**ABD Başkanı Barack Obama’nın politikalarına yön veren danışmanlarından biri ve ekip kurucusu olan Center For American Progress'in Başkanı John Podesta, TUSKON’un daveti ile geldiği toplantıda, Türkiye ile ABD arasındaki stratejik ortaklığa büyük önem verdiklerini belirtti.
**
Center For American Progress Başkanı John Podesta, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi için önceliğe ekonomiye verdiklerine işaret ederek, “Artık oyuncuların sahaya çıkma vakti geldi. İşbirliği görüşmelerimiz lafta kalmamalıdır” dedi. TUSKON Başkanı Rızanur Meral, ise “Eksenimiz bütün dünyadır” diyerek, Türkiye’nin hem Avrupa hem de ABD ile ilişkilerinin çok güçlü olduğunu söyledi.
ABD Başkanı Barack Obama’nın politikalarına yön veren danışmanlarından biri ve ekip kurucusu olan Center For American Progress'in Başkanı John Podesta, TUSKON’un daveti ile geldiği toplantıda, Türkiye ile ABD arasındaki stratejik ortaklığa büyük önem verdiklerini belirterek, “'İki ülke daha çok çalışarak ilişkileri derinleştirmelidir. ABD Türkiye'nin uluslararası ilişkiler alanında daha önemli bir rol oynamasını memnuniyetle karşılamakta ayrıca ekonomik büyüme konusundaki adımlarını da sevinçle gözlemlemektedir. Ancak ortaklığımız şu anda çeşitli güçlükler yaşıyor'' dedi.
Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu'nun (TUSKON) davetlisi olarak geldiği Türkiye'de ''Yeni Öncelikler ve Yenilenmiş Ortaklıklar: ABD, Türkiye ve Küresel Zorluklar'' konulu bir konferans veren Podesta, İstanbul'a ilk kez geldiğini ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyaya özel bir ilgi beslediğini anlattı. Podesta, ABD Eski Başkanı Bill Clinton'ın 1999 yılında gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinin iki ülke ilişkilerinin olumlu şekilde etkilediğini ifade etti.
Kaldığımız yerden devam ederek ilişkileri derinleştirmeliyiz
Başkan Barack Obama yönetimiyle birlikte iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden kapsamlı bir ortaklık yapısına dönüştüğünü aktaran Podesta, Türkiye'nin batılı, toplumuna refah sağlayabilmiş modern bir ülke olduğunu belirtti. Podesta, “Başkan Bush döneminde politikalar Irak savaşına odaklıydı. Türkiye o dönemde sadece askeri operasyona katkısıyla değerlendiriliyordu. Bush 8 yıl boyunca ortaklık konseptini güçlendiremedi. İki ülke arasında kaydedilen ilerlemeler kaybedildi. Irak savaşı sebebiyle ABD'ye eleştirel bakılmaya başlandı. Bu dönemdeki kayıpları geri getiremeyiz ama kaldığımız yerden devam ederek ilişkilerimizi derinleştirebiliriz'' dedi.
Obama dönemiyle birlikte ABD'nin önceliklerinin değiştiğinin görüldüğünü ifade eden Podesta, Türkiye'nin de Obama dönemiyle birlikte ABD'ye desteğinin arttığını ve ABD'nin Türkiye'de nasıl algılandığının ABD için önemli olduğunu söyledi. Türkiye ile ABD arasındaki stratejik ortaklığın çok değerli olduğunu dile getiren Podesta, sözlerini şöyle sürdürdü: “İki ülke daha çok çalışarak ilişkileri derinleştirmelidir. ABD Türkiye'nin uluslararası ilişkiler alanında daha önemli bir rol oynamasını memnuniyetle karşılamakta ayrıca ekonomik büyüme konusundaki adımlarını da sevinçle gözlemlemektedir. Ancak ortaklığımız şu anda çeşitli güçlükler yaşıyor. Eski parametreler değişiyor. 20 yy bitti, belirsiz bir geleceğe doğru gidiyoruz. Ortak çaba sarfetmezsek bizi bekleyen sorunları çözmemiz mümkün olmaz. Obama yönetimi Türkiye ile geçmişte olduğundan çok daha güçlü bir ittifak istiyor. Artık oyuncuların sahaya çıkma vakti geldi. İşbirliği görüşmelerimiz lafta kalmamalıdır. Her iki ülke ileriye yönelik yeni işbirliği fırsatları yaratabilir. Başkan Obama da iki ülke ilişkilerinin gelişmesi açısından önceliği ekonomiye veriyor.”
Yapılan anayasa referandumunun demokratik kontrol ve dengelerin güçlendirilmesi açısından önemli bir fırsat olduğuna değinen Podesta, Türkiye'nin içindeki bazı ayrılıkların daha çoğulcu bir toplum oluştukça ortadan kalkacağını ve Türkiye'nin diplomasi yönünde de rolünün artacağını belirtti.
İran kaygıları gideremedi
Başkan Obama'nın ABD'nin dünyadaki ilişkilerini, ittifaklarını pekiştirme yönünde önemli adımlar attığına işaret eden Podesta, İran'ın nükleer programının bugün dünyanın karşısındaki nükleer silahsızlanma açısından en önemli zorluklardan biri olduğuna dikkati çekti. Podesta, şunları söyledi: “Bu yılın başında Türkiye ile Brezilya, İran ile dünyanın geri kalan kısmı arasında diplomatik bir çözüme ulaşılmasını kolaylaştırmaya çalıştı. İran Türkiye ve Brezilya ile ilişki kursa da uluslararası toplumdan kaçındı ve nükleer programıyla ilgili önemli kaygıları gidermek için herhangi bir adım atmadı. İran buraya 1,2 ton düşük zenginleştirilmiş uranyum gönderse bile elinde nükleer savaş başlığı üretmek için elinde yeterince uranyum kalacak ve uluslararası toplum İran'ı bu gerçekten yola çıkarak değerlendirmeli. Bu yüzden ABD ve bazı ülkeler BM alanında çeşitli yaptırımlar getirilmesini istiyor. Burada İran dünya toplumunun kaygılarını gideremedi. Bunları BM'nin kararları ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın kararlarında görüyoruz. Bugün İran nükleer programının barışçıl olduğunu kanıtlayamıyor.''
Türkiye İran’ı ikna edebilir
Türkiye ile İran'ın önemli ekonomik ilişkilere sahip olduğunu hatırlatan Podesta, şöyle konuştu: ''Bu bölgede nükleer açıdan güçlü bir İran, çok ciddi şekilde istikrarı bozacaktır. Bütün bölgede bir nükleer silahlanma dalgasına da sebep olacaktır. Bu yüzden ABD ve Türkiye'nin bu alandaki kaygıları tabii ki çok haklı. Ancak İran bu konuda ciddi bir niyeti olduğunu gösteremedi. İran'a karşı ciddi yaptırımların uygulandığı bir rejimin getirilmesi bence bu diplomatik süreci hızlandırmakta önemli rol oynayacaktır bunun gerekli olduğunu düşünüyorum. İran'ın bir silahlanmış devlet haline gelmemesi çok önemli. İran üzerinde yaptırımlar aracılığıyla bu baskılar devam ederken Türkiye de İran'da yönetimi ikna etmeye çalışabilir, ciddi temaslarda bulunabilir. Türkiye hem Irak'ta hem de Orta Doğu barış sürecinde uzun süreli anlaşmazlıklarda ilerleme kaydetme açısından önemli bir diplomatik güce sahip olduğunu göstermiştir. Bu konuda adımlar atmaya devam etmelidir. Hem ABD hem Türkiye bu açıdan ortak stratejik amaçlara sahip. Belki yaklaşım açısından ortak bir yöntemimiz yok ama önemli olan İran'ın nükleer programının ancak sivil amaçlarla kullanılması ve uluslararası standartlara göre düzenlenmesi. Burada Türkiye ile aramızdaki ilişkileri artırmak güçlendirmek çok önemli. