Devlet Bakanı Ali Babacan, serbest kur rejimi ve bankacılık sisteminin sağlam bir zemine oturmasının, cari açık değerlendirmelerinde kendilerini rahat hissetmelerini sağladığını söyledi.
Koç Holding bünyesinde yayınlanan Bizden Haberler dergisine açıklamalarda bulunan Babacan, Yabancı yatırımların gelmesinin, ülkenin kendi insanının ya da küresel sermayenin ülkeyi yatırım alanı olarak tercih etmesinin en önemli şartlarından birinin istikrar olduğunu belirtti.
Babacan, "Yani yatırımcılar, işadamları öngörülebilir bir ortam isterler her zaman. Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin bu noktaya gelmiş olması, yani 17 Aralık kararı arkasından da 3 Ekim'den sonra bizim artık fiilen katılım sürecine başlamış olmamız, Türkiye'yi öngörülebilir bir ülke haline getirdi." dedi.
Babacan şöyle devam etti:
"Yani bundan 10 sene sonra, 20 sene sonra, 30 sene sonra nasıl bir Türkiye olacağını artık insanlar kafalarında canlandırabiliyor. Bu iş dünyası için çok önemli bir konu. İşadamları hesabını yaparken, hele hele yatırım kararlarını verirken böyle bir yıl, iki yıl, üç yıl ileri bakarak değil, 10 yıl, 20 yıl ileriye bakarak kararını veriyorlar. İşte yatırım kararlarını verirken de bir ülkenin gelecekte nasıl bir yöne doğru gideceğini, istikrar anlamında ilerde sorunlar olup olmayacağını bilmek istiyorlar. O ülkenin demokrasisi, insan hakları, özgürlükleri, hukuk sistemi bunlar iyileşecek mi yoksa geri dönme ihtimali var mı? Bunlara bakıyorlar. Yine ekonomik anlamda gidiş hep daha istikrarlı, daha sağlam bir yapıya mı gidiyor, yoksa geri dönüş ihtimalleri var mı? Bütün bunlara bakarak kararlarını veriyorlar. Türkiye de AB ile olan ilişkisi gelecekle ilgili soru işaretlerini, belirsizlikleri önemli bir ölçüde ortadan kaldırdı. Ben bunu biraz da sisli havada araba kullanmayla, açık ve güneşli bir havada araba kullanmak arasındaki farka benzetiyorum. Yol ne kadar düzse, hava ne kadar açıksa, şoför ne kadar ileriyi görebiliyorsa arabasını o kadar rahat kullanır ve normal hız limitleri çerçevesinde belli bir hızla arabasını kullanabilir. Ama düşünün ki sis basmış, beş metreden ilerisini göremiyor, ne kadar otobanda gidiyor olsa da, hız yapamaz, çok yavaş ve itinayla gitmek zorunda. Çünkü önünü göremiyor. Karşısına ne çıkacak, bir araba mı çıkacak, bir engel mi çıkacak, duran bir şey mi var? Korkusundan yavaş yavaş gider ve gereği kadar hızlı gidemez. İşadamlarının yatırım kararları ve iş ortamında aldıkları diğer kararlar da bu öğeleri görüp görmemeyle son derece ilgili. Şimdi artık Türkiye ekonomisinin sisleri dağılmış, bulutları dağılmış durumda. Ara sıra belki yağmur atıştırır, biraz sıcak olur, biraz soğuk olur. Belki devamlı güneşli bir yolda gidilmez, ama artık o eski yoğun sis bulutları tamamen dağılmış durumda ve bu süreç de artık geri dönülmez bir süreç. Yani yapmış olduğumuz reformlar, bundan sonra yapacağımız reformlar, belki zaman zaman hızlı ilerler, zaman zaman yavaşlar, AB ile ilişkilerimiz inişli cıkışlı olabilir ama geriye dönüşü artık yok bu işin. İşte bu da Türkiye'yi yatırım ortamı açısından son derece elverişli ve öngörülebilir bir ülke haline getiriyor."