İSTANBUL (AA) - MURAT ASLAN - Azalan jeopolitik riskler ve ABD ile Çin arasında ticaret anlaşmasının sağlanmasına paralel artan risk iştahı Türk lirası varlıkları desteklerken, pay piyasalarını rekor seviyelere taşıdı.
Küresel piyasalarda süregelen ılımlı hava 2019'un son çeyreğindeki iyimserliği 2020'ye taşıdı. Türk lirası varlıklarda görülen olumlu fiyatlama 2020 için beklentileri görece yükseltti.
Yılbaşında ABD'nin Irak'ta İran'lı General Kasım Süleymani'yi öldürmesinin ardından, ABD ile İran arasında artan gerilimin kısa sürede yatışması piyasalarda olumlu fiyatlandı.
Bununla birlikte Libya'daki çatışmaların sona ermesi için sürdürülen görüşmeler yatırımcılar tarafından risk algısını azaltan bir gelişme olarak görüldü.
- "Kredi derecelendirme kuruluşlarından not artışı bekleyebiliriz"
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefer Şener konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2020'de Türk lirası varlıklardan özellikle Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) ve Borsa İstanbul'un yatırımcıların odağında olacağını söyledi.
2019'da reel anlamda en iyi getiriyi sırasıyla DİBS, mevduat faizi ve Borsa İstanbul olduğuna dikkati çeken Şener, " Bu kadar büyük dolarizasyonun olduğu 2019'da geçirdiğimiz sıkıntılı süreç göz önüne alındığında bu araçların 2020'de de iyi performans sergilemesini öngörüyorum." sözlerini kullandı.
Şener, reel bazda özellikle DİBS'in yabancı alımlarıyla birlikte en çok getiri sağlayan yatırım aracı olacağını, bunu da Borsa İstanbul'un izleyeceğini dile getirdi.
Altın fiyatlarının 2020'de sınırlı getirisinin olmasını beklediğini tahmin eden Şener, "ABD ile Çin'in anlaşacak olması risk algısını azaltacağı için emtia fiyatlarında bu sene sınırlı yükseliş yaşanacağını düşünüyorum." diye konuştu.
Şener, üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun da duruşlarını değiştirdiğini vurgulayarak, "2020'de muhtemelen kredi derecelendirme kuruluşlarının üçünden de not artışı bekleyebiliriz. Buna sebep olarak azalan jeopolitik riskler ve ticaret görüşmelerindeki olumlu gelişmeleri söyleyebiliriz." dedi.
Dolarizasyon ve jeopolitik gelişmelerin ana risk unsurları olduğunu kaydeden Şener, "Eğer bu risklerden olabildiğince kaçınılırsa 2020'nin TL varlıklar için fırsatlar yılı olacağını düşünüyorum. Çünkü faizde daha gelinecek noktalar var. Enflasyon geriliyor. Büyüme hızlanıyor. Bu yüzden yatırımcının yönleneceği alanın TL varlıklar olacağını düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
- "Borsada çok hızlı olumlu fiyatlama olduğu için sık sıkta düzeltme gelebilir"
Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu da, 2019'da yapılan faiz indirimlerinin etkilerinin bu yılın ilk döneminde görüleceğini, bunun da büyüme rakamlarına olumlu yansıyacağını söyledi.
Para politikalarının etkilerini 6 ila 18 ay içerisinde gösterdiğini belirten Aslanoğlu, piyasalarda geçen yıla göre bir miktar toparlanma olacağını, bunun da şirket karlarına yansıyarak genel anlamda risk iştahını artıracağını ifade etti.
Aslanoğlu, Türkiye'nin bundan olumlu etkilendiğini ve bu sürecin yaz aylarına kadar devam etmeye aday olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
"Fakat ABD seçimleri sonrası kişisel görüşüm, ticaret savaşları şu ya da bu şeklide alevlenecek. Diğer dünya ekonomilerinde hem yüksek borçluluktan kaynaklanan riskler hem diğer jeopolitik riskler, iklim değişikliği ve bunun getireceği bir takım bazı küresel arenadaki değişiklikler, dünya ekonominde zorlu bir dönemi karşımıza çıkartacak. Bu anlamada ABD seçimleri yaklaştıkça risk iştahı yatışacak. Takip eden birkaç yılda da risk iştahının zaman zaman düşük seyredeceğini düşünüyorum."
Erhan Aslanoğlu, gelecek dönemde ilave bir jeopolitik riskle karşılaşılmadığı takdirde yaz aylarına kadar görece riskli olan Türk varlıklarına da yabancı varlıklara da talebin canlı seyredeceğini söyledi.
Başta pay piyasaları olmak üzere olumlu gelişmelerin çok hızlı fiyatlandığını kaydeden Aslanoğlu, "Borsalarda bu yüksek seviyelerin devam edeceği ve bir miktar daha yukarı gideceği kanaatindeyim ve eğilim bize de yansıyacak. Ama çok hızlı olumlu fiyatlama olduğu için sık sıkta düzeltme gelebilir, o anlamda dikkat etmek gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Aslanoğlu, gelecek dönemdeki olumlu sürecin yapısal reform tarafında hızla kullanılmasının gelecek yıllarda dünya ekonomisinin karşılaşacağı sorunlu döneme hazırlık açısından önem taşıdığını ve bu durumun bir fırsat olarak kullanılması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin bulunduğu bölge itibarıyla jeopolitik risklerin çok sıcak olduğunu anımsatan Aslanoğlu, kredi risk primindeki (CDS) iyileşmenin son 5-6 aylık bölümdeki gelişmelerden ve küresel risk iştahındaki artıştan kaynaklandığını, bu durumun biraz daha devam edebileceğini ifade etti.
Aslanoğlu, kredi derecelendirme kuruluşlarından kısa vade de not artışı beklemediğini, görünüm üzerinde artış olabileceğini sözlerine ekledi.
- "2020'de yüzde 3,5-4 büyüme olabilir"
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova ise 2020'de küresel ticarete ilişkin endişelerin ABD ve Çin'in birinci faz anlaşmaya varması ve ardından ikinci fazın konuşulacak olması sebebiyle yerini iyimserliğe bıraktığını söyledi.
Dünya ticaretinin 2020'de genel beklentilerin aksine daha hareketli geçeceğini tahmin eden Arzova, küresel ticaretin dünya ülkelerinin büyümelerine olumlu katkı sağlayacağını belirtti.
Arzova, Türkiye'nin de mutlaka bu olumlu rüzgardan etkileneceğini vurgulayarak, "Özellikle 2019'da kötü gelen verilerin baz etkisi yaratacak olması, 2020'de belki yüzde 5'lik büyüme zor olsa bile yüzde 3,5-4 arasında bir büyümeye Türkiye'yi taşıyabilir. Büyümenin baz etkisi nedeniyle yüksek gelme ihtimalinin oldukça kuvvetli olduğunu ancak sürdürülebilirliğini görmek için zamana ihtiyaç duyulacağını düşünüyorum. Büyümeyle birlikte geri gelecek olan güven CDS'leri daha da aşağıya çekecek." diye konuştu.
Bu noktada en önemli hususların ekonominin kendi işleyişine bırakılması ve daha fazla müdahaleye imkan tanınmaması olduğunun altını çizen Arzova, "Sağlıklı bir ekonomi aynı zamanda öngörülebilir kararlar mekanizmasının da bir bütünüdür. Yatırımcı öngörülebilir olduğu sürece o ekonomiye yatırım yapar, öngörülebilirlik azaldığında ise o ekonomiden yavaş yavaş çıkmaya başlar." ifadeler kullandı.
Arzova, not artışı için henüz erken olduğunu, kredi derecelendirme kuruluşlarının genel gidişatı görmek isteyeceğini belirtti.
Enflasyonda kalıcı bir iyileşme sağlanmadan ve şirket karlarında kademeli artışı görmeden not artırımının çok zor olacağını değerlendiren Arzova, "Para politikasının öngörülebilirliği ve buna destek maliye politikası uygulamaları yeniden kredi not artışı için temel yapı taşları olacak." dedi.