LEYLA ATAMAN KOYUNCUOĞLU - Antalya'da, 82 yıldır lezzet yolculuğunu sürdüren, cumhurbaşkanlarından krallara, birçok ünlü siyasetçi, iş adamı ve sanatçının müşterisi olduğu 7 Mehmet Restoranı, 650 çeşidi bulan menüsüyle yerli ve yabancı lezzet tutkunlarının ilgisini çekmeye devam ediyor.
Adını, kurucusu Mehmet Bey'in çocukken yaşadığı bir düşme sonrası alnında oluşan eski yazı ile 7 rakamını andıran iz sonrası, 7 Mehmet olarak çağrılmasından alıyor. 1937 yılında 5 kişilik lokanta ile başlayan hikaye, üst düzey kalite ve üretim ile kulaktan kulağa yayılan lezzeti sayesinde bugün Türkiye'nin en iyi restoranlarından birine dönüşmüş.
Mevsime göre değişmekle birlikte bugün 650 çeşidi bulan menüsüyle, 7 Mehmet'in lezzetini tatmak isteyen Antalya dışında yaşayanlar, özel uçak bile göndererek menü istiyor.
Aile işletmesinin üçüncü kuşak temsilcisi ve mutfak şefi Mehmet Akdağ, AA muhabirine, dedesinin çok küçük yaşlardan itibaren, ustalığı ile nam salmış ve zamanında Atatürk'ün de baş aşçılığını yapmış Hacı Hasan'ın yanında aşçılığı öğrendiğini söyledi.
1935 yılında Atatürk Antalya'yı ziyaret ettiği zaman dönemin belediye başkanı ve valisinin Hacı Hasan'ı yanına çağırarak, "Paşamız geliyor, ne sever?" dediklerini belirten Akdağ, "Hacı Hasan da 'Taze fasulye sever, fakat mevsimi değil.' demiş. Dedem bunu duymuş ve 'Ben bulurum usta.' demiş. Dedem o dönem tüm bahçeleri dolaşarak 850 gram kadar taze fasulye toplamış Atatürk için. Atatürk taze fasulyeyi yiyor ve 'Ben bu tadı tanıyorum, bana Hacı Hasan'ı getirin.' diyor. Hacı Hasan da Atatürk'ün huzuruna dedemle çıkıyor ve sohbet etme imkanı buluyor." diye konuştu.
- 1937'de 7 Mehmet kuruluyor
Hacı Hasan'ın yanında 12-13 yıl çalışan ve ustalığı öğrenen dedesinin 1937 yılında Antalya merkezde 5 kişilik 7 Mehmet isimli lokantasını açtığını ifade eden Akdağ, o dönem yemeklerin kömür ateşinde piştiğini, dedesinin lokantasının ilk kömür ateşini de Hacı Hasan'ın yaktığını dile getirdi.
Dedesinin ünü duyuldukça 5 kişilik lokantanın yetmediğini ve yine şehir merkezinde oldukça lüks 100 kişilik yeni bir lokantaya taşındığını anlatan Akdağ, "Antalya çarşı merkezindeki restoranın ardından Konyaaltı varyanttaki restorana, oradan da 21 yıl önce şu andaki 500 kişilik restorana geçildi. Yani burası 4'üncü mekan. Babamdan duyduğum kadarıyla dedem çok enteresan bir usta. Çok yetenekli ve kendini geliştirmeye çok müsait bir insan. Çok özel lezzetlerle sunumlar yapıyor ve herkes çok seviyor." dedi.
Dedesinin işkembe çorbasının herkesten farklı pişirdiğini dile getiren Akdağ, "82 yıl önceki menümüz işkembe çorbası, pirinç pilavı, kuru fasulye ve kabak tatlısı. İlk menü böyle. Biz bu 4 yemekte hala iddialıyız ve hala da menümüzde var." diye konuştu.
Dedesinin 1945-1950'lerde verem olduğunu ve Heybeliada'da bir sanatoryumda tedavi gördüğünü belirten Akdağ, şöyle devam etti:
"Babam 7 yaşından beri mutfakta, fakat dedem verem olduğunda babam çocuk yaşta. Dedem, babamın tek başına yönetemeyeceğini düşündüğü için İstanbul'dan ustalar göndermiş, o olmamış Bursa'dan ustalar göndermiş, o olmamış Bolulu ustalar göndermiş. Lokantanın başında bir usta olsun diye. Babam böylece çok fazla ustanın elini gördüğü için kendini geliştirmiş ve dedemi geçebilmiş. Dedem bir süre sonra geri plana çekilmiş, restoranı babama bırakmış. Dedem 27 yıl, babam da 50 yıl bilfiil çalıştı. Örneğin herkes kuru fasulyeyi etli yapar. Babam da etli yapardı, fakat dana kuyruğu ile pişirirdi, içine kuru domates eklerdi. Bu farklı bir lezzet veriyor. Bizim 20'den fazla pirinç pilavı çeşidimiz var, incirlisi, kabak çekirdeklisi, avokadolusu, ananaslısı."
