Kısa bir süre öncesine kadar bir sucuk firmasında işçi olarak çalışan Gülcan S'nin anlattıkları, bu kadarına da pes detirtiyor.
İşte okurken bile midenizi bulandıracak itiraflar...
S., marketlerdeki son kullanım tarihi geçmiş sucuk ve sosislerin toplanıp yeni ürünlere karıştırıldığını söyledi. Tarihi geçtiği veya satılmadığı için iade edilen sucukların ağır kokular saçtığını belirten Gülcan S., “İade sucukların üzerindeki zarları almamız isteniyordu, zarı sıyırıp yeni karışımlara ilave ediyorduk.” dedi.
HAYVAN YAĞI YERİNE...
Ayrıca sucuklara hayvan yağı yerine dondurulmuş sıvı yağ kattıklarını, bu sucukların büyük marketlere satıldığını ifade etti.
Bir sucuk fabrikasının eski çalışanı Gülcan S., üretimde yaptıkları hileleri anlattı. Bir süre önce istifa edene kadar ünlü bir sucuk firmasının imalat bölümünde işçi olarak çalışan Gülcan S.’nin anlattığına göre firma dağıtım yaptığı marketlerde raf ömrü dolmuş, son kullanım tarihi geçmiş sucuk, sosisleri toplayıp fabrikada bunları yeni sucuklara karıştırarak piyasaya sürüyor. Satılmadığı ve son tüketim tarihi geçtiği için firmaya iade edilen sucukların ağır kokular saçtığını kaydeden Gülcan S., “İade sucukların üzerindeki zarları almamız isteniyordu. Biz de bu sucukların zarını sıyırıp tekrar yeni yeni karışımlara ilave ediyorduk.” dedi. Gülcan S., ayrıca hayvan yağı yerine sıvı yağları dondurarak sucuklara kattıklarını, hileli üretim yaptıkları bu sucukların büyük marketlere satıldığını ifade etti.
Gülcan S., sucuğa yağ karışımını şöyle anlattı: “10 kiloluk sıvı yağ tenekeleri geliyordu. İşletmenin içinde bulunan bir tanka doldurulup içine bilmediğimiz bazı ilave maddeler konuluyordu. Bu karışımın içine ayrıca buz da ilave ediyorlardı. Daha sonra bu sıvı yağlar, kuyruk yağına benzer beyaz donuk bir hal alıyordu. Bunu alıp sucuk, sosis yapımında kullanıyorlardı.”
Gülcan S., kokmuş sucuk kokusuna dayanamadığı için bir süre önce istifa ederek işi bıraktığını belirtti. İddiaların odağında yer alan, Gülcan S.’nin çalıştığı firma adına konuşan B., tarihi geçmiş sucukları kullanmadıklarını, ancak her firma gibi kendilerinin de tüketim tarihi geçmemiş, iade sucukları belli oranlarda yeni ürünlerde kullandıklarını ifade etti. B., “Bu sektör için konuşuyorum. Et ürünleri üreten her firma ürünlerine belli oranda eski ürün katabilir. Bunlar son tüketim tarihi geçmemiş ürünler. Bunları Türkiye’nin en çok satış yapan mağazasında satıyoruz.” dedi.
HİLE ANALİZLE ANLAŞILIR
Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, Türkiye’de temel problemin cezaların caydırıcılıktan uzak olması olduğunu söyledi. Özer, “Hileli üretim yapan firmalar 10-12 bin liralık para cezasını ödedikten sonra tekrar üretimine devam ediyor. Çünkü bu firmaların günlük kârı 10 bin liradan çok çok fazla.” dedi. Özer, firmaların teşhir edilmesinin doğru ancak eksik bir uygulama olduğuna da vurgu yaptı. Resmi denetimden sonra ortaya çıkan neticelerin tüketicilerle şeffaf bir şekilde paylaşılmasını öneren Özer, “Denetimler hangi yöntemlerle, kaç kişiyle, nerelerde yapılıyorsa vatandaşa bildirilmeli. Bakanlığın yaptığı denetimlerden haberimiz yok. Ne sıklıkla denetim yapılıyor bilmiyoruz.” dedi.
İstanbul Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Sedat Kuru, ürün işlendikten sonra varsa bir hilenin ancak analizle anlaşılabileceğini ifade etti. Kuru, “Analiz bazlı denetimlerin artması gerekiyor. Çünkü lokanta, restoran, catering’lerde akşam yapılan sevkiyat ertesi gün bitiyor.” dedi. Gıdada hile yapan işletmelerin mesai saatleri dışında üretim yaptıklarına işaret eden Sedat Kuru, “Denetçilerin mesai saatleri dışında da kontrollerini sürdürmesi gerekiyor. Sevkiyat da bu saatlerde oluyor.” dedi. İşletmelerin fiyata bakarak ürün aldığını kaydeden Kuru, “Fiyat uygun olduğu için kalitesini sorgulamadan alıyorlar. Vatandaş sağlıksız, kalitesiz ürünleri tüketebiliyor.” dedi. Denetmen ve laboratuvar sayısının yetersiz olduğunu belirten Kuru, İstanbul’da sadece bir laboratuvar olduğuna dikkat çekti.
Kaynak: Zaman