"İşgücü Piyasası Dinamikleri ve İşsizlik Sorunu" konulu toplantının açılışında konuşan Kaslowski, iş gücü piyasasının nasıl daha etkin ve verimli hale getirilebileceği ile birlikte işsizlik oranının kalıcı olarak düşürülmesi konularını ele aldı.
Kaslowski, işsizlik oranlarının, bazı tedbirler alınması gerektiğine işaret ettiğini aktararak, "İş gücü piyasamız kayıtlı ve kayıt dışı olmak üzere ikiye bölünmüş durumda. Kayıt dışı ekonomi ile mücadele etkili şekilde sürmeli, kuralsız ve güvencesiz çalışmanın önüne geçilmeli. Bunun yanında, kurallı çalışan kayıtlı kesimde işgücü üzerindeki ücret dışı yükler uluslararası ortalamaların hala üzerinde. Bu yüklerin azaltılması kayıtlı ekonomiye geçişi de hızlandıracak." diye konuştu.
Ülkede kadın istihdamının artırılması ve hem kadınların hem gençlerin dinamik iş gücü piyasasında ihtiyaç duydukları yetkinliklerin artırılması gerektiğini vurgulayan Kaslowski, kadın işsizlik oranlarının erkek işsizlik oranlarının çok üzerinde, genç işsizliğinin ise hepsinden yüksek olduğunu söyledi.
Kaslowski, son yıllarda istihdam teşviklerinde çok önemli ilerlemeler kaydedildiğinin altını çizerek, "Bazı yeni teşvikler de gündemde. Teşvikler istihdam üzerinde genel olarak olumlu etki yapıyor. Ancak çeşitli istihdam teşviklerinin bir düzenleme altında birleştirilerek uygulamanın sadeleştirilmesinin kullanım etkinliğini geliştirmek açısından faydalı olacağına inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
'KÜRESEL EKONOMİDEKİ DURUM HALA KIRILGAN'
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaslowski, ekonomide biriken risklerin azaltılması, özellikle bazı sektörlerde yüksek artış gösteren kaldıraç oranlarının makul düzeylere inmesi gerektiğini belirterek, "Dış borcumuzun büyük kısmı özel sektörün üzerinde. Kamu- Özel İş birliği projeleri için sağlanan finansman da dahil yaklaşık 306 milyar dolar. 2018 yılı başından itibaren bu borç azalmaya başladı. Ağustos ayında yaşadığımız şoktan sonra hem kur hem de faizlerde görülen artış ile süreç hızlandı. Banka kredilerinde gördüğümüz yavaşlama da bunun bir sonucu. Bu durum kullanılan kapasitede gerilemeye, yeni yatırımların ertelenmesine ve üretimde düşüşe neden oluyor. Dolayısıyla ekonomimiz küçülüyor." şeklinde konuştu.
Bu süreçten mümkün olduğunca hızlı çıkabilmek ve büyümeye geri dönebilmek için temel iki koşul bulunduğunu vurgulayan Kaslowski, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İlk koşul güveni ve istikrarı sağlamak. Hem yurt dışından ülkemize finansman sağlamaya devam etmek zorundayız hem de yurt içinde ekonomiye olan güveni pekiştirmemiz gerekiyor. Bunu ancak öngörülebilir politikalarla ve şeffaflıkla sağlayabiliriz. Bu nedenle kurumların bağımsızlığını ve serbest piyasa ilkelerinden taviz verilmeden içinde bulunduğumuz zorluklarla mücadeleyi önemsiyoruz. İkinci koşul banka bilançolarında artık geri ödenemeyeceği düşünülen kredilerin bilanço dışına çıkaracak mekanizmaların kurulması. Pek çok ülke bu tür mekanizmalara gerektiğinde başvurdu. Kore ve İsveç gibi başarılı birçok örnek var. Bu sayede reel kesimde sağlıklı ve verimli alanlara taze kredi sağlamasının önünü açabiliriz. Böyle mekanizmaların olmadığı bir ortamda büyümeye elbette yine dönebiliriz ancak çok daha uzun bir zaman beklememiz gerekir."