Akdağ, bunun babasının kattığı bir vizyon olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Biz de şu anda dedemin ve babamın bıraktığı lezzetleri hem bugüne taşımaya hem de geliştirmeye çalışıyoruz. Dedemin enteresan bir vizyonu varmış ve bunu babama aktarabilmiş. Dedem ilkokul 2'den sonra eğitim görmemesine rağmen babamı kolejde okutmuş ve kendini geliştirmesine izin vermiş. O dönem babamın kolej arkadaşları zamanın valisinin, belediye başkanının, büyük tüccarın, armatörlerin çocuklarıymış. Hepsi aynı zamanda babamın müşterileri. Babam iyi resim çizen, iyi heykel yapan biriydi. Babam yaptığı tabağı bir daha yapmazdı. Ressamın her tablosu nasıl farklı olur, babam da tabakları öyle düşünürdü. Bir de hiçbir şeyin kötüsünü, sahtesini kullanmazdı. Tüm malzemelerin en iyisi olmasını isterdi. Karın doyurmak için değil, yemek yemek için yemek yerdi."
- Fısıltı gazetesi ile ünü yayıldı
Restoranın fısıltı gazetesi ile ünlendiğini vurgulayan Akdağ, çizgilerinden vazgeçmeden sürekli kendilerini geliştirdiklerini, lezzetlerinin de dilden dile dolaşarak ün kazandığını söyledi.
Akdağ, "Yabancı misafirlerimiz var mesela. Yılda 35 gün Antalya'da kalırlar, her akşam bizde yemek yerler. Fakat her gün farklı bir yemek yerler. Restoran da bulgur pilavı da bulabilirsiniz, risotto da bulabilirsiniz. Her şeyi maksimum tazelikte tutarız. Çoğu zaman 'bitti maalesef' deriz. Sınırlı yaparız ki lezzet ve tazelik bozulmasın." dedi.
Çorbasından tatlısına, ana yemeğinden makarna ve pilavına, av hayvanı etlerine kadar 650 çeşit yemek yaptıklarını ifade eden Akdağ, günde 500-600 kişiyi ağırladıklarını söyledi. Akdağ, "Yemekler aylık, mevsimlik olarak değişebiliyor." diye konuştu.
- Özel uçağını gönderdi
7 Mehmet'in lezzetinden tatmak isteyen İstanbul'da yaşayan birçok iş adamının özel uçağını gönderdiğini kaydeden Akdağ, "İstanbul'da banka sektöründen iş adamının 6-7 kalem çok sevdiği ürün vardı. Grida, meze, çorba, kabak tatlısı istedi. Hepsini ayarladık. Özel uçak Antalya'ya geldi, şoför aldı götürdü. Rusya'ya, ABD'ye de çok menü gönderdik. İstedikleri yemekleri söylüyorlar, biz onları uçağa alınabilecek şekilde ayarlıyoruz, veriyoruz ve götürülüyorlar. Ayrıca Türkiye'nin birçok yerine gönderiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Akdağ, pop müziğin "süper starı" Ajda Pekkan'ın paça çorbasını sevdiğini, babasının Sezen Aksu için bir "Sezen pilavı" yaptığını da dile getirdi.
- "Özel mutfak sırlarımız var"
7 Mehmet'te birçok ünlü siyasetçi, iş adamı ve sanatçının yemek yediğini, hiçbirinin fotoğrafını kullanmadıklarını, şube konusunda da yurt içinde ve yurt dışından büyük yatırımcılardan çok teklif aldıklarını, fakat kabul etmediğini söyleyen Akdağ, "Bizim restorancılığa bakış açımızla onlarınki uymadı. Şöyle anlatayım, benim amacım para değil. Dedeme ve babama mahcup olmamak. İki ayrı yerde şube olursa aynı lezzet çıkmaz, ister istemez lezzet bozulmaya başlar. Çünkü bir yerde durursam diğerinde duramam. Buranın lezzeti bizzat bizim mutfakta olmamızdan kaynaklanıyor, özel mutfak sırlarımız var." dedi.
Hedefinin gastoromi konusunda bir akademi kurmak olduğunu ifade eden Akdağ, "Babam çok enteresan bir usta olduğu olduğu için belki onu ustalıkta geçemeyebilirim ama damağımı geliştirmek için çok ülke dolaştım, 82 yıllık işletmemizin de önemli lezzet sırları var. Bunların anlatılacağı bir 7 Mehmet Akademisi kurmak istiyorum. Böyle bir projem var." diye konuştu.
Yıllardır 7 Mehmet'te yemek yediğini belirten Remziye Kıymık, "Yıllardır geliriz buraya, çok memnunuz. Hizmetleri çok güzel. Perde pilavları nefis, damak tadına çok zevk veriyor. Kendilerine teşekkür ederiz." dedi.
Arkadaşlarıyla birlikte yemek yiyen Yıldız Çomakoğlu da "Biz Giritliyiz. Mumbar dolması, tandır ve enginar yemekleri seviyoruz. 7 Mehmet her damak zevkine hitap eden güzel bir yer, güzel bir atmosfer." diye konuştu.