Ankara Ticaret Odası'nın (ATO) hazırladığı "Sıcak Paranın Türkiye Serüveni" isimli raporunda, sıcak paranın 18 yılda ki net girişinin 16.5 milyar dolar olduğu kaydedildi. Raporda, 2006 yılı eylül sonu itibariyle Türkiye'de yabancı kaynaklı sıcak para stoku 57.9 milyar dolara, yerli kaynaklı sıcak para stokunun ise 13.4 milyar dolara ulaştığı ve toplam sıcak para miktarının 70.5 milyar dolar olduğu anlatıldı.
ATO'nun hazırladığı 'Türkiye'nin Sıcak Paranın Serüveni' raporunda, faiz oranlarının yükselmesiyle birlikte sıcak para yeniden Türkiye'ye akın etmeye başladığı bir dönemde, kısa vadeli sermaye hareketlerinin serbest bırakıldığı 1989 yılından bu yana geçen 18 yılda Türkiye'nin sıcak para serüveninin incelendiği belirtildi.
18 YILDA 1'E 19 VERDİK
Raporuna göre, 1989 yılı başında TL'ye çevrilerek bu yıl ekim sonuna kadar Hazine iç borçlanma kağıtlarında tutulan 1000 dolar 19 bin 710 dolara, borsada tutulan 1000 dolar ise 13 bin 711 dolara kadar yükseldiği anlatıldı. Bunun başka ifadeyle, sıcak para 18 yılda, Hazine iç borçlanma kağıtlarında 19 kattan fazla, borsada ise 13 kattan fazla kazanç elde ettiği anlatıldı.
KRİZLERE DAVATİYE
Türkiye'yi krizlere açık hale getiren sıcak paranın şu anki büyüklüğünün, Türkiye ekonomisinin geleceğini önemli ölçüde tehdit ettiğine dikkat çekilen açıklamada, bu yıl eylül ayı itibariyle 'yabancı kaynaklı' sıcak para stokunun 57 milyar 92 milyon dolara ulaştığı vurgulandı.
Raporda, 1999 yılı sonunda Türkiye'de toplam 28 milyar 399 milyon dolarlık bir yabancı kaynaklı sıcak para bulunduğu ve bu tutarın, Türkiye'nin sıcak para çıkışından önemli bir darbe aldığı 2000 yılında 19 milyar 794 milyon dolara, 2001 yılında 10 milyar 354 milyon dolara, 2002 yılında da 8 milyar 57 milyon dolara kadar gerilediği hatırlatıldı. Raporda, bu yılın ilk dokuz ayında mayıs-haziran aylarında yaşanan dalgalanma nedeniyle azalan yabancı kaynaklı sıcak para stokunun 57 milyar 92 milyon dolar olduğu kaydedildi.
YERLİ SICAK PARA
Raporda, bankaların ve şirketlerin, yurt dışından kullandığı kısa vadeli döviz kredilerinden oluşan yerli kaynaklı sıcak para stokunun eylül ayı itibariyle 13 milyar 421 milyon dolara, yabancı ve yerli toplam sıcak para stokunun ise 70 milyar 513 milyon dolara çıktığı vurgulandı.
18 YILLIK NET GİRİŞ 16.5 MİLYAR DOLAR
Raporda, sıcak paranın Türkiye'ye daha çok hisse senedi ve Devlet İç Borçlanma Kağıdı (DİBS) almak üzere geldiği ve 'Portföy yatırımı' adıyla 1989'dan bu yılın eylül ayı sonuna kadar geçen yaklaşık 18 yıllık dönemde, toplam 167 milyar 891 milyon dolar girdiği belirtildi. Raporda, yabancıların bu dönemde Türkiye'deki hisse senedi ve iç borçlanma kağıtlarını satarak ya da vadesinde tahsil ederek çıkardıkları sıcak para miktarının ise 151 milyar 420 milyon dolar ve net girişin ise 16 milyar 471 milyon dolar olduğu kaydedildi. Raporda, "Oysa yabancıların şu anda Türkiye'de 50 milyar dolarlık hisse senedi ve devlet tahvili bulunuyor.
Aradaki fark ise yabancıların Türkiye'de sıcak parayla sağladığı muazzam kazancı
oluşturuyor" denildi.
Raporda, 1989 yılı başından bu yıl eylül sonuna kadar yabancıların Türkiye'ye döviz ve YTL mevduatı olarak getirdikleri net tutarın 6.9 milyar dolar, aynı dönemde yabancıların Türkiye'deki toplam mevduatının ise 2.8 milyar dolarının YTL mevduatta olmak üzere toplam 8 milyar 118 milyon dolar düzeyinde bulunduğu anlatıldı.
SICAK PARA YÜKSEK FAİZ SEVER
Türkiye, sıcak parayı ülkeye çekmek için sürekli kuru baskı altında, Türk Lirası faizlerini ise yüksek tutmak zorunda kaldığı hatırlatılan raporda, bu politika sonucunda kur ve faiz arasındaki makasın sürekli açıldığına dikkat çekildi. Türk Lirası'na verilen faizin, kriz yılları hariç sürekli kur artışının üzerinde seyrettiği ve bu nedenle sıcak paranın bazı yıllar Türkiye'de Hazine iç borçlanma kağıtlarından dolar bazında yüzde 50'lere varan oranlarda getiri sağladığı belirtilen raporda, bu getirinin, İMKB'de bazı yıllar yüzde 500'e yaklaştığı hatırlatıldı.
Raporda, "Türkiye, bu süreci değiştirmek istediği her adımın başında da krize yakalandı. Sıcak paranın her kaçışından sonra geri getirebilmek için, reel faizleri yükselterek çok daha büyük ödünler vermek zorunda kaldı" denildi.
BORCU SICAK PARAYLA ÇEVİRDİK
Sıcak para politikasının Türkiye ekonomisi üzerindeki ilk etkisinin, kamu kesiminin borçlanma ihtiyacının kısa vadeli yabancı sermaye girişine dayanılarak kolayca finanse edilmesi olduğu ifade edilen raporda, Türkiye'ye çeşitli yollarla gelen sıcak paranın Merkez Bankası'na satılarak Türk Lirasına dönüştürülüp Hazine'ye borç olarak verildiği hatırlatıldı.
Raporda, 1990'lı yıllar boyunca tüm iktidarların, devletin vergi ve benzeri gelirlerini artırma gereği duymadan sürekli kamu harcamalarını artırıp borçlanmayla finanse ettikleri ve bu finansmanı sağlayabilmek için gereksinim duyulan sıcak paranın ülkeye girebilmesi için de Türk Lirası'nın faizini sürekli çok yüksek oranlarda tutup kuru baskı altına aldıklarına işaret edildi. Raporda, 2000'li yıllarda ise Türkiye artık 'borcu borçla çevirebilmek' için bile sıcak paraya muhtaç hale geldiği vurgulandı.
KISA VADELİ BORÇLAR ARTTI
Sıcak paraya dayalı politikaların, Türkiye'nin kısa vadeli borçlarını da artırdığına dikkat çekilen raporda, 'Yerli kaynaklı sıcak para' olarak isimlendirilen, bankacılık sektörü ve özel sektörün (ticari krediler hariç) kısa vadeli dış borçları 1989 yılında 1.8 milyar dolar iken 1993 yılında 9.5 milyar dolara yükselerek 2004 krizinin hazırlayıcısı olduğu belirtildi.
Raporda, döviz kurunun baskı altında tutulup TL faizlerinin yüksek seyrettiği bu dönemde bankaların yurtdışından kısa vadeli borçlanarak getirdikleri fonları TL'ye dönüştürerek Hazine'ye ve gecelik olarak Merkez Bankası'na sattıkları ve çok yüksek karlar elde ettikleri hatırlatıldı.
SICAK PARANIN SONU 4 AŞAMADA KRİZ
Raporda, "Sermaye hareketlerinin serbest bırakılması ve devletin hızla artan borçlanma gereksinimiyle birlikte 1989 yılında gündeme gelen sıcak para, Türkiye'yi sürekli krize açık hale getirdi" denildi.
