FİNANS

Üretim, istihdam ve büyüme risk altında

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, “Bugün sanayimiz adeta yatağa düşmüştür ve bazı sektörlerimizin hayati fonksiyonları neredeyse durmak üzeredir” dedi.

Tanıl Küçük, üretim, istihdam ve büyümenin risk altında olduğuna dikkati çekti.

İSO Meclis Toplantısında konuşan Küçük, küresel krizin olumsuz etkilerinin reel sektöre yıkıcı bir şekilde yansıdığını gördüklerini, üretime ara vermek veya kapılarını tümüyle kapatmak zorunda kalan sanayi kuruluşları ile ilgili haberlerin devam ettiğini belirtti.

Küçük, “İnsanlarımız işlerini kaybediyor. Zaten büyük bir sorun olan işsizlik daha da büyüyor. Ekonomik göstergelerde de kötü haberler var. Öncelikle sanayi üretimi kaygı verici bir seyir izliyor. Kasım ayında ihracatımız da önemli ölçüde geriledi. Sanayi üretiminde kasım ve aralık ayları için de iyimser olmak mümkün değil. Bu aylarda muhtemelen daha yüksek oranlı küçülmeler gündeme gelecek” diye konuştu.

2008'in, sanayi için 2001 sonrası dönemin en olumsuz yılı olarak kapanacağını savunan Küçük, küresel kriz öncesinde de sanayide çok ciddi sıkıntılar bulunduğunu, son aylarda kurdaki yükselişle birlikte, bir miktar değişse de, Türkiye ekonomisinde son 6 yıla düşük kur-aşırı değerli YTL'nin damgasını vurduğunu ve bu durumun, sanayinin rekabet gücüne hem iç hem de dış pazarda büyük zarar verdiğini söyledi.

Bu dönemde rekabet gücünün iyileştirilmesi ve YTL'deki aşırı değerlenmenin yol açtığı tahribatı telafi etmesi beklenen makro ve mikro reformlarda ise “neredeyse” hiç mesafe kaydedilemediğini belirten Küçük, iki cephedeki olumsuzluğa rağmen 2002'den 2008'e sanayinin, üretimi ve ihracatı artırmayı başardığını, bunu elindeki tüm imkanları kullanarak, adeta “cambazlık” yaparak gerçekleştirdiğini kaydetti.

Küçük, 2006 ve 2007 yıllarında sanayi üretimindeki artışın, inişli çıkışlı, istikrarsız bir seyir izlediğini ve yıllık büyümenin yüzde 5'ler civarında kaldığını hatırlatarak, “Yüzde 5'leri yetersiz buluyorduk ama 2008'de maalesef yüzde 5'leri mumla arayan bir noktaya gelmiş durumdayız” dedi.

Sanayideki zaafiyetleri, bu zaafiyetlerin yol açtığı ve açabileceği tehlikeleri yıllardır dile getirdiklerini ifade eden Küçük, küresel ekonomideki ılımlı hava devam ettiği, ekonomide çarklar bir şekilde döndüğü için söylediklerine yeterince kulak verilmediğini, rekabet gücünü iyileştirecek adımlar atılmadığını, krize, rekabet gücü ve direnci son derece zayıflamış, adeta “pamuk ipliğine bağlı” dengeler üzerinde üretim ve ihracat mücadelesi veren bir sanayi ile yakalandıklarını söyledi.

“KRİZİ, GÜCÜ VE TAHAMMÜLÜ KALMAMIŞ BİR SANAYİ YAPISI İLE KARŞILADIK”

Tanıl Küçük, “Küresel krizi daha fazla fedakarlığa, gücü ve tahammülü kalmamış bir sanayi yapısı ile karşıladık. Zaten var olan sorunlara küresel krizin getirdiği olumsuzlukların eklenmesiyle bugün sanayimiz adeta yatağa düşmüştür ve bazı sektörlerimizin hayati fonksiyonları neredeyse durmak üzeredir” şeklinde konuştu.

Şimdi AB başta olmak üzere ihracat pazarlarının resesyonda olduğunu, hatta önümüzdeki dönemde dış pazarlarda, resesyonun daha da derinleşmesinin ihtimal dahilinde bulunduğunu ifade eden Küçük, önümüzdeki süreçte dış talep, ihracat ekseninde üretimi artırma olasılığının ciddi anlamda riske girmiş göründüğünü, içeride ise zaten durgun olan talebin, krizle birlikte adeta bıçak gibi kesilmiş durumda olduğunu belirtti.

