On yıla yakındır görüşlerimi sizlerle paylaşıyorum. Genelde olayların pozitif taraflarını görmeye çalışan, mevcut sorunların çözüm yollarına da dikkat çeken bir tarzım vardır. Yani karamsarlığı bile sonundaki umut ile yazmayı tercih ederim. O yüzden benim negatif yazılarım uyarılar içerirken bile umutsuzluk içermez.
Lakin dikkat ediyorsanız cumhurbaşkanlığı seçiminden bu yana uyarılar ağırlıklı yazılarım çoğalmış durumda. Hatta belediye seçimleri sonrası daha da artmış durumda. Maalesef bunu yapmadan edemiyorum. Çünkü gerçekten çok önemli bir ekonomik değişim sürecindeyiz! Eskiden daha pozitif gördüğüm dönemlerde, devlet ekonomide kontrollerini sıkı tuttuğu, bütçe dengesine önem verdiği, harcama kontrollerini iyi yaptığı için kamunun ekonomik verileri daha az risk taşıyordu. GSYİH oranında kamunun borçluluk oranı % 30'lar civarındaydı. Bu oran gelişmiş ülkelerde bile olmayan gayet sağlıklı bir borçluluk oranıydı.
2001-2008 dönemi arasında yüksek faiz düşük kur politikaları nedeniyle devamlı düşen kurlar yüzünden, şirketlerimiz TL borçlanmaya gitmek yerine, nasılsa devamlı düşüyor diye gördükleri döviz borçlanmalarına yöneldiler. Maalesef 2008 sonrasında bu tablo değişti. Kurlar devamlı yükselen bir trende girdi. Hatta son dönem yaşanan farklı kriz etkenleri ile sıçramalarla yükselişler yaşadı. İşte bu nedenle özel sektör yıllardır kredi faizi ödemeden döviz borç kaynaklarına sahipken, bu borçlar bir anda katlanarak karşılarına çıkıverdi. Gelirler düşmeden bu olsa yine sorun değildi. Ama gelirler de düştüğü için gördüğünüz gibi şirketlerin finansal giderleri patlamış durumda.
Son birkaç yıldır siyasetin olumsuz etkisi ve yarattığı güvensizlik nedeniyle özel sektör borç sarmalı ile mücadele etmeye başladı. Yaşananlar şirketlerin ciroları ile ilgili değil, karları ile yetişemedikleri döviz cinsi borçlarının TL karşılıklarının devamlı artmasından kaynaklanıyordu. Ama son dönem bu durum cirolara da olumsuz yansımış durumda.
Şimdi ise durum farklı ve bu nedenle uyarılarım devamlı artıyor! Çünkü iş sadece özel sektörün borçlarından kaynaklanırken, özel sektör yine de bir şekilde bunu yönetmenin yollarını buluyor ve ekonominin genel verilerinde sert daralmalar yaşanmıyordu. Lakin son dönem sorun devletin oyuna yarattığı harcama ve açıklarla dahil olması nedeniyle risk taşımaya başladı. Son beş yıl içinde arka arkaya yaşanan referandum ve seçimler nedeniyle kamu harcama kontrollerini bıraktı. Eskiden her şekilde iktidarını koruyacak sandık sonuçlarından emin olduğu için, sandık sonrası ekonomik sıkıntı yaşamamak arzusu ile seçimlere giderken kamu harcamalarını arttırmazken, son dönem kazanması riskli olan seçimleri görünce her alanda harcama musluklarını açmaya başladı.
Görüyorsunuz ki, iki yıldır neredeyse her alana KGF(kredi garanti fonu) vs. adı altında krediler veriliyor. Lakin aynı anda seçimlere yönelik bütçe kemerleri de gevşetilmeye başlandı. İşte bu politika değişikliği nedeniyle, eskiden işsizlik, büyüme, enflasyon, faizler, cari denge sorunlarından bahsederken, bütçe dengesinin güçlü olmasına sığınırdık. Artık bunu da yapamıyoruz!
Son açıklanan Hazine Nakit Dengesi -14.66 Milyar TL açık vermiş durumda. Beklenti -14.25 myr. idi. Faiz dışı denge ise - 6.18 Milyar TL açık verdi. Bu verilerle Ocak-Mayıs Nakit Dengesi -66.74 Milyar TL'ye, Ocak-Mayıs faiz dışı denge rakamı da -22.20 Milyar TL'ye ulaşmış durumda.