Sıcak parayla 'saadetin' ülkeleri dört aşamada krize götürdüğü savunulan raporda, birinci aşamanın, kronik hale gelmiş olan bütçe açıklarının borçlanmayla finansa edilerek, bu zorunluluğun faizler üzerinde baskı yaratarak yükselmesi olduğu belirtildi. İkinci aşamanın ise, kamu kağıtlarının faizleri bankalar açısından çekici hale gelerek ve bankaların Hazine'ye borç verebilmek için kısa vadeli dış borçlanmaya yönelerek bu yolla
ülkeye gelen döviz yüzünden yerli para değerlendiği için ithalat ucuz hale gelerek, dış ticaret ve cari işlemler açıklarının büyümesi olduğu anlatıldı.
Raporda, üçüncü aşamanın ise kamu kesiminin mali sistemde yarattığı baskı giderek kamu borçlarının döndürülemeyeceğine ilişkin olarak piyasada bir hava oluşarak, cari işlemler açığı nedeniyle artan dış borçlar da dış borçların çevrilemeyeceğine ilişkin bir hava oluşmasına yol açması olduğu belirtildi.
Raporda, dördüncü aşamada ise belirsizliğin döviz ve faiz üzerinde yarattığı baskı sonucu kriz oluştuğu vurgulandı.
SICAK PARAYLA BÜYÜYORUZ
Raporda, 1989 yılından bu yana milli gelir, büyüme oranı ve sıcak para ilişkisine bakıldığında, sıcak para girişi oldukça büyüme oranının arttığı, sıcak para çıkışı oldukça büyüme oranının düştüğü belirtildi. Raporda, Türkiye'den 1989, 1991, 1994, 1998 ve 2001 yıllarında yoğun olarak sıcak para çıkışı yaşandığına dikkat çekildi. Raporda, 2005 yılında yüzde 7.6 olan büyüme oranının bu yıl da yine sıcak para girişi yüzünden yüzde 6'nın üzerinde olacağı tahmin edildiği hatırlatıldı.
Sıcak para, döviz arzını artırdığı için Türk parasının aşırı değerlenmesine yol açarak, ithalatı ucuz hale getirdiği için iç piyasada fiyatları baskı altına alığı kaydedilen raporda, bu nedenle de enflasyonun 'düşürülmesinde' Merkez Bankasına en fazla desteği sağladığı, bu yüzden de Hükümetin, cari işlemler açığı, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve milletvekili genel seçimleri nedeniyle kritik geçmesi beklenen 2007 yılı için 'sıcak paraya' güvendiği ifade edildi. Raporda, "Bu nedenle de sıcak parayı ülkede tutmak için, yüksek faizle uygun ortamı sürdürüyor" denildi.
AYGÜN:"YALANCI BAHAR"
ATO Başkanı Sinan Aygün, sıcak para girişinin ekonomide 'yalancı bahar' etkisi yarattığını belirterek, 'Sıcak para sadece sanal bir refah ortamı yaratıyor. Sıcak para çıkışı nedeniyle kriz çıkınca, yalancı bir bahar yaşadığımızın farkına varıyoruz. Sıcak parayla saadet olmaz' dedi. Aygün, sıcak para giriş-çıkışının önüne geçmek için yüzde 1-2 oranında işlem vergisi konulmasını önerdi.
Aygün, 'Sıcak parayla şişen balon patladığında neler olduğunu 1994, 2000-2001 krizlerinde Türkiye çok yakından yaşadı. En son bu yıl Mayıs-Haziran aylarında sadece 4-5 milyar dolarlık sıcak para çıktığında, ekonomik dengelerin nasıl raydan çıktığını, enflasyon hedefinin yerle bir olduğunu, reel faizlerin bir kat arttığını gördük. Türkiye'yi büyüyen cari işlemler açığı yüzünden gelecek yıl zor günler bekliyor. Seçim ekonomisi uygulanacağına yönelik kaygılar artıyor. Bu nedenle ekonomi yönetimini sıcak para konusunda yeniden oturup düşünmeye davet ediyorum' dedi.