Küçük, “Böyle bir ortamda iç ve dış talebin kesildiği, başka bir deyişle müşterinin yok olduğu bu koşullarda sanayimiz için nasıl bir çıkış yaratacağız, üretimi, ihracatı nasıl devam ettireceğiz, istihdamı nasıl koruyacağız, büyümeyi nasıl sürdüreceğiz?” diye sordu.
Türkiye ekonomisinin bu yılın üçüncü çeyreğinde sadece yüzde 0,5 büyüdüğünü ve imalat sanayi katma değerinin üçüncü çeyrekte yüzde 1,1 azaldığını hatırlatan Küçük, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Sanayimiz ilk defa bu çeyrekte büyümeye pozitif katkı yapamamıştır. Üretimin yanında, ekonominin tüketim boyutunda da işler iyi gitmemektedir. Yatırım harcamalarında da vahim bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Üçüncü çeyrek büyüme sonuçları, Türkiye ekonomisinin durgunluğa girdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Kaldı ki üçüncü çeyrekte haziran-temmuz ve ağustos aylarında küresel krizin etkileri daha tam anlamıyla hissedilmemişti. Baş aşağı giden sanayi üretim endeksini de göz önüne aldığımızda, krizin etkilerinin büyümeye, yılın dördüncü çeyreğinde çok daha sert bir şekilde yansıyacağı ortadadır.”

Eylül 2008 itibariyle işsizlik oranının önemli bir artışla yüzde 10,3'e çıktığını ve yıl sonuna kadar bu oranın muhtemelen daha da yükseleceğini kaydeden Küçük, Türkiye ekonomisinde 7 yıl aradan sonra göstergelerin yeniden alarm konumuna geçtiğini söyledi. Küçük, “Deyim yerindeyse dönüp dolaşıp yine aynı yere, başladığımız noktaya gelmekteyiz” dedi.

SISYPHOS EFSANESİ...

İSO Başkanı Küçük, 2002 yılındaki meclis toplantılarının birinde mitolojiden bir örneği Sisyphos efsanesini gündeme getirdiklerini anımsatarak, “Tanrıların lanetlediği Sisyphos, tüm gücüyle uğraşarak kayayı tepeye çıkarmakta, ancak tam tepeye yaklaşmışken kaya her seferinde gerisin geriye aşağıya kaymakta ve döngü yeniden başlamaktadır. Bizim durumumuz da biraz Sisyphos'unkine benziyor. 2002 yılından bu yana uğraşarak tepeye çıkmaya çalıştığımız kaya, yine aşağıya aynı noktaya düşmek üzere” şeklinde konuştu.

İç pazarda ve dış pazarda taleple ilgili çok ciddi sıkıntılar bulunduğunu, işletmelerin nakit akışı ile ilgili ciddi problemlerle karşı karşıya olduklarını belirten Küçük, şunları kaydetti:
“Piyasada nakit sıkıntısı had safhaya ulaşmış durumda.
Moraller bozuk, beklentiler olumsuz. Tüketici ve üretici güven endeksi çok aşağılarda. Tüm bunlar sanayimizi son derece olumsuz etkilemektedir. Üretim, istihdam ve büyüme risk altındadır. Mevcut durum itibariyle iç pazarda tüketici güvenini güçlendirme, özel tüketim harcamalarını harekete geçirmeye yönelik güçlü bir işaret göremiyoruz. Merkez Bankamızın son faiz indirimi bu anlamda umut verici bir başlangıç olmuştur. Ancak iç talepteki ataletin giderilmesi için çok daha kapsamlı ve radikal tedbirlere ihtiyaç vardır. Dış talepteki durum malumunuz, Bu koşullar altında 2009'un zor bir yıl olacağı özellikle sanayi üretimi ve ihracat açısından hayli zor geçeceği ortadadır. Ekonomi yönetiminin en önemli ve en saygın aktörlerinden biri olarak Merkez Bankamız, bu sorunların çözümünde ekonomimizin düze çıkmasında önemli bir rol oynayacaktır.”

“70 MİLYONLUK BİR ÜLKE SANAYİ, ÜRETİM OLMADAN SORUNLARINI ÇÖZEMEZ”

Türkiye'nin bugün geldiği noktaya ulaşmasında en büyük katkının sanayiden geldiğini, 1982'den bu yana Türkiye ekonomisinde ana sektörün sanayi olduğunu ifade eden Küçük, “70 milyonluk bir ülke sanayi, üretim olmadan sorunlarını çözemez. Arzu ettiği, ihtiyaç duyduğu büyümeyi gerçekleştiremez. Sanayiciler olarak bizler ekonomi yönetiminin bu gerçeğin farkında olduğuna ve bu gerçekle uyum içinde politikalar tasarlayacaklarına inanmak istiyoruz. Bu konuda zaman zaman yaşadığımız ciddi tereddütlerden kurtulmak istiyoruz” diye konuştu.

Tanıl Küçük, 2009'un zor bir yıl olacağını, bu zor yılı aşmak ve ekonomide yeni bir çıkış sürecini başlatabilmek için Türkiye'nin, şimdiye kadarkilerden daha yaratıcı ve sağlam politikalar uygulamak zorunda bulunduğunu ifade ederek, hükümet ve ekonomi yönetiminden beklentilerinin, sanayicinin gayretine destek olduğunu söyledi.

Bu arada İSO'nun 2009 yılına ait 20 milyon 598 bin TL'lik bütçesi onaylandı.
İçinde bulunulan ekonomik koşullar nedeniyle yıllık aidat ve kayıt ücreti değişmeyerek 2008 yılı ile aynı seviyede kaldı. Yıllık aidat 150-300 TL, kayıt ücreti 300 TL olarak belirlendi.

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler