Türkiye, nadir toprak elementleri (NTE) alanında küresel üretimde ilk 5 ülke arasına girmeyi amaçlarken, bu hedefe ulaşmada uluslararası teknoloji ve yatırım işbirliklerinin belirleyici rol oynayacağı değerlendiriliyor. Teknolojik gelişmelerle birlikte NTE talebinin hızla artması üzerine Türkiye, kuruluşunun 100. yılında devreye aldığı Beylikova Florit, Barit ve NTE Pilot Tesisi'nde üretim çalışmalarını yoğunlaştırıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Eskişehir Beylikova'daki nadir toprak elementleri sahasının başka bir ülkeye verilmesinin söz konusu olmadığını savunmuştu.
Dün yapılan Kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan şunları söyledi:
"Eskişehir'in Beylikova ilçesindeki nadir toprak elementleri sahasında bugüne kadar 310 ayrı lokasyonda yaklaşık 125 bin metre sondaj yapıldı. Çalışma sahasında nadir toprak elementleri, barit ve florit başta olmak üzere tam 694 milyon ton kaynak olduğu tespit edildi.Bu saha, dünyanın yaklaşık ikinci büyük nadir toprak kaynak sahasıdır. 17 nadir toprak elementinin 10'unun bulunduğu Beylikova sahasında yaklaşık 12,5 milyon ton nadir toprak oksitleri yer alıyor. Nadir toprak elementlerinde dünyanın en büyük 5 üreticisinden birisi olmak istiyoruz. Bu doğrultudaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İlk etapta yıllık 1200 ton cevher işleyeceğimiz Eti Maden Pilot Üretim Tesisini devreye aldık. Pilot tesisin, endüstriyel tesise dönüştürülmesi için saflaştırma teknolojisi de dahil çalışmalarımıza devam ediyoruz. Şunu da altını çizerek ifade etmek durumundayım, nadir toprak elementleri teknolojisine sahip ülke ve firmalar bu alandaki üretim süreçlerine ilişkin tecrübelerini maalesef paylaşmaktan kaçınıyor. Bu engelin aşılması ve mevcut sahaların daha kısa sürede ekonomiye kazandırılması, uluslararası işbirliklerini zorunlu kılıyor.Türkiye olarak biz de teknolojik hafızaya sahip ülkelerin, uzman kuruluşları ile işbirlikleri geliştirmek amacıyla görüşmeler yapıyoruz. Bu anlamda Beylikova'daki nadir toprak elementleri sahasının herhangi bir ülkeye verilmesi asla söz konusu değildir. Her kim bunu iddia ediyorsa kendi ülkesine iftira atıyor demektir."
Eskişehir'in Beylikova ilçesindeki sahada bugüne kadar 310 lokasyonda yaklaşık 125 bin metre sondaj yapıldı. Çalışmalar sonucunda sahada NTE, barit ve florit başta olmak üzere toplam 694 milyon tonluk kaynak tespit edildi.
Toplam 17 elementin 10'unun bulunduğu sahada yaklaşık 12,5 milyon ton nadir toprak oksidi yer alıyor. Böylece Beylikova, rezerv büyüklüğü açısından Çin'deki Bayan Obo sahasından sonra dünyada ikinci sırada bulunuyor.
Tesis, ilk etapta 7 NTE'nin üretimine odaklanacak ve bu elementlerin oksitleri ilk kez üretilecek. Florit, barit, lantan, seryum, praseodimyum, samaryum, gadolinyum, evropiyum, neodimyum gibi elementlerin yanı sıra diğer 17 NTE de tesiste işlenecek. Uranyum gibi nükleer yakıt ham maddesi olan toryum da bu tesiste üretilebilecek.
Beylikova Pilot Tesisi ile Türkiye, yıllık 1200 ton cevher işleyerek ekonomiye kazandırmayı amaçlıyor. Pilot tesisten sonra endüstriyel tesise geçilerek yıllık 570 bin ton üretim hedefleniyor ve bu üretimin ülkeye yaklaşık 220 milyon dolar gelir sağlayacağı öngörülüyor.
Öte yandan, dünyanın en büyük 5 NTE üreticisinden biri olma hedefi doğrultusunda, pilot tesisin endüstriyel tesise dönüştürülmesi için saflaştırma teknolojilerini geliştirmeye yönelik çalışmalar devam ediyor. Ancak NTE'nin küresel teknoloji ve savunma sanayisi için kritik öneme sahip olması ve gelişmiş ülkeler tarafından iklim politikaları kapsamında değer kazanması nedeniyle üretim süreçlerinde ülkeler arası bilgi paylaşımı sınırlı kalıyor.
Küresel üretimin yüzde 69'unu sağlayan ve işleme kapasitesi dünya pazarının yüzde 85'ine ulaşan Çin'in hakimiyetini kırmak isteyen Batı ülkeleri, alternatif tedarik kaynakları arıyor. Bu da mevcut sahaların daha hızlı ekonomiye kazandırılmasını ve uluslararası işbirliklerini zorunlu kılıyor.
Türkiye Kritik Mineral İnisiyatifi Kurucusu Sait Uysal, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin NTE alanında belirlediği hedeflere ulaşma potansiyeline sahip olduğunu ancak bu süreçte uluslararası işbirliklerinin kritik önem taşıdığını söyledi.
Türkiye'nin doğru stratejilerle bu alanda küresel bir oyuncuya dönüşebileceğini belirten Uysal, şunları ifade etti:
"Çin'in dünyanın en büyük üreticisi konumunu korumak amacıyla teknoloji paylaşımını kısıtladığı dikkate alındığında, Türkiye'nin batılı ülkelerle kazan-kazan temelli ve teknoloji transferini içeren bir yapı kurabilmesi halinde, Batı için Çin'e alternatif oluşturma şansı bulunuyor. Bu durumda Türkiye, sadece ham madde sağlayıcısı değil, katma değerli ürün üreten bir merkez haline gelebilir. Böyle bir adım ekonomik, finansal ve teknolojik anlamda ciddi bir sıçrama yaratır. Her şey, uygulanacak stratejilere ve atılacak adımlara bağlı."
Uysal, NTE üretiminde bilgi paylaşımı sıkıntısına dikkati çekerek, "Çin'den bu konuda herhangi bir teknolojinin dışarı çıkarılması kesinlikle yasak ve sıkı denetim altında. Hatta bu durum, 'know-how' alanında da geçerli. Çin'deki araştırma enstitüleri artık devlet izni olmadan yabancılara bu konuda hizmet vermiyor." dedi.
Bu çerçevede devletler arası işbirliğinin önemine işaret eden Uysal, "Bu nedenle, kaynak sıkıntısı yaşayan ancak belirli teknolojileri geliştirmiş Japonya, Güney Kore, ABD veya Avrupa ülkeleriyle kazan-kazan temelli ortak projeler geliştirilebilir." diye konuştu.
Uysal, ayrıca yeterli ve yetkin insan kaynağının geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:
"Bu alanda yüksek lisans ve doktora düzeyinde araştırmacıların Avustralya, Malezya ve ABD gibi ülkelerde çalışmalar yapması teşvik edilmeli. Munzur Üniversitesi NTE Uygulama ve Araştırma Merkezi daha merkezi bir konuma taşınarak insan kaynağı sağlayıcısı haline getirilebilir. Uluslararası işbirlikleri, belli bir altyapı oluşuncaya kadar bu sürecin temelini oluşturacaktır."
Uysal, ham maddeden ürüne, katma değer zincirinin önemli olduğunu belirterek, "Toplam NTE ham madde pazarı yaklaşık 7 milyar dolar. Ancak mıknatıs üretiminde kullanıldığında 40 milyar dolara, elektrik motorları ve diğer komponentlerde değerlendirildiğinde 400 milyar dolara, rüzgar türbini veya elektrikli araç üretiminde nihai ürün olarak kullanıldığında ise 4 trilyon dolara ulaşıyor. Bu, Çin'in büyük pazarda nihai ürünlerde söz sahibi olma stratejisini açıklıyor. Katma değer zincirinin ilk aşaması olan madenciliğin maliyeti görece küçük ve yönetilebilir." dedi.
(AA)
Okuyucu Yorumları 5 yorum