Kaslowski, küresel ekonomideki durumun hala kırılgan olduğunu ve Türkiye'nin coğrafyasındaki jeopolitik risklerin yüksekliğine değinerek, "Bu süreci ne kadar hızlı bir biçimde aşar, kırılganlıklarımızı ne kadar çabuk azaltabilirsek dışarıdan gelebilecek şoklara karşı o kadar dayanıklı oluruz. Ayrıca istihdam üzerindeki olumsuz etkileri de en aza indiririz." ifadelerini kullandı.
TÜSİAD'ın her zaman ve hiç ara vermeksizin ülkenin ihtiyaç duyduğu yapısal reformlar üzerine çalıştığını dile getiren Kaslowski, "Vergi reformu ile daha öngörülebilir, basit ve adil bir vergi sistemi; eğitim reformu ile dijital çağın gerektirdiği vasıflara sahip, yenilikçi, özgür düşünceye sahip bir nesil, iş gücü reformu ile daha üretken, rekabetçi iş gücü en büyük hedeflerimiz. Sanayide dijital dönüşüm, girişimcilik, sermaye piyasaları da çalışma başlıklarımız arasında." yorumunu yaptı.
'KÜRESELLEŞME VE TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM GERİ ÇEVRİLEMEZ'
Simone Kaslowski, küresel ilişkilerin en az ekonomi politikaları kadar önemli olduğunu belirterek, "Küresel ekonomik sistemin daha iyi çalışması için yapılan eleştirileri anlamak ve bunlara çözümler üretmek hepimizin görevi. Ancak bu söylemlerin gerçekçi eleştiri düzeyinden çıkarak, ideolojik çıkarlara alet edilmesine de karşı çıkmalıyız." dedi.
Serbest ticaret yerine ekonomik korumacılık, özgürlükçü demokrasi yerine siyasal popülizm, kültürel çoğulculuk yerine kültür savaşları, kimseye yaramayacağını ve uzun vadede durumu sadece kötüleştireceğini dile getiren Kaslowski, şu bilgileri verdi:
"Küreselleşme ve teknolojik dönüşüm geri çevrilemez. Yapılması gereken bunları kapsayıcı reformlarla ilerletmektir. Çağa uygun eğitim, gümrük birliği modernizasyonu, dijital tek pazara hazırlanmak, korumacı politikalara sığınmadan rekabetçiliğimizi ilerletmek yapmamız gerekenlerdir. Bugün Avrupa Birliğinde pek çok sorun tartışılıyor. Brexit ile beraber ortaya çıkan en önemli gerçek mevcut sistemin sorunlarının yanında ne kadar çok fayda da ürettiğidir. İngiltere’de çıkış sürecinin düşünülenden çok daha zor ve sancılı olması, elde edilen bu önemli kazanımlardan vazgeçmenin ne kadar zor olduğunu da göstermektedir."
Kaslowski, bugüne kadar gerek dünyada gerekse AB’de yaşanan kriz dönemlerini hep entegrasyonun arttığı, Birlik'in daha da güçlendiği dönemlerin izlediğini kaydederek, "Biz de politikalarımızı günübirlik gelişmelere göre değil kalıcı trendler ve değerler üzerine inşa etmeliyiz. Batı ve AB ile olan ilişkilerimiz iniş çıkışlı bir seyre sahip. Bu ilişkilerin toparlanarak ortak çıkar ve değerler anlayışıyla yürütülmesi ülkemizin geleceği açısından son derece önemlidir. Demokrasi ve hukuk devletinin korunması, ekonomik ve sosyal kalkınma hedeflerinin başarılabilmesi için her zamankinden fazla çaba ve hassasiyet göstermemiz gerekiyor." diyerek sözlerini tamamladı.
KAYNAK:AA