı olacaktır. Dolar kuru şimdilik 1.70 seviyelerinde bulunuyor. 31 Aralık tarihindede bu seviyelerde kapatırsa o zaman Döviz Fazlası olan şirketlerde ciddi kur farkı gelirleri yaşanabilir. Aynı şekilde Döviz Açığı olan şirketlerde de önemli kur farkı gideri zararları olabilir. Ancak bir mucize olur dünyada işler yoluna girer ve kur geri gelip 31 Aralık tarihinde 1.30’lu seviyelerde kapanış olursa (zor ihtimal ama örnek olması için) o zaman bütün bu kur farkı hesapları tersine döner. Bu arada bu dönem içinde pozisyonu kapayan şirketler zararlarını yada karlarını realize ettikleri için pozisyonlarını kapadıkları tarih önemli olacaktır.
Kur farkı hesabı yapılırken bu ayrıntıları unutmamakta fayda var. Piyasalarda ise şimdiden 9 aylık bilançoların değil, 12 aylık bilançoların hesabı yapılmaktadır.
Diğer yandan ihracat oranı yüksek şirketlerde döviz gelirleri yüksek olacağı için şirketlerin gelirlerinde önemli artışlar görülecek. Üstelik kurun uzun sure yüksek seyretmesi halinde bu avantajdan şirketler uzunca süre faydalanacak. Bu nedenle ihracatı yüksek şirketlere bakmakta fayda görmekteyiz.
Ancak burada da bir hassas konuyu gözden kaçırmamakta fayda var. İhracat yapan şirketlerin büyük çoğunluğu Avrupa ülkelerine satış gerçekleştirmektedir. Hal böyle olunca, bu şirketlerde Avrupa ülkelerindeki talep daralmasından dolayı satış miktarlarında azalmalar görülme riski yüksek. Dolayısıyla sattığnız mal miktarı azalırken, TL bazından gelirleriniz artacaktır. Bu iki unsur birbirlerini dengeleyerek nötr etki yapabilir. Buda sizin yüksek kar beklentilerinizi karşılamayabilir.
Unutmamak gerekirki, bu seferki kriz 2001 yılında yaşadığımız kirizden çok farklı. 2001 yılında local bir kriz yaşarken, dış piyasalarda talep yüksekti ve şirketler ihracat potansiyellerini rahatça kullanıyordu. Dolayısıyla yüksek kurdan yüksek gelirler elde ettiler ve yüksek karlar yazdılar. Fakat bu sefer durum farklı ve ciddi. Kur yükseliyor olabilir ama sizin mal sattığınız ülkeler artık alım yapmazsa bunun size bir faydası olmaz. İhracatı yüksek şirketlere bakarken bu gözle bakmakta ve ihracat yaptığı ülkeleri de gözden geçirmekte fayda var. Ayrıca bir şirket hem yüksek ihracat yapabilir hemde yüksek döviz açık pozisyonu olabilir. Bu durumda hem kur farkından önemli zararlar yazarken, hemde ihracat pazarlarındaki daralmadan dolayı beklenen getiriyi elde edemeyebilir. Söylediğimiz gibi bu seferki kriz çok farklı ve global.
Bunların yanında maliyetleri döviz cinsinden olan şirketler için zor günler yaşanıyor. Hem maliyetlerin artacak hemde talep daralmasından dolayı satış gelirlerin düşecek. Sadece demir çelik firmaları son 3 ayda ürün fiyatlarını toplamda yüzde 40 ile yüzde 50 arasında düşürdüler. Hammadde maliyetleride düşmüş olmasına rağmen bu bilançolarda önemli küçülmelere sebep olacak. Ve sonucunda ise kar rakamlarında önemli küçülmeler yaşanacak.
Resime bakıldığında bu durumndan fayda sağlayacak fazla şirket bulmak mümkün değil. Görüldüğü gibi bir yerden fayda sağlayan bir firma, başka bir nedenden dolayı zarar görüyor. Ancak sanırım, YTL cinsinden nakiti yüksek olupda faiz geliri elde eden, yada Döviz fazlası olupda kur farkı geliri yazan ama aynı zamanda da iç piyasaya satış gerçekleştiren şirketler daha avantajlı görünüyor. Üstelik, tüketicilerin kriz ortamlarında bile feragat etmeyecekleri ürünler satan, bu pazarlarda faaliyet gösteren firmalar bu işten karlı çıkacak. Tabiki borçsuz yada nakit yönünden zengin olmaları kaydıyla.