Memurların soluğunu keserek izlediği tartışmalarda Gazete Habertürk'de Ali Tezel'in kaleme aldığı yazı özetle şöyle:
"Adı farklı işlevi aynı; işçilere ödenene kıdem tazminatı deriz işverenleri öder, memurlarda adı ikramiyedir ve yine işverenleri öder. Tek farkı, memurun ikramiyesini SGK öder ve sonra da memurun son kurumuna fatura gönderip tahsil eder. İşçilerin kıdem tazminatı konusunda ise maalesef devlet araya girip ödeyip, sonra işverenden tahsil etmiyor. İşçi ile işvereni karşı karşıya getiriyor.
İşçilere her çalışma yılına karşın 30 günlük kıdem tazminatı ödenir, memurlara da her çalışma yılına 30 günlük ikramiye ödenir. Şimdi, kıdem tazminatı kaldırılıp yerine her yıl için 8, 12 veya 18 günlük kıdem tazminatı fonu getirmek istiyorlar ama bu gerçekleşirse, memurlar da artık her yıla 30 gün ikramiye alamazlar. Kıdem tazminatının mevcut halini değiştirip, fona çevirmekle kıdemin birçok özelliği ortadan kalkar. Çalışanlar haklı sebeple işten çıktıklarında veya işveren onları 17. maddeye göre işten çıkardığında iş bulamazlarsa bu dönemde kıdem tazminatı ile evlerini geçindirebiliyorlardı. Çünkü işsizlik sigortası 400 lira ile 800 lira arasında para veriyor. Bu para ile daha önce alışılmış yaşam seviyesini sürdürmenin imkânı yok. Kıdem tazminatı bunu destekleyici oluyor.
MEMUR İÇİN ADI İKRAMİYE
Kamuda çalışan işçiler de kıdem tazminatı alıyor. Almalarına bir engel yok. Kamuda çalışan memurlar için bunun adı “ikramiye”dir. Son brüt ücret x çalışma yılıdır ama adı “ikramiye”dir. İşçilerdeki kıdem tazminatı kalkarsa memurların ikramiyeleri de kesinlikle kalkar demektir. 1959 yılında, 1960 ihtilalinden hemen önce Menderes hükümetinin aldığı son kararlardan biri de emekli ikramiyelerinin kaldırılmasıdır; 5434 sayılı Kanun’da yazar. Ama 60 ihtilali olduğunda Konsey’in aldığı ilk kararlardan biri ikramiyenin geri getirilmesidir