WASHINGTON(ANKA)-IMF ve Dünya Bankası uzmanları, “yükselen piyasalar” olarak adlandırılan ülkelerde son yıllardaki borç yönetimi uygulamalarını mercek altına aldı. Hazırlanan raporda, Türkiye’nin borç yönetimini başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği belirtildi. Uzmanlar, “Talep yönünden, yatırımcı temelini çeşitlendirmek için adımlar atmak gerekmektedir. Örneğin, yabancı kurumsal yatırımcılardan gelen talepler, yerel para biriminde uzun dönemli sabit oranlı borçlanmayı kolaylaştırmış bulunmaktadır. Özel bir perakende borç programını geliştirmek yararlı olabilir” görüşünü savundu.
IMF ve Dünya Bankası uzmanları, “Borç Yönetimi Uygulamalarını Güçlendirme - Ülkelerden Dersler ve Sorunlar” başlıklı iki rapor hazırladı. Bunlardan ilkinde Türkiye’nin de dahil olduğu, mali sektörleri ve borç yönetimi uygulamaları farklı olan bazı yükselen piyasa ekonomilerinin karşılaştıkları sorunlar analiz edildi. “Seçilmiş Uygulamalar” başlıklı bölümde yükselen piyasalar olarak Kolombiya, Meksika ve Türkiye’deki bazı borç yönetimi uygulamaları değerlendirildi, Türkiye’yle ilgili bölümde şöyle denildi:
“-Borç portföyünün büyük bölümü dövizle ifade edilen Türkiye, yüksek döviz kuru riskine maruz kalmış bulunuyordu. Bu sorunla yüzleşmek için yetkililer, geçen üç yılda hüküm süren düşük faiz oranları ve uygun piyasa koşullarının avantajlarından da yararlanarak, birçok dış borç yönetimi operasyonuna girişti. Sonuçta, Türkiye, döviz borçları ve fx endeksli (dövize endeksli) borçlarının payını, 2002’de toplam yüzde 58’den, 2006’da yüzde 37’ye indirmeyi yönetti.
-Türkiye, ağır bir itfa takvimi ve yüksek borç yenileme oranlarıyla karşılaşmış bir durumda, piyasa güvenilirliği açısından hassas bir noktadaydı. Borç portföyünün risk görünümünü düşürmek için, yetkililer, ödenmemiş borçların ortalama vadesini genişletmeyi hedefleyen borç yönetimi operasyonları gerçekleştirdi ve karşılaşılabilecek piyasaya giriş risklerinden kurtulmak için gelecekteki fonlama ihtiyaçlarını prefinanse etmişlerdir. Ekonomi yetkilileri özellikle 2004 başında, iç borçların ortalama vadesini uzatmak ve borç miktarını düşürmek için, borçlarda geri ödemeleri on ay erteleyen bir dizi değişiklikler yapmışlardır.”
Raporda, ayrıca, “Türkiye, 2004’ten beri, (mevcut borcu ödemek için yeniden tahvil ve hisse senedi çıkarmanın oluşturabileceği) refinansman riskini azaltmaya yardımcı olan ve gelecekteki vade profilini iyileştiren diğer birçok yönetim operasyonunun sorumluluğunu üstlenmiştir” denildi.
YATIRIMCI TEMELİ ÇEŞİTLENDİRİLMELİ
Aynı kadronun ikinci raporunda da Türkiye’nin adı, bazı yükselen piyasa ekonomileriyle birlikte, borç yönetim stratejilerini ilerleten; saydamlığı geliştirmede ve piyasa katılımcılarıyla iletişimi güçlendirmede önemli ilerlemeler gerçekleştirmiş ülkeler arasında sayıldı. Türkiye’nin borcunu yönetenlerin içteki kamu borç piyasalarında da etkinliklerini geliştirdikleri kaydedilirken şöyle denildi:
“Talep yönünden, yatırımcı temelini çeşitlendirmek için adımlar atmak gerekmektedir. Örneğin, yabancı kurumsal yatırımcılardan gelen talepler, yerel para biriminde uzun dönemli sabit oranlı borçlanmayı kolaylaştırmış bulunmaktadır. (Örneğin Meksika ve Türkiye). Özel bir perakende borç programını geliştirmek yararlı olabilir. (Endonezya). Yatırımcı bazıyla –saydamlık üzerine inşa edilmiş- güçlü ilişkiler kurmak yatırımcı çeşitliliği açısından önemlidir. Bu bazı ülkelerde, belirli yatırımcı ilişkileri programlarıyla başarılmıştır. (Brezilya, Meksika, Türkiye).”