FİNANS

"Ülke, yoksulluk ve borç girdabına sokulmamalı"

Ekonomik Mali İşler Strateji ve Ar-Ge Başkanı Sabri Erdil, vatandaşın onurlu bir yaşam sürdürecek meslek ve gelir düzeyine ulaşmasını sağlamanın, modern sosyal devlet kuramının temel içeriğini oluşturduğunu belirterek, "İnsanda ve ailede onurlu bir yaşamın temel standartlarını planlamak, sosyal sorumluluğun bir gereği olarak görülmelidir. Hükümetler bunu sağlamak için proje ve söylemleri ile vatandaşın güvenini almaya yönelirler. Demokratik ülkelerdeki hükümetler bunu büyük ölçüde nüfusun üretkenliği ve piyasa ekonomisinin verimliliği ile sağlamaktadırlar. Üretken niteliği artıracak eğitim, ekonomi de kaynakların etkin planlanması ve etkin kaynak tahsisindeki amaç da buna yöneliktir. Bu alanda başarılı olamayan ülkeler ve hükümetler bir yandan da yoksulluk üretmeye devam ederler" dedi.

Türkiye'de hükümetih vatandaşın nitelikli üretim-tüketim dengesini ve sağlam tasarruf - borç dengesini kurmada başarılı olamadığını ifade eden Erdil, "Üretim için hem iş sorunu hem de verimlilik sorunu yaşanmaktadır. Hala insanımızın büyük bir kesimi, temel fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayacak bir işe ve gelir düzeyini artıracak bir niteliğe kavuşturmada sorunlar yaşamaktadır. Asgari ücretimiz bile açlık sınırının altında bir düzeyde oluşturulmaktadır. Henüz 500 YTL civarında uygulanan asgari ücretin yanında yaklaşık beş ila 14 yaşlarında iki çocuklu dört kişilik bir ailede açlık sınırı TÜİK’e göre 2008 yılı Mayıs ayı itibari ile 720 YTL olarak hesaplanmaktadır. Ülkemizde sigortalıların yüzde 60’lık bir kısmının hala asgari ücretle çalıştığını esas alırsak vatandaşımızın onurlu bir yaşam sürdürmekteki sorunun boyutunu anlamakta güç olmaz. Bugün ülkeyi yönetenlerin gündeminde vatandaşın geçim koşulları ve içine düştüğü borç batağı olmadığına göre bu konularla ilgili olmadıkları anlaşılmaktadır. Vatandaşımız toplam harcamalarının yaklaşık yüzde 30’unu teşkil eden gıda giderlerini, kısaca fizyolojik ihtiyaçlarını karşılama konusunda sorunlar yaşamaktadır. Söz konusu dört kişilik bir ailede sadece fizyolojik ihtiyaçların karşılanması için gerekli olan 720 YTL açlık sınırını tanımlamaktadır" diye konuştu.

Bir başka yaşamsal sorunun da yoksulluk olduğuna değinen Sabri Erdil sözlerini şöyle tamamladı:

"Yine TÜİK’in Mayıs 2008 çalışmasına göre aynı büyüklükteki bir ailenin belirli standartlarda temel fizyolojik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için 2.346 YTL’lik gelire ihtiyacı vardır. Bu rakamı yoksulluk sınırı olarak kabul eden TÜİK ülkemizin yüzde 18’inin bu koşulların altında yaşadığını açıklamaktan kaçınmaktadır. Yoksulluk ve borç sarmalındaki vatandaşlarımız, harcanabilir gelirinin yaklaşık yüzde 29,5’ini borç kaynaklarından sağlamaktadır. Sadece 2007 yılında vatandaşımız borçlarına karşılık 15,6 milyar YTL faiz ödemesinde bulunmuştur. Bireysel tüketici kredisi ve kredi kartları borçlarına karşılık ödenen aylık faiz toplamı aylık gelirinin yüzde 4,6’sı düzeyindedir. Anapara ödemesi buna ilave edilince bir kısım vatandaşımızın aylık gelirinin tamamını borç ödemesine tahsis ettiğini iddia eden çalışmalarda mevcuttur. Bu vatandaşın borç sarmalında olduğunu göstermektedir. 2003 yılında vatandaş finans kuruluşları ve tüketiciyi finanse eden işletmelere 13,6 milyar borçlanmışken 2007 yılında ise aynı kaynaklara vatandaşın toplam borcu 100,6 milyar YTL’ye yükselmiştir. Ülkenin milli geliri 2002 yılından bu yana yüzde 144 artarken, vatandaşın borç oranı aynı yıllarda yüzde 1398 artış kaydetmiştir. Hükümetlerin tutumu ile tasarruf yapamayan bir vatandaş veya bir başka ifade ile borç yaparak yaşamını sürdürmeye çalışan bir vatandaşla karşı karşıya kalınmıştır. Taşınması güçleşen borç düzeyi vatandaşta ve ailede birçok sosyal problemi birlikte tırmandırmaktadır. Yaşanan bu problemleri her gün medyadan izlemek mümkündür.

Kimse bu konuyu yüksek sesle dillendirme cesareti gösterememektedir. Vatandaşımız hızla yoksullaşmaktadır. Borç kaynakları ile sağlanan vatandaşın bugünkü yaşam standartları yoksullaşma açısından yanıltıcı bir görüntü vermektedir. Vatandaş da yoksullaştığını göstermek istememektedir. Aynı zamanda bu sorun, aslında bir katılım ve bölüşüm sorunudur. Bu kesim, katılım aygıtları açısından hem güçlerinin örgütlenmesinde, hem de temsil edilmede yeterli etkinliğe kavuşamamıştır. Kısaca sözü edilen dar gelirli vatandaşımız henüz tarım toplumundan endüstri toplumuna veya köylülükten kentliliğe geçiş süreci koşulları yaşamaktadır. Hükümet bu kesimi sadaka ekonomisi ile desteklemek yerine verimli iş imkânları sunmak veya geliri artırabilen nitelikli iş gücüne dönüştürecek kapsamlı programlar geliştirmelidir. Hükümetlerde katılım ve bölüşümü dengelemek veya adil kılmak için vardır."

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler