Küresel Ulaştırma Koridorları Forumu öncesinde basın mensuplarıyla buluşan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu; ülke genelindeki orta koridor hattındaki ulaşım çalışmalarından, denizcilik faaliyetlerinden, havacılık faaliyetlerinden bahsetti. Bayramda çok konuşulan radar uygulamasına da değinen Bakan Uraloğlu; “Konunun bütçeyle vergiyle alakası yok Türkiye bütçesi oraları çoktan geçti amaç vatandaşımızın trafikteki can kaybını azaltmak” ifadelerini kullandı.
Mynet Genel Yayın Yönetmeni Ersel Yıldırım da Bakan Uraloğlu’nun bu önemli toplantısını yerinde takip etti.
Şimdi son dönemde biliyorsunuz bu İBB operasyonları kapsamında bazı metroların işletmecilerinin dahi hatta işte bir gözaltına aldığı, ifade verdiği biliyorsunuz… Bu kapsamda İstanbul'da yapımında problem olan ya da bu kapsamda olma olasılığı olan hatlar var mı? Başlanmış olanların durma riski ya da durma riski varsa burada sizin müdahale olma ihtimaliniz var mı? Bu konuda bir bilgilendirme yapabilir misiniz bize?
Teşekkür ediyorum. Tabii bu aynı zamanda hani İstanbul'daki süreçlerle ilgili de oradaki yürütülen operasyonlar vesaire noktasında çok da fazla bir şey söylemeyi ben çok da doğru bulmam. Sizin sorunuzu cevaplayayım. Şehir yerleşkelerindeki ulusal ve uluslararası demiryolu -bu karayollarında da aşağı yukarı böyledir- Demir yolu bağlantıları dışında şehir merkezlerindeki hafif raylı sistem hatlarının yapılması oradaki belediyenin görevidir. Gerek büyükşehir olsun gerek il olsun gerekse de ilçe olsun bir proje yapacaksa bu oradaki belediye tarafından yapılmalı. İstisnası nedir?
Eğer o ulusal ağı havalimanına, limana bağlıyorsa o bizim bakanlığın görev alanına da giriyor. Dolayısıyla burada belediyeler projelerini, öngörülerini ortaya koyarlar. Her halükarda otorite biziz, düzenleyici otorite. Bize projelerini onaylattırırlar. Projeleri onaylarız.
Çünkü ülkede bir bütünlük oluşması lazım. Raylı sistem araçlarından belki iki ili birbirine bağlayacak olan raylı sistemin doğru bağlanması için belli bir standardizasyon noktasında otorite biziz ve biz onaylarız. Dolayısıyla sonrasında ilgili belediye bunu yapar. Eğer belediye bunun bakanlık tarafından yapılmasını isterse bu mümkün.
Sayın Cumhurbaşkanımızın onayıyla bizim bakanlık bunu alır yapar ve kendisine devreder ve yapım ücretini de belediyeden keser. Bu da bir tartışma konusu, ona hemen açıklık da getirmiş olayım. Madem sen keseceksen niye sana yaptırsın ki sorusu gelebilir. Niye yaptırsın?
Bir, bir kere yapım dönemindeki hiçbir finansman maliyetine katlanmıyor. İki, iş bittiği zaman o günkü fiyatlarla harcanan para sabitleniyor ve ödeme sonuna kadar yeni bir faiz işletilmiyor. İstanbul'da yapılmış olan bazı metro projelerinde harcanan 100 birimin sadece 25 biriminin tahsil edildiğini söyleyebilirim. Yani böyle bir kolaylık var.
Peki bu sizin sorunuz da İBB'ye yapılan operasyonlar tabi gerçekten hani keşke buna ihtiyaç olmamış olsaydı biz daha memnun olurduk. Buradaki aksayan işleri biz kendi inisiyatifimizle bakanlığımızın uhdesine almamız mümkün değil. Ancak ilgilisinin talep etmesi durumunda bu söz konusu.
Elbette talep ettiğinde biz orada nerede olmalıyızı mutlaka değerlendiririz. Ama şu ana kadar bize ulaşan bir talebin olmadığını söyleyebilirim. Bakın yine sizin arkadaşlarınızın basın mensuplarının haberlerinden ben şöyle bir şey okumuştum ve çok şaşırmıştım.
