FİNANS

Bali: Ekonominin en fazla güvene ihtiyacı vardır, güven olmadan bolluk, bereket olmaz

"Finansal İstikrarın Ekonomimiz Açısından Önemi, Finans Dünyası ile Reel Sektörümüz Arasındaki İlişkilere Yeni Bir Anlayışla Bakış" ana gündemi ile gerçekleştirilen, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin Eylül ayı olağan toplantısıdan konuşan Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Adnan Bali, "Ekonominin en fazla güvene ihtiyacı vardır, güven olmadan bolluk olmaz, bereket olmaz." dedi.

Mahmut Can Emir / İstanbul, 26 Eylül (DHA) - "Finansal İstikrarın Ekonomimiz Açısından Önemi, Finans Dünyası ile Reel Sektörümüz Arasındaki İlişkilere Yeni Bir Anlayışla Bakış" ana gündemi ile gerçekleştirilen, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisinin Eylül ayı olağan toplantısıdan konuşan Türkiye İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Adnan Bali, "Ekonominin en fazla güvene ihtiyacı vardır, güven olmadan bolluk olmaz, bereket olmaz." dedi.

Bali konuşmasına şöyle devam etti:

"Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Hata yapmama lüksü kimsede yok, önemli olan hatalar değil, hatayı düzeltme yeteneğinizin de olması, hatalardan mesajlar çıkarabilmek.

"Biz zaten zor bir dönem geçiriyorduk, içinde bulunduğumuz en sıkıntılı dönemden önce de çok iyi şartlarda değildik. 2012'den bu yana Türkiye, bir yeni büyüme modeline geçememenin sancılarını yaşıyor.

"Yüzde 3.0 ila 4.0 arasına sıkışmış bir büyümeyi ve istihdam ihtiyaçları karşılanamayan dinamik bir toplumun, ki son 10 yıl içerisinde yedi milyonun üzerinde yeni iş yaratan bir ekonomi bu ama işsizliği aşağıya çekemiyoruz. Çünkü her yıl bir milyon civarında iş gücüne yeni katılımın olduğu dinamik bir toplumdan bahsediyoruz. Yani her yıl bir milyon yeni iş yaratabilirseniz işsizliği aynı seviyede tutabiliyorsunuz.

"Büyümeyi hızlandırdığınızda, tasarruf açığının varlığı sizi dış kaynaklara muhtaç kılıyor. Cari açığın sürdürebilirliği tartışma haline geliyor. Büyümeyi dışarıda bıraktığınızda bir taraftan işsizlik bir taraftan da ekonomimizin dayanmakta olduğu mali disiplinin de sonucu olan vergi gelirleri dahil olumsuz etkiler görülüyor.

"Bu sarmaldan çıkmanın tek yolu da katma değerli farklı bir büyüme modeliyle aynı zamanda tasarrufları da arttırarak iç kaynakların buradaki payını büyütebilmektir.

"Likiditenin zor olduğu global krizden sonra batının kendi sorunlarına çözüm sağlamak için likiditeyi aşırı derece bollaştırdığı bundan da biizm büyüme bakımından bir iimkan elde ettiğimiz doğru. Ancak o konjonktürler ortadan kalktıktan sonra maalesef işleyemiyor. Şimdi bunun sancılarını yaşıyoruz.

"Likidite bolluğunun normalleşmeye doğru gittiğinin epeydir farkındaydık. Biz bu ekonomik değişkenlerin yanı sıra gerek hemen hemen her yıl iki seçim ve siyasi bakımdan yaşadığımız hadiseler ve jeopolitik gerginlik ve sorunlardan darbe teşebbüsüne giden bir yol ile buraya geldik.

"Bütün bunların atlatılabilmesi için esas itibariyle güvenin kuvvetlendilrilmesi gerekiyor. Biz petrolü, gazı, doğal kaynakları olan, sıkıştığından oraya başvurabilen bir ülke değiliz. Şayet kendi tasarrufları kendi büyüme ihtiyaçlarına yetmeyen bir ekonomi isek, böyle bir ekonominin en fazla güvene ihtiyacı vardır. Güven olmadan bolluk olmaz, bereket olmaz.

"İş insanlarının yatırım yapacağı, geleceğe güvenle bakacağı, istihdam yaratacağı, yabancı yatırımcının gelip ülkeye gerek doğrudan sermaye, gerek doğrudan finansmal piyasalar yoluyla sermaye akışı sağlayacağı bir güven ortamına ihtiyacımız var. İş Bankası olarak bu konuda, güvenin kuvvetlendirilmesi için her kritik dönemde rol almaktan hiç imtina etmedik.

"Ekonomik temellerle açıklanması mümkün olmayan bir kur artışı yaşadık. Bunların atlatılabilmesi için güvenin kuvvetlendirilmesi gerekir. Ben krizin temelinde yatan unsurun makro ekonomik temellerdeki sorunlar olduğunu düşünmüyorum. Bu yönüyle 2001 ekonomik krizinden farklıdır. 2001’de hane halkı ve reel sektör görece daha aç borçluyken şimdi onlar daha fazla borçlu. Fakat finans kesimi ve devlet daha az borçlu. 2001’e göre daha farklı opsiyonlar var. Yaşanan durum uluslararası siyasi mutabakatsızlıklardan kaynaklanıyor. Bunlar bizim icat ettiğimiz mutabakatsızlıklar değil. Uluslararası güçlerin bölgedeki amaçları ulusal çıkarlarımızla örtüşmüyor."

"Reel politiğin gerektirdiği müzakerelerin gerisinde kalamazsınız. Sonuçta durum bir yetmezlik imkansızlık hali değildir. Yönetilebilirlik halidir iyi yönetirseniz iyiye kökü yönetirseniz kötüye evrilir.

"Topladığımız kaynağın çok ötesinde kredi vermiş durumdayız ve bu kriz ile sermaye yeterlilik rasyoları yüzde 13’lere indi. Bu ülke hem tasarruflarını artırabilmeli, hem de vadeleri uzatabilmelidir. Sermaye piyasaları derinleşemediği için bu rolü bankalar üstlenmeye çalışıyor, kötü banka fikri mümkündür, riskler güçlü adreste daha iyi yönetilebilir.

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler