Richard Threlfall
KPMG Şirketi İngiltere Altyapı ve İnşaat Bölümü Müdürü
İngiltere hükümetinin bu hafta altyapı projelerine 40 milyar sterlin kredi güvencesi vereceğini açıklaması hem inşaat sektörünü hem de genel olarak ekonomiyi canlandırma amaçlı, cesur bir karardı.
Altyapı konusunda birkaç aydır olumlu sinyaller veren hükümetin artık harekete geçtiğini gösteren, bariz bir dönüm noktasıydı.
Hatta müdahalesinin boyutları, sektörün beklentilerinin ötesine de geçmiş olabilir. Altyapıda finansman problemi bir süredir devam ediyordu.
Ulusal Altyapı Planı'na göre eğer İngiltere küresel piyasada rekabet gücünü korumak istiyorsa, 2020 yılına kadar bu alanda 400 milyar sterlin yatırım yapması lazım.
Ama altyapı projeleri için uzun vadeli banka ve piyasa finansmanı bir süredir Alis Harikalar Diyarı'ndaki kedi gibi yavaş yavaş yok oluyor.
Emeklilik fonları ve diğer tahvil yatırımcıları inşaat riskini almak istemiyor.
Altyapı projelerine piyasadan sağlanan finansmanda bir kara delik açılmaya başlamıştı. Hükümet artık bu duruma göz yumamazdı.
Ekonominin de canlanamadığı bir ortamda, altyapı projelerini başlatmak ve İngiltere inşaat sektörüne işbaşı yaptırmak için müdahale etmeye mecburdu.
Dev bir tedarik zincirini de hesaba katacak olursak üç milyon kişiye iş imkanı yaratan bu sektör, İngiltere ekonomisini derinden etkiliyor.
İktisatçılar inşaata harcanan her bir sterlinin, üç sterlinlik ekonomik faaliyet yarattığı öngörüsünde bulunuyor.
Daha uzun vadeli bakacak olursak, Avrupa'nın dördüncü en hızlı büyüyen nüfusuna sahip olan İngiltere'nin hükümeti, yeni ve daha iyi bir altyapı talebini görmezden gelemezdi.
Hükümetin müdahalesi ne işe yarayacak? İki boyutu var:
Kamu-özel ortak finansmanı programıyla, piyasadan kredi bulunamayan projelerde, özel finansmanın yanısıra devlet finansmanı da kullanılacak Kredi garantisi programıyla, projelerine finansman bulamayanlar özel garantiler için Hazine'ye başvurabilecek, Hazine de karşılığında (devlet yardımı kuralları gereğince) garanti harcı alacak Başarılı projelerde aranan beş kriter arasında, garanti anlaşmasından sonra bir yıl içinde inşaata başlanması şartı da var.
Yani hedef planlama engellerini aşmış, ileri aşamalardaki projeleri desteklemek. Bilinmeyen şeyse projelerin ne kadarının bu kadar ileri bir aşamaya gelebilmiş olduğu.
Peki bu yaklaşım, diğer ülkelerin yaklaşımından farklı mı?
İngiltere özel sektörden talebin çok düşük olduğu bir dönemde kamu projelerinde kesintiye giderek sektörü çapraz ateş altında bıraktı ve sorununu daha da büyütmüş oldu diyebiliriz.
İngiltere'de altyapı yatırımlarının milli gelirdeki payı yıllardır OECD ülkeleri ortalamasının gerisinde ve İngiltere İşadamları Konfederasyonu CBI'ın da uyardığı gibi 2015'te daha da düşmüş olacak.
Başka ülkelerde finansman bu kadar sorunlu değil.
Kanada'da emeklilik fonları yıllardır altyapı sektörüne doğrudan yatırım yapar ve bu sayede banka finansmanına gereksinim azalır.
Avustralya'da hükümet, inşaat aşamasındaki projelerin kısa vadeli banka kredisi almasını kolaylaştırmak için refinansman riskini paylaşır.
Almanya, Brezilya ve başka ülkelerde bu tür projelere kamuya ait altyapı bankaları kredi açar.
Dolayısıyla hükümetin yaklaşımı olumlu olmakla beraber yeterli midir?
Son birkaç yıldır iptal edilen, geciken projeler yüzünden İngiltere'de inşaat şirketleri iş bulamaz oldular.
Killby ve Gayford gibi, Doyle Grubu gibi sektörün saygın şirketleri iflas bayrağını çekti. Hükümet bu gidişata bir dur demek istiyorsa, bu hafta açıkladığı önlemler daha geniş bir paketin parçası olmalı.
Örneğin bina ve diğer yapılardaki altyapı yatırımlarına yeniden vergi kolaylıkları getirilebilir. G20 ülkeleri arasında böyle bir kolaylık sağlamayan tek ülke İngiltere.
Ayrıca konut piyasasına daha fazla destek olmalı ve Ulusal Altyapı Planı yeniden yazılırken enerji üretimi ve dağıtımı, ulusal ve uluslararası nakliyat, hızlı iletişim ağları gibi alanlarda altyapının geliştirilmesi için gerçek bir vizyon ortaya koymalı.
Bu yazıda dile getirilen görüşler yazara aittir, BBC'nin görüşleri değildir.