İşte burası sorun yaratıyor. Çünkü devlete ait rakamların devamlı eksi yönde artmaya başlaması ekonominin genelinde risk korkusunu ve kriz riskini arttıracak gelişmedir. Yargı sisteminde, siyasette, güçler ayrılığı ilkesinde, dış ilişkilerde ortaya çıkan ve güvensizlik yaratan gelişmeler herkesin tasarufa yönelip, her türlü harcamalardan uzaklaşmasına neden olmuş durumda. Geçen yıl bir anda çok sert artan kur ve faizler nedeniyle önce tüketimin, sonra da yatırımların durması ekonominin dengesini bozmuş durumda. Yıllardır ekonomiyi çevirmek için gereğinden fazla öne çıkarttığımız inşaat sektörü büyük bir kriz altında. Satışlar artan faizler nedeniyle sert düşüşler yaşadılar. Çimento sektörü de iç pazarda % 40 daralma yaşadı ama dış pazarlarda % 60'a varan büyüme ile bu sıkıntıyı şimdilik bir şekilde kontrol altında tutuyorlar. Ülkenin lokomotifi olan diğer sektör olan otomotiv sektöründe de % 50'ye varan ciro daralması yaşıyor. Yani net küçülme var. Bu tablo tüm reel sektörlerde üç aşağı-beş yukarı aynı.
Maalesef bu tablo nedeniyle de devlet vergi gelirlerinde büyük kayıplar yaşıyor. Zaten vergi tahsilatı düşerken, bir de diğer bir çok alacaklarında da çıkartılan af ve yapılandırma kararları nedeniyle devlet gelirleri önemli kayıplar yaşamış durumda. İmar barışı, bedelli askerlik, varlık affı ve özelleştirme gelirleri belki soluk almamıza neden oluyor ama, bir türlü bitmeyen seçimler nedeniyle en sonunda bütçe dengesini de bozmaya başladık. Hazine net nakit dengesi bunu gösteriyor.
Demokrasilerde ülkeyi seçilmiş bir partinin temsilcileri ya da temsilcisi yönetir. İktidar iyi yönetsin, kötü yönetsin muhalefet ise, her zaman iktidarı yerinden indirmek için çalışır. İşin doğası budur ve gayet de doğaldır. Ama eğer her seçim döneminde muhalefeti bu amacı ve faaliyetleri nedeniyle sanki suç işliyormuş gibi lanse eder ve işi vatan hainliğine kadar götürürsek, gördüğünüz gibi toplum bundan çok rahatsız oluyor. Yaşanan gelişmelerden ötürü ortaya çıkan güven kaybı, küçük tüketim harcamaları dışındaki harcamaların kesilmesine herkesin tasarrufa yönelmesine neden oluyor. İşte DTH(döviz tevdiat hesapları)'ların 183 Milyar Dolar düzeyine erişmesinin nedeni de budur.
Bunları uzun süredir yazdığım için zaten biliyorsunuz. Sonuç olarak yine bir seçime gidiyoruz. İlk belediye seçimlerine giderken muhalefetin olası vaatlerine bakan iktidar, kaynak nereden bulunacak diye muhalefet vaatlerine karşı dururken, şimdi ise yeni evlenenlere düğün parası, tüm öğrencilere bedava internet paketi, bir çok giderde indirim, yeni teşvik ve krediler falan kemerleri iyice açmış durumda.
En sonunda Hazine dengesini de bozmaya başladık. Bu gidiş böyle sürerse iyi değil. Çünkü boşalan hazine seçimlerden sonra her alanda ek vergilerin gelmesine neden olur. Bu da enflasyonu ve onu takip eden faizlerin artmasına neden olur. O zaman tek haneli enflasyon ve yüksek büyüme hedefleri gerçekçi olmaz. Bu gelişmeler de açıklanan reform paketleri ile bu paketleri açıklayan ve savunmaya devam eden ekonomi kabinesine olan güvenin kaybolmasına neden oluyor.
Eğer en kısa zamanda sıkı para politikası ve bütçe fazlası tedbirlerine dönmezsek, devletin bozduğu ekonomik veriler şirketlerin de bilançolarını bozar. Ki, zaten son dönem fazlası ile bozmuş durumda. Umarım bu gidiş seçimlerden sonra yoluna girecek şekilde düzene girer. Ama sorun sadece demokrasi, hukuk, seçimler ve bütçe değil. Dış ilişkilerdeki gerilimlerin de çok iyi yönetilmesi gerekiyor.
Maalesef tüm bunlar nedeniyle de uyarılarım sürmeye devam ediyor. Yaklaşan riskler nedeniyle yükselişlerde yakalanan hedeflerde kar satışları doğru karar olur. Yeni alımlar konusunda ise temkinli davranmak başka bir doğru karar olur. Evet borsanın ve şirketlerin döviz bazındaki karşılıkları hakikaten çok düşük seviyelere inmiş durumda. Eğer işler düzelecek olursa eski gördüğü döviz zirvelerini yine görmeye kalkması halinde çok yüksek kazançlar yine söz konusu olacak ama öncesinde daha derin kayıp risklerini de göz ardı etmemek gerekir diyorum.
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
Twitter: [@\_Stratejist\_](https://twitter.com/_Stratejist_)