İngiliz Financial Times gazetesi, Türk Lirası'nın Amerikan Doları karşısındaki hızlı değer kaybını bugünkü sayısında manşetinden duyurdu.
Gazete haberine "Washington'la diplomatik anlaşmazlık Türk Lirası'nı yeni rekor seviyelere düşürdü" başlığını attı.
Financial Times, "Türkiye, liradaki düşüşü durdurabilmek için iştah açıcı olmayan seçenekleri gözlüyor" başlıklı haberinde ise TL'nin dolar karşısındaki değer kaybını durdurabilmek için başvurabileceği 5 seçeneği yazdı.
Gazetenin sıraladığı seçenekler şöyle:
Yatırımcıları en fazla kaygılandıran nokta, enflasyon yüzde 15'in üzerine çıkmış olsa da, Merkez Bankası'nın faiz oranlarını artırmayı reddetmesi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllardır yüksek faiz oranlarına ve iyi tanımlanmamış bir faiz lobisine karşı açıklamalar yaparken, yatırımcılar yıllar boyunca, Merkez Bankası'nın bağımsızlığından şüphe etti. Bu korkular, Erdoğan'ın Mayıs'ta Londra'ya yaptığı ziyaret sırasında mali politikayı daha sıkı bir kontrol altına alacağını ve yüksek faiz oranlarının enflasyon sorununu tedavi etmek yerine, nedeni olduğunu ilan etmesiyle daha da derinleşti.
Haziran'daki başkanlık seçimlerinde elde ettiği zafer yetkilerini artırdı. Geçen ay Merkez Bankası faizleri artırmayarak, piyasanın beklentilerini boşa çıkarttı.
Capitol Economics'ten gelişmekte olan piyasalar uzmanı William Jackson, halen faiz artışı ihtimali bulunduğunu, ancak kalıcı çözüm olamayacağını söyledi.
Jackson "Liranın son dönemdeki düşüşü, geçmişte acil faiz artışlarıyla sonuçlanan aynı yolu izliyor. Soru, Erdoğan'ın buna izin verip vermeyeceği" derken, bu artışın etkili olup olmayacağını da sorguladı. Jackson "Mayıs'ta bir faiz artışı olmuştu ama birkaç ay sonra yine aynı durumdayız" dedi.
Bazı uzmanlar Türkiye'nin, Arjantin'in Haziran'da yaptığı gibi IMF'den yardım istemesini önerdi. Ancak bu, Türkiye'nin sıkı parasal ve mali politikalar gerektiren bir ekonomik programı kabul etmesini gerektiriyor.
Böyle bir şeyin gerçekleşebileceğine dair çok az işaret var. Erdoğan Haziran'daki seçim zaferinden sonra, büyük oranda saygı gören ve hükümetteki birkaç tutucu sesten biri olan Mehmet Şimşek yerine, damadı Berat Albayrak'ı hükümetin başlıca mali yetkilisi olarak atadı. Genişletilmiş bir Maliye Bakanlığı'na getirilen Albayrak'ın bugün yeni bir ekonomik plan açıklaması bekleniyor. Uzmanlar bunun enflasyon ve Türkiye'nin büyük cari açığıyla mücadelede çok az etkili olacağından kaygılı.
Rabobank Stratejisti Jane Foley, "Erdoğan'ın piyasa baskısına boyun eğip, piyasa dostu önlemler açıklaması imkansız değil. Ancak mali kontrolü büyük ölçüde IMF'ye bırakması çok düşük bir ihtimal. Ben bu düşünceden çok uzak olduğuna inanıyorum" dedi.
Uzun süredir Türkiye'nin 15 yıllık iktidarının başında olduğu gibi bir IMF programı altında olmamasıyla övünen Erdoğan, bunu ülkenin egemenliğinin geri alındığı bir gelişme olarak görüyor.
ABD'yle uzlaşma**k**
ABD'yle artan gerilim ve Washington'ın Amerikalı pastör Andrew Brunson'un iki yıl önce tutuklanması yüzünden geçen hafta iki Türk bakana getirdiği yaptırımlara ek önlemler alması tehdidi, kriz duygusunu körükledi.
Bir Türk heyeti Washington'ı ziyaret etti ancak hemen bir ilerleme kaydedilemedi.
Foley, yaptırım olasılığının döviz piyasasında yansımasını bulduğunu söylüyor. Foley "Politikalarının ABD tarafından dikte edildiğini görmek istemeyen bir ülkenin otoriter lideriyle karşı karşıyayız. Herhangi bir uzlaşma olmadı ve insanlar TL satmaya devam edecekler" dedi.
Ankara TL'deki düşüşü ülkeden sermaye çıkışını önleyerek durdurmaya çalışabilir.
Ancak bunun uygulanabilir bir ihtimal olması düşük ihtimal. William Jackson, sermaye kontrolllerinin en çok Çin gibi devletin mali piyasalarda sıkı kontrolünün olduğu ve amacın halkın ülke dışına para göndermesinin önlenmeye çalışıldığı durumlarda işe yaradığını söyledi.
Jackson, "Türkiye'deki para akışının çoğu, yabancıların ülkeye borç vermesi veya yatırım yapması şeklinde. Sermaye kontrolleri sadece yeni borç bulununmasını önler" dedi.
Uzmanlar, şimdilik bunun en muhtemel seçenek olduğunu söylüyor.
Yüksek enflasyona ve büyüyen cari açığa karşın, Türkiye'nin bütçe açığı gayrısafi yurtiçi hasılasının yüzde 2'si dolayında ve William Jackson bunun yönetilebilir bir durum olduğunu belirtti.
Jackson "Mali politika gevşek kalsa bile, Türkiye'nin borcunu ödeyebilirliği konusundaki kaygıları artırmayacak. Sorun gevşek mali politakanın talebi artırması ve ileride daha fazla enflasyona neden olması" dedi. Şimdilik Türkiye'nin daha yavaş ekonomik büyümenin kamu maliyesindeki baskıyı azaltmasını umduğunu söyledi.
Maliye Bakanlığı da ortalama yıllık yüzde 7'lik büyümenin ardından, gelecek yıl gayrısafi yurtiçi hasılanın yüzde 3-4 büyümesini bekliyor.
Diğer uzmanlarsa, TL değer yitirirken başa çıkılması daha da zorlaşan Türk şirketlerinin döviz borcu yüküne dikkat çekiyor.
Merkez Bankası son raporunda Türkiye'de mali sektör dışındaki şirketlerin döviz borçlarının 337 milyar dolar olduğunu açıkladı.
Foley adım atmamanın daha çok TL ve Türk varlığı satışı anlamına geleceği uyarısında bulundu, "Varlıkların zaten ucuz olduğunu söyleyebilirsiniz. Ancak daha da ucuzlamayacağından emin olamazsınız. Tekrar tekrar, otoriter liderlerle işlerin iyiye gitmeye başlamadan önce çok daha kötüleştiğini gördük" dedi.