Bir Avrupa Birliği IBRD'nin yanlış hatırlamıyorsam Avrupa Birliği'nden finanse edilen bir metro projesi, finans kenti bağlayan bir metro projesi, üç tane büyük firmanın konsorsiyum olarak yürüttüğü projenin alınan büyük miktardaki kredisinin işe kullanılmadığını okumuştum. Şaşırmıştım. “Ya bunda abartı var. Çok doğru olduğunu düşünmüyorum” demiştim.
O firmaların yetkilileri beni ziyaret ettiler. Ve tam da sizin söylediğiniz “Burada iş durdu. Hani bunu lütfen siz teslim alın.” Ben de anlattım hani nasıl devralabileceğimizi. Dedim ki kredisi var zaten ve Mehmet Şimşek Bakanımız da son 110 milyon -yanlış hatırlamıyorsam- euroluk son paketini de onayladı. Devam edin, niye durdunuz dedim.
Dediler ki “Öncesinde gelen 60 milyon euro bizim işe kullanılmadı”. Bir kere işlem olarak bu nasıl benim aklım durdu, onu söyleyeyim. Yani hem böyle bir şeye işlem olarak yapılabilirliğini ben mümkün görmüyorum hem de hangi cesaretle, gerçekten nereye kullanıldı? O konuda bir bilgiye sahip değilim ama 60 milyon euroluk bir Avrupa Birliği kredisi gönderilen işe kullanılmadı. Burada müşaviri var, kredi kuruluşunun müşaviri var, idarenin kontrolü var, onun için hani bundan dolayı durdu.
İstanbul'daki malum süreç başladıktan sonra olan bir süreçtir. Yani gerçekten nereye gittiğiyle ilgili ben bilmiyorum ama böyle bir cesaret ilginç bir cesarettir.
Türkiye'yi kuzeyden doğu batı eksenine birbirine bağlayacak olan Gerede-Ağrı arası bir otoban projesi vardı. O rafa mı kalktı? Çünkü malum bayram trafiğinde o bölge sıkıntı yaşıyor.
İkincisi bu tam bayram trafiğinde bir radar tartışması olmuştu biliyorsunuz. Orada bir komisyon kurularak İçişleri Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı Bu hız limitlerinin kontrolden geçirileceğini söylemişti Sayın Bakanımız Ali Yerlikaya. Bu komisyon çalışmaya başladı mı efendim?
Şu anda üç bin yedi yüz elli kilometre civarında otoyolumuz var. Devam edenler ve hemen yakın tarihte planladıklarımızla beş bin kilometre olacak ve bizim nihai hedefimiz de Türkiye'de sekiz bin kilometre, sekiz bin küsur kilometre bizim Türkiye'nin ihtiyacını görecek. Çünkü hızlı tren hatlarını ülkemizin her tarafına ulaştırmış olacağız.
Dolayısıyla bu noktada çalışmalarımıza devam edeceğiz. Oradaki hesap şu, ben şöyle genel bir bilgi verdikten sonra Gerede-Ağrı-Gürbulak’ı cevaplayayım.
Şu anda iki gidiş iki geliş toplam dört şeritli bir bölünmüş yoldaki kapasite 60.000'lere kadar çıkabiliyor. Yani 60.000 trafiği geçiriyor. Elbette akım hızı yavaşlıyor birazcık daha ama 60.000'i geçirebiliyor. Yani bunu 80.000'e kadar… Mesela bakın şu anda hemen bizim üzerimizde olan 15 Temmuz Şehitler Köprüsü toplam altı şeritlidir. Üç gidiş, üç geliş. Günde iki yüz bin kapasiteyi geçirebiliyor. 180-200 bin. Ama artık hani kapasite doldu. Daha yukarı mümkün değil.
FSM iki yüz kırk bin. Yavuz Sultan Selim Köprüsü o aşağı yukarı yani üç yüz binler civarına hatta bir tık daha üzerine geçebilecek. Çünkü hız biraz daha yükselttiğimiz için…
Dolayısıyla buradaki nereye daha fazla bir kapasite sunmamız gerektiğini biz ölçüyoruz. Araçları sayıyoruz, sayım istasyonlarımız var. Hangi projeksiyonda nereye ihtiyacımız olacağını, mesela sizin sorunuza hemen sizinle esasında içeride birazcık da konuşmuştuk- Mesela Bolu Dağı'na yeni bir otoyol alternatif otoyol ve hızlı tren hattı süper hızlı tren hattı düşünüyoruz. Niye? Bolu Dağı'nda elli binlere geldik. Seksen bine geldiğimiz zaman artık orası kaldırmayacak. Üç gidiş, üç gelişli. Yani daha dolayısıyla oraya yeni bir otoyol düşünüyoruz.
Şu anda da sizin söylediğiniz Gerede'den Merzifon'a, oradan Gürbulak’a kadar olan hattımızda bazı şehir geçişleri hariç, on beşle yirmi bin civarında bir günlük trafik var. Yani o zaman birazcık daha vaktimiz var. Bayramlarda biraz yoruluyoruz, doğru. Ama ilk zamanlar için bir kapasite planlaması yapmamız kamu kaynaklarını yönetme anlamında çok da doğru değildir diye düşünüyorum.
Ama projesi bitti. Elimizde hazır. İhtiyaç durumuna göre hayata geçireceğiz inşallah.
Radarla ilgili şöyle bahsetmek isterim. Tabii burada İçişleri Bakanımız paylaşmıştı. Seyahat eden araçların binde beşi -yanlış hatırlamıyorsam- yani yüzde sıfır virgül beşi veya o civarda bir araca hız denetimi yapıldı ve ceza uygulaması yapıldı. Ama algı onun çok üzerinde oldu. Tabii burada çok net refleks şudur, vatandaşlarımızın trafikte can kaybını azaltmak.
Bütün hesap budur. Onun haricinde trafik cezası kesildi de bütçeye şu kadar… Türkiye'nin bütçesi oraları çok fazla geçti. Öyle bir kaynağa ihtiyacı yok ülkemizin. Bütün refleks gerçekten budur. Bu sefer karşımıza ne çıktı? Şu çıktı: İşte sizlerin de takip ettiği gördüğü… Bazı vatandaş diyor ki 90'la gidiyorum 70'e düştü 50'ye düştü tekrar 70'e çıktı… Tabii bir sürücünün bütün dikkatinin yol ve lehvalarda elbette olmasını isteriz. O zaman bu sefer şöyle bir soru da beraberinde geldi “bu lehvalar yanlış mıydı da bir komisyon kuruldu?”
Bir yanlışlık yok. Kurulan komisyon buradaki mesela bir yaya geçidinde siz eğer 50'ye düşürmüşseniz, yaya geçidi koymuşsanız 50'ye düşürmek zorundasınız. 70'le geçiremezsiniz oradan. O zaman dedik ki biz bu yaya geçişlerini birazcık daha birleştirme… Yaya geçişlerini alttan veya üstten yapma... Bunların hepsini tespit edelim.
Ama ilk etapta da bu levhalarda gelişen ve değişen imar durumuna yerleşim şartlarına göre bir düzenleme yapalım dedik.
Mesela bir tanesini çok basit söyleyeyim size. Siz bir yerleşim levhasını gördüğünüzde ilçe olsun il olsun onu gördüğünüzde otomatik aksi bir şey demiyorsanız orası meskun mahaldir, elliye düşmeniz gerekir.
Biz bunu genelde yerleşimlerin sınırına koyduk. O zaman şunu tartıştık. Dedik ki yerleşimin yoğunlaştığı yere koyalım bunu mesela. Dolayısıyla bunların hepsini o komisyon iki bakan yardımcımızın başkanlığında kuruldu. Çalışmaya başladı.
Hızlıca vaziyet edip bunu düzenlemiş olacağız. Vatandaşlarımızı yormadan ve güvenli bir şekilde inşallah seyahat ettireceğiz.
Kamu özel işbirliği otoyollarının süresi bittiğinde ve mevcut devlet yollarının yeni işletme ihaleleri acaba nasıl kurgulanabilir? Buradaki ülkesel yaklaşımınız ne olacak?
Şimdi İstanbul-İzmir Otoyolu iki bin otuz beş yılında bakımları yapılmış bir halde teslim alacağız. Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve devamındaki bir kısım otoyolu 2028 yılında, Kuzey Marmara Otoyolu'nun tamamını da 2029 ve 2030 yıllarında biz devreye almış olacağız. Şöyle bakıyorum başka neresi var? Menemen Aliağa Çandarlı Otoyolu'nu 2030 yılında, yine Ankara Niğde Otoyolu'nu 2035 yılında, Çanakkale Köprüsü ve otoyollarını 2034 yılında gibi… Otoyolları 2028’den itibaren biz kamuya almış olacağız. Bunlar çok eleştirilen projelerdi.
Ama bakın on yıl, on beş yıl, yirmi yıl neyse sözleşmesine göre öngörülen süreçte bu firmalar buralarını yapıyorlar, işletiyorlar ve bize teslim ederken de ağır bakımını yaparak teslim ediyorlar. Dolayısıyla 2028’den sonra bunları teslim alacağız.
Oradaki kararımız ne olacak? Bunların elbette yeniden işletilmesini ihale etmiş olabiliriz. Burada istersek ücretsiz elbette yapmış olabiliriz. Ama muhtemelen orada makul ücretler noktasında ki… yani ciddi indirimlerle beraber bugün o geçişleri sağlıyoruz. Makul ücretler noktasında muhtemelen ya Karayolları Genel Müdürlüğümüz kendisi işletir ya da bir işletme modeliyle onu ihale eder. Ama 2034 yılına geldiğimizde, bu otoyolları devraldığımızda gerek kendimiz işletelim gerekse bir işletmeciye verelim Ulaştırma Bakanlığı'nın ödenek ihtiyacı, problemi olmamış olacak. Böyle de kıymetli bir yapıdan bahsediyoruz.
Bakın biz bakanlık olarak irili ufaklı yetmiş civarında yap-işlet-devret projesi hayata geçirdik. 70 hangileridir diye sorsanız, yedi tane otoyol var. İşte havalimanları var vesaire. Otoyollar üzerinde bulunan otoyol hizmet tesisleri de yap işlet devret tesisleridir. Küçüklü ufaklı bunları kattığımızda işte Galata Port'tan Tersane İstanbul'a kadar bunları da ilave edebiliriz.
Bakın yaklaşık elli bir milyar dolarlık yatırım yapmışız kamu özel iş birliğiyle. Elli bir milyar dolarlık o günkü şartlarda… Bugün yapmış olsak, bugün yapmış olsak yapalım desek maliyet 83 milyar dolardır.
Karlı mıyız değil miyiz? Yani oraya şu kadar garanti ödedik, bu kadar araç geçti elbette tartışalım. Biz sizler adına bütün kamu adına vergileri kullanarak görev yapıyoruz.
Vatandaşımız bize bu anlamda hem görev verdi hem yetki verdi hem de sorumluluk yükledi. Yani dolayısıyla onu doğru yerde kullanmamız gerekir. Onun için yaptığımız yatırım zamanında yapılmış yatırımdır.
Bakın mesela Çanakkale Köprüsü ve 101 kilometre bağlantı yolu... Birazcık daha somut bilgi vereyim.
2 milyar 534 milyon euroluk bir yapım bedeli var oranın, finansman hariç. Bugün 4 milyar euronun üzerinde. Onun için yapılan kardır. Bakın biz bugün İstanbul Havalimanı'nı tartışmıyoruz. Yapılma gerekçesini yani ya da niye yapıldığını… Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü tartışmıyoruz. Avrasya Tüneli'ni, Marmaray tartışmıyoruz. Osmangazi Köprüsü'nü tartışmıyoruz.
Yani şu aslanın tavşana sorması gibi hani şapkan nerede diye bir mazeret bulamadığı hikayesi var ya, işte o yöntemle değil de niye bu yöntemle yaptınız?
Şimdi ben birazcık sorunun kapsamını genişletmiş oldum. Yani o yöntemle değil de niye bu yöntemle?
