Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, bugüne kalan alınan tedbirlerin kapsamlı bir paket olduğunu, bu aşamada yeni bir paketin olmayacağını ifade etti. Şimşek, “Oldukça kapsamlı bir tedbirler paketinin uygulamaya konmuş olduğu ortadadır. Bundan sonra elbette gerektiğinde önlem alınır ama bizim alacağımız tedbirlerin de bir sınırı var” dedi.
Bütçe imkanları elvermediği için KDV başta olmak üzere vergi indiriminin bu aşamada mümkün olmadığını belirten Şimşek, IMF ile de görüşmelerin sürdüğünü, nasıl bir anlaşma yapılacağının uzlaşma sağlandıktan sonra belirleneceğini söyledi.
Şimşek, Hazine Müsteşarlığı’nda “Ekonomik Değerlendirme” konulu bir basın toplantısı düzenledi. Merkez Bankası başta olmak üzere kamunun kriz için bugüne kadar aldığı terbirleri anlatan Şimşek, bu kapsamda Hazine Müsteşarlığı, Eximbank, Sanayi Bakanlığı’nın sağladığı imkanlar ile vergi borcu taksitlendirmesi, GAP’a yatırım tedbirlerini sıraladı.
Toplantının ardından soruları yanıtlayan Şimşek, bu konuşmanın yeni bir tedbir paketi olmayacağı, mevcut tedbirlerle yetinileceği anlamına gelip gelmediğinin sorulması üzerine, şunları söyledi:
ALACAĞIMIZ TEDBİRLERİN SINIR VAR
“Buna devam eden bir süreç diye bakmamız lazım. Alacağımız tedbirlerin etkili olması, bütçeyi bozmaması ve imkanlarımızla sınırlı olması doğaldır. Oldukça kapsamlı bir tedbirler paketinin uygulamaya konmuş olduğu ortadadır. Bundan sonra elbette gerektiğinde önlem alınır ama bizim alacağımız tedbirlerin de bir sınırı var.”
Reel sektöre destek için bundan sonra da imkanlar çerçevesinde bazı tedbirler ortaya konulabileceğini belirten Şimşek, “Verilecek destekler içinde bütçe disiplini ve finansal istikrar arasındaki ilişkinin gözetileceği de ortada” dedi.
BÜTÇE VERGİ İNDİRİMİNE UYGUN DEĞİL
Şimşek, KDV indiriminin mümkün olup olmadığının sorulması üzerine, şunları söyledi: “Keşke bütçe imkanları olsa ve dolaylı vergileri hızlı bir biçimde indirebilsek. Ama bu aşamada biz bütçe tedbirleri üzerinde çalışırken, bizim vergi indirimlerini bu aşamada gündemimize almamız çok zor. Hiçbir zaman kesin bir dille bu konuyu kapatmak istemiyorum ama biz şu anda gelirlerimizi nasıl artırırız, harcamalarımızı nasıl kısarız ve bu süreçte IMF programı yoluyla Türkiye’ye nasıl dış kaynak desteğini sağlarız diye çalışırken, bu tür taleplerin, bu strateji, bu vizyonla bağdaşmadığı ortada. Elbette orta-uzun vadede bütçe imkanlarını oluşturarak, bizim gerektiğinde vergi oranlarını, özellikle istihdam üzerindeki yükleri ve dolaylı vergileri indirme eğilimimiz olur. Ama bu bütçe imkanları ile... Önceliğimiz olmakla birlikte bütçe imkanlarının bu tür vergi indirimi imkanı sunmadığı ortadadır.”
MEVDUAT GÜVENCESİNİ ARTIRMAYA ŞU AN GEREK YOK
Başka bir soru üzerine, mevduata güvence konusunda yetki aldıklarını, gerekirse kullanacaklarını söyleyen Şimşek, buna karşılık bankacılık sektörünün iyi durumda olduğunu ifade etti. “Sistemde TL mevduatı artıyor dolayısıyla bankacılık sistemi ile ilgili en ufak bir sıkıntı söz konusu değildir” diyen Şimşek, hiçbir bankanın sermaye yeterlilik oranının yüzde 12’nin altında olmadığını, geçen yılın ilk dokuz ayında değil 11.7 milyar YTL kar eder sektörün bu yıl aynı dönemde krize rağmen 11 milyar YTL kar ettiğini anlattı.
Bankalarda karlılığın devam ettiğine işaret eden Şimşek, “Türk bankacılık sektörünü diğer ülkelerin bankacılık sektörü ile karşılaştırdığınız zaman Türkiye son derece güçlü” dedi.
Cari açığın olmasının bir kırılganlık yaratmakla birlikte yapısal sorun olduğunu ifade eden Şimşek, “Türkiye’nin temelleri sağlam. Bu krizin tabii ki bize yansımaları var olmaya da devam edecek ama Türkiye’nin bu krizden güçlü bir şekilde çıkacağına inanıyorum” diye konuştu.
IMF İLE TEDBİRLERİN İÇERİĞİNİ GÖRÜŞÜYORUZ
Türkiye’nin 30-35 milyar dolara varan dış finansman açığının nasıl karşılanacağı ve IMF konusu sorulan Şimşek, açık tutarının sözkonusu düzeyde olmadığını savundu. Şimşek, “Türkiye’nin dış finansman açığı konusu 30-35 milyar dolarlık rakamlarla ifade edilecek türden değil. Bazı uluslararası kuruluşlar bunun yarısı düzeyinde olduğunu tahmin ediyor. Bir ülkenin dış finansman açığı; borç çevirme oranı, cari açık gibi faktörlere bağlıdır. Önümüzdeki dönemde uluslararası piyasaların normalleşme süreci devam ederse tabii ki bu tahmin edilen dış finansman açtığı çok çok daha düşük boyutlarda hatta sıfıra yakın olma ihtimali sözkonusudur” dedi.
IMF ile son dönemde teknik düzeydeki çalışmaları önemli aşamaya getirdiklerini, tedbirlerin içeriği ile ilgili çalışmaların devam ettiğini kaydeden Şimşek, “Mümkün olan en kısa zamanda ve Türkiye menfaatlerine, Türkiye ekonomisine en iyi desteği verecek şekilde bütün bunlara uygun bir program üzerinde çalışıyoruz. Bence zamanlama önemli olmakla birlikte diğer konularla karşılaştırıldığı zaman ikincil önemdedir diye düşünüyoruz” diye konuştu.
IMF ile normal stand-by anlaşması mı yoksa ihtiyati stand-by anlaşması mı yapılacağının ve sürenin sorulması üzerine Şimşek, “Bütün seçenekleri ele alacağız. Programın ne kadar süreyle olacağı gibi konular en son aşamada kararlaştırılacak” dedi.
ÖNCE ANLAŞIP SONRA PROGRAM TALEP EDECEĞİZ
IMF ile müzakerelerin zemininin Türkiye’nin yapısal birtakım problemlerini çözmeye yönelik bir program çerçevesi olduğunu belirten Şimşek, “Burada mali destek her türlü programda olur ama o kaynağın kullanılıp kullanılmamasına ilişkin değişik seçenekler sözkonusu olabilir. İhtiyati ile normal stand-by arasındaki temel fark orada ortaya çıkıyor. Bizim için önemli olan bu sıkıntılı süreçte güven ortamının iyileştirilmesi, gerektiğinde döviz likiditesi desteği sağlanması ama en önemlisi yapısal reformlar ile krizin fırsata dönüştürülmesinin sağlanmasıdır” diye konuştu.
“IMF ile alınması gereken tedbirlere ilişkin aşağı yukarı anlaşma sağlanmış durumda” diyen Şimşek, resmi başvuru yapılmamasının sorulması üzerine, “Ne zaman ki müzakereler biter, anlaşma noktasına gelinir o zaman resmi başvuru yapılır. Müzakereleri son noktaya getirip program talebinde bulunmak. Çünkü anlaşma zemini varsa program talebinde bulunursunuz” diye konuştu.