İSTANBUL (İHA) - Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), özellikle risk kültürünün yaygınlaştırılması ve derinleştirilmesiyle birlikte bankacılık sektöründe risk yönetim kabiliyetinin arttığını ve karşı karşıya kalınan risklerin yönetilebilir düzeyde olduğunu bildirdi.
BDDK, Finansal Piyasalar Raporu'nun 5. sayısını yayımladı. Ekonomik Çerçeve ve Gelişmeler, Finansal Sektör Değerlendirmesi ve Bankacılık Sektörü Risk Değerlendirmesi olmak üzere üç bölümden oluşan ve son 5 yıldır süren güçlü büyüme eğiliminin 2006 yılında da devam ettiği belirtilen raporda, şu ifadeler yer aldı:
"Son dönemde özellikle ABD emlak piyasasındaki gelişmeler küresel ölçekte beklentilerin bozulmasına ve oynaklığın artmasına neden olmuştur. Finansal piyasaların içinde bulunduğu bu konjonktürün yanı sıra Ortadoğu bölgesine yönelik jeopolitik risklerin devam etmesi genel hatlarıyla risklerin arttığı bir döneme girildiğine işaret etmektedir. Türkiye ekonomisinde, özellikle yurt içi talepteki daralma ile 2006 yılının ikinci yarısından itibaren büyüme hızı nispi olarak yavaşlamıştır. Bu dönemde devam eden yüksek dış talep, üretim artışının sürmesini sağlamıştır. Talep unsurlarındaki yavaşlama eğilimi toplam bireysel krediler tutarında da kendisini göstermiştir. Toplam üretim artısına ve yurt içi ekonomik aktiviteye ilişkin bekleyişlere de paralel olarak kredi hacmindeki genişleme de devam etmektedir."
Raporda, Türk finansal sistemine genel olarak bakıldığında, büyüme eğiliminin Mart 2007'de de sürdüğünün görüldüğü belirtildi. Mart 2007 itibarıyla, finansal sistemin toplam aktif büyüklüğü bir önceki yıl sonuna göre yüzde 5 oranında büyüyerek 592,6 milyar YTL seviyesine ulaştı. Türk finansal sistemi içerisinde en yüksek paya sahip olan bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü aynı dönemde yüzde 3,2 oranında artarak 515,3 milyar YTL olarak gerçekleşti.
Raporda şu ifadeler yer aldı:
"Finansal sektörün aktif büyüklüğünün GSYİH'ye oranı yüzde 99 düzeyinde iken, bankacılık sektörü aktiflerinin GSYİH'ye oranı yüzde 86,1 seviyesindedir. Diğer taraftan finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve tüketici finansmanı şirketleri aktiflerinin GSYİH'ye oranı ise yüzde 3,3 düzeyindedir.
Bankacılık sektörüne ilişkin finansal sağlamlık göstergeleri, sektörün yüksek oranlı sermayeye sahip olarak yasal limitlerin oldukça üzerinde sermaye yeterliliği rasyosuyla çalıştığını ve serbest sermayesini artırdığını göstermektedir. Karlılık göstergelerindeki olumlu seyir Mart 2007'de de devam etmiş, kar eden 44 bankanın sektörün toplam aktifleri içindeki payı yüzde 99'un üzerinde gerçekleşmiştir. Bankacılık sektörünün genelinde toplam isletme giderlerinin toplam gelirlere oranının düşmesi verimlilik açısından olumlu bulunmaktadır. Bankacılık sektörünün bilânço yapısı Mart 2007 itibarıyla incelendiğinde toplam aktiflerin 515,2 milyar YTL'ye yükseldiği ve kredi hacminin 230,4 milyar YTL'ye ulaşarak bilânço içindeki payının yüzde 44,7'ye yükseldiği görülmektedir. Finansal aracılık fonksiyonunun daha etkili olarak yerine getirilmesi sonucunda mevduatın krediye dönüşüm oranı yılın ilk çeyreğinde yüzde 72,1 düzeyine yükselmiştir.
Yılın ilk çeyreğinde bankacılık sektörünün Türk parası cinsi kaynakların toplam pasifler içerisindeki payı 2007 yılı Mart ayı itibarıyla yüzde 63, yabancı para kaynakların payı ise yüzde 37 olarak gerçekleşmiştir. Mart 2007 itibarıyla toplam mevduat hacmi %4 artarak 319,5 milyar YTL'ye ulaşmıştır. Ayrıca, 2006 Mart-2007 Mart döneminde bankacılık sektörünün toplam net karı yüzde 24,6 artarak 3,4 milyar YTL'ye ulaşmıştır. Aralık 2006 döneminde yüzde 21,9 olarak gerçeklesen sermaye yeterlilik rasyosu, Mart 2007 dönemi itibarıyla yüzde 22,2 olarak gerçekleşmiştir.
Türk Bankacılık Sektörü, günümüzün küresel piyasalarında çeşitli risklere maruz faaliyet göstermektedir. Ancak özellikle risk kültürünün yaygınlaştırılması ve derinleştirilmesiyle birlikte bankacılık sektöründe risk yönetim kabiliyetinin arttığı ve karsı karsıya kalınan risklerin yönetilebilir düzeyde olduğu görülmektedir. Risklerin yönetimi bankacılık sektörünün ve gözetim otoritesinin, sektörü ve çevre koşullarını etkin izlemesiyle sürdürülebilecektir. Tüm süreç içerisinde bankacılık sektörünün kendi iç değerlendirmesini gerçekleştirebiliyor olması ayrıca önem arz etmektedir."