TGRT Haber'de yayınlanan “Taksim Meydanı” programında önemli açıklamalarda bulunan hukukçu Prof. Dr. Ersan Şen; İBB'ye yönelik yolsuzluk soruşturması kapsamında hazırlanan iddianameyi değerlendirdi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, tarafından hazırlanan 3 bin 900 sayfalık iddianamede tutuklu Ekrem İmamoğlu için 828 yıldan 2 bin 352 yıla kadar hapis cezası istenmişti.
Söz konusu iddianamenin yankıları sürerken Prof. Dr. Ersan Şen; "İddianame boş" iddiasına sert çıktı.
"İddianame boş değil. Kim boş diyebilir." diyen Prof. Dr. Şen; "3 bin 900 sayfayı boş yazabilen birileri varsa onların elinden bir defa hukukçu kimliğini alır gönderirirsin. Öyle bir şey olabilir mi? Şaka mı? Yaklaşık 8 aydır çalışılan bir iddianameye neye göre boş diyebilirler." ifadelerini kullandı.

Söz konusu iddianameyle ilgili tespitlerini de aktaran Şen, şu ifadeleri kullandı:
"Birincisi, 7 bölümden oluşuyor. 5 başlıkta genel açıklamalar var. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiği iddia edilen tüm suçlara ve bunlara ilişkin eylemlere ayrı ayrı detaylı olarak yer verilmiş.
Bu bizlerin, iddianamenin mahkeme tarafından kabule değer olup olmadığının değerlendirilme kriteridir. Yani Cumhuriyet Savcıları, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu anlamda işini doğru ve düzgün yapmış gözüküyor.
Bunları ben söylemiyorum. Bunlar iddianamede olan detaylar. Siz ister boş deyin, bomboş deyin, çok dolu deyin; ne derseniz deyin. Ama neticede iddianamenin uzunluğunu eleştirebilirsiniz, ek delillerin sunulması gerektiğini söyleyebilirsiniz... Şu aşamada ise itham belgesini reddedemezsiniz."
Hazırlanan iddianamenin bir an önce kabul edilmesi gerektiğini belirten Şen "İddianame kabul edilsin bence. Çünkü arafta kalıyorsunuz. Uzadıkça uzuyor, tutukluluk devam eder" dedi.

Konuyla ilgili ek değerlendirmelerde bulunan Şen, şu ifadeleri kullandı:
"İddianamede; 'hatırladığım kadarıyla, öyleymiş, duydum, olabilir, düşünüyorum, hissettim' gibi kelimelerin kullanıldığı, imlasında, cümle yapılarında ve bazı yerlerde anlam bozuklukları olduğunun söylendiği, yine bazı şüpheliler yönünden eksik ve hatalı değerlerin yapıldığı ileri sürülmektedir.
Asıl sorun; suça konu fiil ve iddianamenin sahife sayıları değildir. Asıl sorun, şüpheli sayısının 402 olmasıdır. Bu sayı, hem soruşturma ve hem de dava bakımından oldukça zorlayıcıdır.

Cumhuriyet savcıları; iddianameleri yazarken ifadelere aynen yer verdiklerinde veya net sonuca ulaşamadıklarında, kendi değerlendirmeleri ortaya koymak için böyle ibareler kullanırlar, bunlar kesin kanaatler değildir, çünkü iddianame yeterli şüpheyi gösteren somut delillerin tespit edildiği durumda hazırlanır.
Esas olan; mahkemede bu tür sübjektif zan, tahmin ve yorumlarla hareket edilememesidir. Bu konuda uygulamada sorunlar olduğunu biliyoruz, işin içinden çıkılmayınca bazı mahkumiyet kararlarının sübjektif zan ve tahminlerle verildiği, şüphenin hukuka uygun yol ve yöntemlerle sanık aleyhine %100 yenilmeden mahkumiyet kararlarının verildiği görülmektedir, işte bunlar hatalıdır. İddianame adı üzerinde iddiadır ve itham belgesidir, önemli olan iddianamenin CMK madde 170 ve 174’e uygun düzenlenmesidir, burada en büyük güçlük, şüpheli sayısının çokluğundan kaynaklanıyor.

En büyük sorun; şüpheli sayısının çokluğu, 402 şüpheli oldukça fazla, bunlarla ilgili değerlendirmeler yapılırken ister istemez bazı eksik hususlar ve hatalar olacak, bunların giderilmesi gerekir.
Ama asıl önemli olan mesele; bu kadar çok sanıkla davada sorguların nasıl yapılacağı, savunmaların nasıl alınacağı, delillerin nasıl ortaya koyulup en hızlı şekilde tartışılıp değerlendirilmek suretiyle davanın bitirileceğidir, muhakkak mahkemede ayrı bir heyetin sırf bu davaya bakması gerekir, başka türlü işin içinden çıkılmaz."
Okuyucu Yorumları 0 yorum