Dünyada yöntemler var arkadaşlar. Bir, sizin milli bütçenizde yeterince kaynak varsa oradan yaparsınız ki birçok örneği var yaptık. Ama bu yatırımları milli bütçeden yaparsanız Adana 15 Temmuz Köprüsü’nü -büyük bir köprüdür- yapamazsınız.
Beğendik Botan Köprüsü'nü yapamazsınız. Bitlis Çayı Viyadüğünü yapamazsınız. Zigana, Ovit Tünellerini yapamazsınız. Kop Tüneline başlayamazsınız…
Peki ikinci alternatif nedir? İkinci alternatif de dış krediyle yapmaktır. Bunun da örnekleri var.
Onda da o imkanları kullandık.
Bir başka alternatif de yap işlet devret modeliyledir. Sizin imkanınız neye müsaade ediyorsa bunları yaparsınız. Dolayısıyla bizdeki yöntem olarak bunu kullandık.
Bakın ben Cumhurbaşkanımızın talimatıyla çarşamba günü Bulgaristan'daydım. Bulgaristan Başbakanı ve heyeti ile görüştüm. Gerekçe de yaklaşık 280 km otoyolun yap işlet devlet modeli ile yapılması noktasında kendilerine teknik destek verme talebiydi.
Onun için hani dediğim gibi bir proje için, bir ülke için, bir sektör için yap işlet devlet projesi uygunsa onu kullanırsınız; değilse kullanmasanız bu kadar basit. Evet teşekkür ediyorum.
Kalkınma yolu projesi de uzun zamandır gündemde olan bir hayli de ilerleme kaydedilen bir proje. En son ki bu İsrail'le İran arasındaki çatışma, savaş ortamı bu projenin önümüzdeki dönemiyle ilgili bir akamete uğramasına yola açar mı yoksa devam edecek mi?
Teşekkür ediyorum sorunuz için. Tabi hani gerçekten biz koridorları mutlaka alternatifleriyle ortaya koymamız lazım. Tek bir koridora bağlı kalmamızın doğru olmadığını söyledim. Bu orta koridor için de böyle, kalkınma yolu koridoru için de böyle.
Tabii bu şekildeki çatışmalar bu projelerle ilgili bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyorlar. Bakın bugün Hürmüz Boğazı dünya petrol ihtiyacının yüzde otuzunun geçtiği aşağı yukarı o civarda bir deniz yolu, ulaşım yolu. Hani belli dönemlerde elbette sıkıntılar olabilir ama bizim gayretimiz bunların hiç olmaması yönünde.
Ama bunun ilanihaye devam etmesini de öngörmüyoruz. Zaten böyle bir sıkıntıyı dünyanın sürdürebilme şansı yok. Dolayısıyla biz burada bu projede bu tür çatışmalar ya da gerginliklerin belki başlamasını belki biraz erteletebilir.
Belki oraya sağlanacak finansmanla ilgili biraz daha yoğunlaşmayı gerektirebilir. Ama bu şöyledir hani siz suyu bıraktığınızda o en doğru mecradan akar ya bu kalkınma yolu koridoru da böyle bir mecra. Bugün ya da istediğimiz zaman diliminde olmasa bile mutlaka hayata geçireceğiz.
Sayın Bakan bu ulaştırma koridorlarının neredeyse tümü üzerinde çalışılan koridorların neredeyse tümü Çin üzerinden siz de bahsettiniz, Çin üzerindeki üretimleri bu bölgeye taşımak üzerine kurulu. Çin'in bir petrol bağımlılığı var siz de takdir edersiniz. Yani petrol ihtiyacının bildiğim kadarıyla yüzde ellisini bu bölgelerden karşılıyor. İran'da dahil olmak üzere. Bu son savaşın hem bu koridorları hedef aldığını hem de Çin'in hedefte olduğunu düşünür müsünüz? Ve Çin bu işin üzerinden kalkacak mı? Bu konuyla ilgili değerlendirmenizi merak ediyorum, teşekkür ederim.
Sorunuzun, Hakan Fidan'ın cevaplaması gereken bölümünü cevaplamayayım müsaadenizle. Şimdi bugün bakın mesela İran'ın İsrail'le bir çatışma durumu var. Savaş da diyebiliriz.
Aldığımız resmi olmayan bilgilere göre İran resmen savaş ilan etti diye bilgiler alıyoruz. Ama fiili bir savaş halidir. İsmini her ne dersek diyelim. Bakın orada İran'ın füze kapasitesinin ne olduğu, üretim kapasitesinin ne olduğu konuşuluyor. Bir taraftan da bazı ülkelerin İran'ı desteklediği, hava koridorlarını kullandığı… bunlar tabii doğrulanmış bilgiler değil. Onu özellikle söylemek isterim. Ama doğru olduğunu da kabul edebiliriz.
Bakın normal zamandakinden daha fazla kriz zamanlarında ulaştırma koridorları kıymetli.
Dolayısıyla bu koridorların ya da bunları kullanacak ülkelerin hedef alınması da çok mümkün. Bir ülkeyle gerilim varsa, çatışma savaş varsa ilk önce onun lojistiğinin kesilmesine gayret ediliyor. Çünkü şu anda dünya ne savunma sanayi anlamında ne de diğer hiçbir alanda kendine yetmiyor.
Mesela gıda anlamında Türkiye'nin kendine yettiğini söyleyebilirim çok şükür ama birçok ülkede yetmiyor. Dolayısıyla bunların hedef alınması gerek planlama aşamasında, yani Yılmaz Bey'in de Yeni Şafak'tan sorduğu soruyla “acaba geciktirir mi” dedi hani ona da aynı zamanda farklı bir bakış getirip… Kesinlikle bunların hedef alınması, geciktirilmeye gayret edilmesi, yapılmamasını sağlaması gayretleri beklenen gayretlerdir, beklenen düşüncelerdir.
Ama biz de buna göre kendi gardımızı alıyoruz. Bakın mesela Kalkınma Yolu Koridoru'nun alternatifi olarak G7 zirvesinde IMEC Koridoru, yani Ummandan girip Arabistan'dan, İsrail'in Hayfa Limanı'ndan inecek bir koridor, ortaya atılmıştı. Kalkınma yolu koridoru aksiyonel bir yaklaşımdır. IMEC reaksiyonel bir yaklaşımdır. Planlanmış değildir.
Bunlar hep olacaktır. Artık önümüzdeki günlerde de o koridorun belki İsrail'in durumuna bağlı olarak tekrar konuşulması söz konusu olacaktır elbette ama biz bunun doğru yatırım olduğunu düşünüyoruz. Bir de dünyada mevcut yük taşımacılığından bir pay almanıza gerek yok. Artandan pay alsanız bile bu koridorlar gerekli olandır diye düşünüyorum. Buyurun.
Size Kalkınma Yolunun bir şekilde somut bir hale ulaşabilmesi için öncelikle nasıl bir mutabakat gerektiğini soracağım. Bir finansman konusunda mı bir mutabakat gerekiyor? Ülkeler arası bir anlaşma mı gerekiyor? Biz basın olarak neyi izlemeliyiz bu konuda? Bir de finansman konusunu biraz açabilir misiniz? Nereden sağlanabilir? Çok Uluslu Kalkınma Bankalarından mı? Dünya Bankası gibi bir kurumdan mı? Ülkelerden mi? Son olarak da Ulaştırma Koridorları Forumunda bu konuda bir mutabakat gibi bir imza atabileceğiniz bir doküman olacak mı?
Teşekkür ediyorum. Evet ne zaman başlayabiliriz? Bir kere şunu söyleyebilirim. Proje aşağı yukarı bitti diyebilirim. %95'ler seviyesinde, sadece bizim sınıra yakın bölgede biraz detay çalışmalar yapılıyor. Oranın kendi hassasiyetleri var ondan dolayı.
Onun için hani %95 diyorum ama bugün hani proje olarak işin başlama imkanını yakaladığımızı söyleyebilirim. Finansman. Tabii çok fazla alternatif konuştuk, konuşmaya da devam ediyoruz. Yani Irak bunu ham petrol karşılığı yaptırabilir mi? Bu konuşuldu zaman zaman. Ama Irak bunun ham petrol karşılığı değil de uluslararası finansman sağlanarak yapılmasını daha çok önceliyor. Oradaki düşünce biraz da bu işi finanse eden insanların aynı zamanda bu koridoru canlandırma ile ilgili de katkı sağlayabilecekleri beklentisi söz konusu.
Tabii burada bir ortak şirket kurulmasından tutun Türkiye ve Irak olarak. Ama tabii burada Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ı da söylemek isterim. Çünkü dörtlü bir mutabakat var.
Ama ilk etapta yapımı anlamında Irak ve Türkiye olarak bir şirket kurup bu şirketin üzerinden yapım çalışmalarının yürütülebilirliği noktasında bir aşama kat ettiğimizi söyleyebilirim.
Finansman noktasında da dört ülkenin girişimiyle beraber belki bir fon aracılığıyla ya da bir fon kurulmasıyla da belki bu yapılabilir. Hani bu sene birazcık bunun üzerinde yoğunlaşarak projeyi, biz esasında düşüncemiz bu sene yapımına başlamaktı. Ama olmadı bu büyük projelerde olmayabiliyor.
Önümüzdeki sene yapımına başlayabiliriz diye düşünüyorum.
Tabii forumda forumdaki beklentiyle ilgili bir dörtlü bakanlar zirvesi de düşündük. Ancak malum şu savaştan dolayı birazcık orada belki istediğimiz bakan katılımlarında birazcık problem olabilir. Burada süreci elbette forumun önemli bir parçası olacak ama böyle spesifik olarak bir sadece foruma yönelik bir gelişme çok da olacağını düşünmüyorum.
Bu orta koridorda birçok ilden geçen bir hat söz konusu yatırımlarla büyük bir ekonomi oluşacağını söylediniz ama yerleşim açısından insan yoğunluğu açısından geriye tersine bir göç planlıyor musunuz ya da bekliyor musunuz?
Orta koridorun yapılması, şehirlerden geçmesi bir tersine göç beklentisi… Şöyle bir kere İstanbul'daki adrese dayalı yaşayan vatandaşımız 16 milyon. Günlük hareketin 20 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Dolayısıyla artık biz İstanbul'u daha yoğunlaştırmamamız gerekir.
İstanbul'un imkanlarını Anadolu'ya, Doğu'ya doğru nasıl eriştiririz? Ulaştırma Bakanlığı olarak bu konuda gerçekten çok ciddi işler yaptık. Eğer yapmamış olsaydık bugün İstanbul'un nüfusu daha da fazla olur daha da yaşanılmaz durumda olurdu. Biz zaten şu lojistik merkezleri yaptığımızda oralarda üretim merkezlerini kurduğumuzda yük ve yolcu hareketlerini tesis ettiğimizde otomatikman bir kere bu batıya doğru olan göç duracaktır. Bizim beklentimiz bu. Tersine bir planlamamız var mı? Bir planlamamız yok ama beklentimiz var. Muhtemelen gelecek süreçte bunu planlamamızın da doğru olacağını söyleyebilirim.
Sayın Bakan, şimdi Orta Koridor çok büyük bir proje belli. Ama bir yandan da Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa Birliği'ne Çin ürünlerinin çok daha ucuza ve çok daha hızlı gitmesi anlamına geliyor. Yani Türkiye ihracatı açısından bir dezavantaj olacak mı? Bununla ilgili bir risk analizi yaptınız mı?
Size rakamlardan birazcık ben müsaadenizle bahsedeyim. Şu anda bakın mesela bir tanesinde orta koridorun ileride alması gereken yükün, bütün ticaretin yüzde otuz olması gerektiğiyle ilgili biz bir yapılanma, gayret içerisindeyiz öyle diyelim.
Şu anda doğu batı aksındaki Avrupa'yı aldığımızda yüklerin aşağı yukarı yüzde doksan hatta doksan beşi deniz yoluyla gidiyor. Yani Süveyş kanalından otuz beş günde Ümit Burnu'ndan kırk beş günde. Yüzde doksan beşi… Bakın şu anda demir yoluyla ve karayoluyla taşınan yüzde onun altında.
Ve halihazırda kuzey koridordan geçen yük, Rusya üzerinden giden yük, yüzde beşinde önemli bir bölüm alıyor.
Yani halihazırda orta koridor sadece yüzde birkaç mertebesinde. Dolayısıyla bir kere hani burada biz hani ya bu yükleri çok hızlı ulaştırırsak acaba bizim üretimimizi engeller mi sorusu, haklı bir soru. Ama büyüklüklere baktığınız zaman bizim beklediğimiz rakamlara gelmiş olsa bile zaten alternatifi var, zamana ihtiyacı olan ya da tahammülü olan bir yük deniz yoluyla gidiyor zaten. Biraz daha uzun sürede gidiyor. Dolayısıyla hani böyle bir endişenin ben doğru olduğunu düşünmüyorum soru doğru olmakla beraber.
Ama şunu da söyleyeyim müsaade ederseniz. Bakın bugün bulunduğumuz İstanbul'dan İzmir'e dört yüz yirmi altı kilometrelik bir otoyol yaptık. Ve üç buçuk saatte gidebiliyoruz. Yapılmadan önce sekiz buçuk saatti. Bugün yapmasaydık on üç saatler olmuş olacaktı. İstanbul İzmir seyahati.
Soruyla ilgisine geleyim. Bu güzergahı yaptıktan sonra on iki tane organize sanayi bölgesi bu güzergaha yakın yerlerde teşkil edildi. Dolayısıyla Türkiye sadece bir geçiş koridoru olmayacak, sadece bir navlun ücretleriyle yetinmeyecek, lojistik ve üretim anlamında da ciddi avantajlar sağlayacaktır diye söyleyebilirim. Soruyu sorarak bunu da açıklama imkanı verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Sunumunuzda iki yüz doksan üç buçuk milyar dolarlık bir yatırım yapılmış 2002’den bugüne kadar. Tabii denizcilikle ilgili bir dört milyar dolarlık bir yatırım görünüyor. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz. Burada denizcilikle ilgili yatırımda biraz zayıf kaldığımız söylenebilir mi? Bir de Kanal İstanbul projesiyle ilgili bir açıklamanız olmuştu. Yine zaman zaman tartışmaların göbeğinde olan bir konu olduğu için sormak istiyorum. Aynı noktada mısınız?
Şimdi tabii Denizcilik noktasında şu anda Türkiye üzerinden olan yük hareketini yönetebilecek kadar kapasite olduğunu söylemek isterim. Yeni tesisler yaptık. Onlar belki bizim ulaştırma sektöründe miktarsal olarak belki en az zaten dikkatinizi çekti. En az yatırım yaptığımız sektör konumunda. İhtiyaca göre biz bunu yapmaya devam ediyoruz. Mesela bakın bir filyosu yaptık. Yani biz orada bir doğalgaz beklentisiyle mi yaptık orayı? Yok. Ama Allah-u Teala nasip etti. Tam bir lojistik merkez oldu orası. Şimdi ticari kullanıma da açıyoruz orayı. Yine Rize-İyidere'de büyük bir lojistik merkezi hayata geçiriyoruz ve Akdeniz'de Mersin ve Adana'da yine iki tane yeni liman planlıyoruz. Dolayısıyla ihtiyaca göre mesela Çandarlı halen biliyorsunuz elimizde orayı ihtiyaç olması durumunda çok ciddi bir kapasiteyle orayı hizmete sunmamız söz konusu olacak. Dolayısıyla hani orada bir darboğaz veya bir darboğaz beklentimizin olmadığını söyleyebilirim.
Bakanım bunca basın mensubu bir araya gelmişken açıkçası ben bir soru sormak değil de bir talebimiz olacak size. Bizler basın kartı mensupları olarak İstanbul'da toplu taşımaları ücretsiz kullanabiliyorken Marmarayı kullanamıyoruz. Bu konuda desteklerinizi bekliyoruz.
Bu konuda esasında bir sözümüz de var. Tekamül ettiremedik ama bu vesileyle ben hani niye ettiremediğimizi müsaadenizle söylemeyeyim ama tekrar bunu bir yakın takibe alayım inşallah. Bir girişimde bulunduk ama tekamül ettiremedik. İnşallah onu dediğim gibi ben tekrar bu vesileyle takibimi alıyorum.
Okuyucu Yorumları 0 yorum