Fitch Türkiye Genel Müdürü Botan Berker, cari açık ve borç yükü nedeniyle kırılganlıkları devam eden Türkiye'nin not artırımı için biraz daha zaman geçmesi gerektiğini söyledi.
Referans gazetesinde yer alan habere göre, Referans'ın konuya dair sorularını yanıtlayan Fitch Türkiye Genel Müdürü Botan Berker, not artışı için biraz daha zaman geçmesi gerektiğini söyledi. Berker, Türkiye'nin yüksek borç yükü ve cari işlemler açığı nedeniyle kırılganlıklarının sürdüğünü vurgulayarak "gelişmelerin incelenmesi" gerektiğini belirtti.
Not artışıyla ilgili değerlendirmelerde başta cari açık olmak üzere, birçok etken üzerinde durduklarını anlatan Berker, "Piyasada son dönemde görülen dalgalanmaların cari açığın finansmanı yönünde bırakacağı etki bizim için önemli. Türkiye'nin gel-gitlerini anlamak için biraz zaman lazım. Ocakta not görünümü pozitife çevrildiğinde cari açık ve sosyal güvenlik reformunu birlikte götürüyorduk. Ama 12 aylık döneme bakıldığında cari açıkta bir artış söz konusu. Açık milli gelirin yüzde 7'sine yaklaşmış durumda. Bu, çok yüksek bir rakam. Oradaki gidişatı izlemek gerekiyor" dedi.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden (AB) müzakere tarihi almasının ardından aralık-ocak aylarında uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da peş peşe ülke notunda ya da görünümünde değişikliğe gitti.
Moody's, Türkiye'nin kredi notunu yıllar sonra "Ba3" düzeyine yükseltirken S&P, Fitch ve Japon JCR da "BB-" olan notun görünümünü pozitife çevirdi. Görünümlerin pozitife yükseltilmesi de beraberinde not artış beklentilerini getirdi.
Son açıklanan rakamlara göre cari işlemler dengesi martta önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24.1 artarak 3.1 milyar dolar olurken ocak-mart dönemindeki açık rakamı ise yüzde 39.2 artışla 8.6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Cari açık 2005'te 23.1 milyar dolarla rekor kırmıştı.
Daha önceki dönemlerde kredi notu açısından bütçe dengesiyle ilgili gerçekleşmelerin izlendiğini belirten Berker, bütçe disiplininin sağlanmasıyla birlikte dikkatlerinin ödemeler dengesi ve buna bağlı olarak da dış finansman üzerinde yoğunlaştığını kaydetti.
Yatırım uzmanları, rekor düzeylerde seyretmesine karşın cari işlemler açığının doğrudan yabancı sermaye girişleri ile finanse edilebileceğini ve bu nedenle var olan riskin algılanandan daha düşük olduğunu kaydediyorlar. Berker ise aynı görüşte değil: "Cari açık bir risktir ve kırılganlık yaratıyor. Borç yükü yüksek bir ülkeyi dış finansmana daha da bağımlı hale getiriyor. Bu nedenle de bir şekilde disipline edilmeli. Doğrudan yabancı yatırım girişinin her sene devam edeceğini garanti etmek zor." -
Sosyal güvenlik reformu yanlış anlatılıyor
Berker, borçların geri ödenebilirliğinin sağlanması için alınacak önlemlerden birisinin de sosyal güvenlik reformunun çıkarılması olduğunu belirtti. Reformun bütçe disiplinini daha işler bir hale getireceğini söyleyen Berker, "Ama tasarının halka anlatılışında korkunç bir çarpıtma var. Reform konusunda hükümete yapılan eleştirileri haksız buluyorum. Bu tasarı mutlaka çıkarılmalıdır. Reform, çok yavaş bir yaklaşım öngörüyor. O nedenle de uzun vadeli bir perspektif ortaya koyuyor" dedi.
Birkaç ayaktan oluşan reformla herkesin sağlık hizmeti alabilmesi için Genel Sağlık Sigortası'nın kurulması, alt gelir düzeyindekilerin sosyal güvenlik şemsiyesine dahil edilmesi için bir genel sağlık sisteminin oluşturulması ve SSK, Bağ-Kur ile Emekli Sandığı'nın tek çatı altında toplanması öngörülüyor. Ancak, aylarca süren bir ertelemenin ardından Meclis'te kabul edilen tasarı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından kısmen veto edilerek Meclis'e iade edildi. Hükümet kanadından gelen açıklamalar, tasarının Meclis'ten aynen geçirileceği yönünde.
Berker, bu vetonun, Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında bir gerilim olup olmadığı sorusu yaratmasından dolayı tedirginlik yarattığını söyledi. Vetoyla birlikte geçmiş dönemlerde yaşanan tedirginliklerin akla geldiğine dikkat çeken Berker, "Veto mekanizmasında bir çekişme mi var yoksa prosedüre uygun mu sorusu soruluyor ve anladığım kadarıyla bu çözülmeye çalışılıyor. Enerji özelleştirmeleriyle ilgili yasa da veto yer mi sorusu gündeme geliyor. 2001 krizi hatırlanıyor ama bunları geçici olarak görüyorum" dedi.
Berker ayrıca, yatırım çevrelerinin aksine gelişmekte olan piyasalar arasında Türkiye'nin Macaristan ile aynı sınıfta değerlendirilemeyeceğini söyledi. Macaristan'ın üye olmasından dolayı bütün yapısal düzeninin AB'ye uygun olduğunu kaydeden Berker, "Macaristan'ın notu yatırım yapılabilir düzeyde. Bu nedenle artık Türkiye ile aynı ligde değil. Türkiye'yi kıyaslama açısından, yine Brezilya gibi ülkelerle değerlendirmek daha doğru olur" diye konuştu.
IMF ve AB çapaları önemini koruyor
Kredi derecelendirme kuruluşları, son yıllarda Türkiye ile ilgili değerlendirmelerinde 2 çapanın varlığına özellikle dikkat çekiyorlar. 2001 krizinin ardından ekonomik toparlanma sürecinde IMF, siyasi ve sosyal gelişim açısından da AB ön plana çıkıyor. Berker, bu 2 çapanın da büyük önem taşıdığını vurgulayarak "Türkiye'deki kırılganlıklar azalmadan IMF çapasının ortadan kaldırılmasını uygun görmüyorum. Piyasalarda en son yaşanan dalgalanmalar, güven eksikliğinin sürdüğüne işaret ediyor. Güven sağlanmadan IMF çapasının kaldırılması çok yerinde bir hareket olmaz" dedi. AB sürecini ise "uzun soluklu, ağır aksak ve yavaş yavaş gidilecek bir yol" olarak tanımlayan Berker, bu yolda çıkabilecek engellerin ise kısa vadeli ve geçici olacağını söyledi. Berker, "AB mevzuatına uyum sağlandığı sürece Türkiye bundan fayda sağlayacak. Bu nedenle uzun vadede pozitif etkisi sürekli artarak gelişecek. Dealer gözüyle bakmak son derece yanlış, çünkü bu, uzun vadeli bir perspektif. Olumsuzluğun etkisi kısa vadeli, örneğin döviz kurları üzerine etkili olur. O etki de kısa vadeli ve geçicidir. Bu yüzden çok önemli bir çapa" diye konuştu.