Yüksek Mahkeme'nin kararında: "Sıradan bir iş yeri olmayan davalı şirkete ait mağazanın, gelen müşterinin mal güvenliğini ve özellikle kendi muhafazasına terk edilmiş bir eşyasını asgari özen yükümlülüğüyle korumak ve kollamak zorundadır" denildi.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, gazeteci Gülperi Erçetingöz'ün çantasının çalındığı alışveriş merkezi aleyhine açtığı 75 bin lira tazminat davasını reddeden yerel mahkemenin kararını bozdu.
Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararında, "Sıradan bir iş yeri olmayan davalı şirkete ait mağazanın, gelen müşterinin mal güvenliğini ve özellikle kendi muhafazasına terk edilmiş bir eşyasını asgari özen yükümlülüğüyle korumak ve kollamak zorundadır" denildi.
Gazeteci Gülperi Erçetingöz, 4 Nisan 2009'da, kızıyla Ümraniye'de bir alışveriş merkezine gitti. Erçetingöz, elektronik bölümünde alışveriş yaparken çantasını, alışveriş yaptığı sepetli arabanın içine koydu.
Kısa bir süre sonra çantasının çalındığını fark eden ve kızıyla birlikte mağazanın güvenlik personeline başvuran Erçetingöz, alışveriş yaparken kendisini takip eden bir şahıstan şüphelendiğini belirterek, bu kişinin yakalanması için kapıların kapatılmasını ve güvenlik kameralarına bakılmasını talep etti.
Bu talebi kabul edilmeyen Gülperi Erçetingöz, hırsızlık olayının yaşanmasından bir süre sonra avukatı Ömer Durak aracılığıyla İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi'nde, hırsızlıktan doğan zararının karşılanması için tazminat davası açtı.
18 bin lira değerinde pırlanta yüzük
Dava dilekçesinde, çalınan çantanın içinde "18 bin lira değerinde tek taş pırlantalı altın yüzük, 2 bin liralık iki cep telefonu, şahsi araca ait kontak anahtarı, ruhsat, 700 lira nakit para, 600 lira değerinde makyaj malzemesi ve iki güneş gözlüğü" bulunduğu belirtilerek, davalı şirket yöneticilerince, güvenlik kameralarından hırsızın eşgalinin belirlenmesi talebinin, "mağazanın içinde güvenlik kamerası olmadığı" gerekçesiyle reddedildiği aktarıldı.
Dilekçede, 25 bin lira maddi ve 50 bin lira manevi olmak üzere toplam 75 bin lira tazminatın, hizmet kusuru bulunan davalı şirketten alınarak davacı Erçetingöz'e verilmesi talep edildi.
5 bin liralık hediye çeki iddiası
Davalı şirket tarafından mahkemeye sunulan cevap dilekçesinde, mağazada her türlü güvenlik önleminin bulunduğu belirtildi.
Davada tanık olarak dinlenilen davacı Gülperi Erçetingöz'ün kızı, "annesinin 18 bin liralık yüzükle alışveriş yapmak istemediği için çantasına koyduğu, avizelerin reyonunda çantayı arabaya bıraktığı, arabayı kendisinin tuttuğu, avizeleri seçerken 15 saniye içinde arkasını döndüğü sırada çantanın alındığını fark ettiği ve güvenlik görevlisine bildirip şüpheliyi kişiyi söylediği"ni ifade etti. Erçetingöz'ün kızı, mağaza yetkililerinin olayın kapanması için kendilerine 5 bin liralık hediye çeki teklif ettiğini ve çantanın fiyatıyla bile eşdeğer olmayan bu teklifi reddediklerini anlattı.
"Davacı ve eşi gazeteci olduğu için.."
Davayı karara bağlayan İstanbul 3. Tüketici Mahkemesi Hakimi Sevtap Kaya, davanın reddine ve mahkeme masraflarının davacı Erçetingöz'ün üzerinde bırakılmasına karar verdi.
Gerekçeli kararda, davacının eşyalarının güvenliğinden sorumlu olduğu vurgulanarak, davalı mağazanın, alışveriş için iş yerine gelen müşterinin mal güvenliğini, özellikle kendi muhafazasına terk edilmiş bir eşyasını, asgari özen yükümlülüğünde korumak ve kollamak yükümlülüğü bulunduğu kaydedildi.
Kararda, ancak kişinin kendi kusuru ile sebep olduğu zarara katlanmasının genel hukuk ilkelerinden olduğu hatırlatılarak şöyle devam edildi:
"Davacı kendi muhafazasında olan çantasını alışveriş yaptığı mağazaya ait alışveriş arabasının içine kontrolsüz olarak bırakarak çalınmasına imkan vermiştir. Beyanlara göre çantanın kendisi ve içindekiler çok değerlidir. Davacının kendisi ve eşinin gazeteci olduğu, davacı vekilinin beyanlarından anlaşılmaktadır. Türkiye'de ve özellikle İstanbul'da alışveriş merkezlerinde alışveriş arabalarına müşterilerin özel eşyalarının konulmaması için sıklıkla anonsların yapıldığı, müşterilerin uyarıldığı bilinmektedir. Davacı ve eşi gazeteci olduğu için sık sık yazılı ve görsel basında alışveriş arabalarından yapılan hırsızlıklara ilişkin haberlerin çıktığını, bunlardan haberdar olduklarını kabul etmek gerekir. Davacı kendi muhafazasında bulunan, içinde değerli eşyalarının bulunduğu, sırf kendisi bile değerli olan çantasını alışveriş arabasının içine bıraktığını beyan etmiştir. Üstelik davacının tanık olan kızının ifadelerinde, kendilerini takip eden şüpheli bir şahsın arkalarından mağaza içinde kendilerini takip ettiği, alışveriş arabasının üzerinden uzanarak reyondan malzeme almaya çalıştığının gördüklerini ancak önemsemediklerini söylemişlerdir. Bu dahi çantanın çalınmasında davacının olayda ağır kusurlu olduğunu göstermektedir."
"Kolayca çalınma imkanı yarattı"
Davacı Erçetingöz'ün hırsızlık olabilecek bir ortamda çantasını daha güvenli bir şekilde koruması ve daha dikkatli olması gerektiği aktarılan kararda, "Davacı çantasını içindeki değerli eşyaları olduğu ve eşgalini net verdikleri şüpheli bir kişinin kendilerini takip ettiğini fark edip sık sık alışveriş arabasının üzerine uzandığını görmesine rağmen, kontrolsüz bir şekilde alışveriş arabasına bırakarak, kolayca çalınma imkanı yaratmıştır. Bu durumda şüphelendiği şahsı güvenlik görevlilerine çalınma hadisesi olmadan bildirmemiş olması, eşyalarını ve çantasını arabaya koyması durumunda ağır kusurlu olan davacının bu sorumluluğunu davalıya yükletmek hakkaniyete aykırıdır" ifadeleri kullanıldı.
Yargıtay'ın "mal güvenliği" kriteri
Davacı Gülperi Erçetingöz'ün avukatı Ömer Durak, yerel mahkemenin kararını temyiz etti.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını davacı lehine oybirliğiyle bozdu. Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararında, sıradan bir iş yeri olmayan davalı şirkete ait mağazanın, gelen müşterinin mal güvenliğini ve özellikle kendi muhafazasına terk edilmiş bir eşyasını asgari özen yükümlülüğüyle korumak ve kollamak zorunda bulunduğu kaydedildi.
Kararda, davalı şirkete ait iş yerine gelen müşterinin yapılan reklam ve hizmete güvenerek geldiği, müşterilerin davalının hakimiyeti alanında olduğu ve müşterilerin zararlandırıcı eylemlerden korunması gerektiği kabulünün zorunlu olduğu vurgulandı.
İş yerlerinin öncelikle kişilerin kişisel eşyalarını korumada kendilerinden beklenen özeni gösterdiklerini kanıtlamalarının gerektiği ve sonrasında da tarafların olayda kusur ve sorumluluğunun incelenmesi gerektiği belirtilen kararda, "Maddi tazminat istemi yönünden tarafların müterafik kusur oranlarının tespiti yönünde inceleme yapılarak hasıl olunacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir" denildi.
"Özenli davranmak zorunda"
Yüksek Mahkeme'nin kararını değerlendiren Gülperi Erçetingöz'ün avukatı Ömer Durak, Yargıtay'ın kararının marka ve belirli tanınmışlığa ulaşmış mağazaların, müşteri güvenliği açısından çok daha özenli davranmak zorunda olduklarını gösterdiğini ifade etti.
Durak, "Bu kararın kesinleşmesinden sonra bütün büyük mağazalarda oluşabilecek hırsızlık olaylarında mağazaların sorumluluğu söz konusu olabilecek ve bu karar içtihat haline gelebilecektir" dedi.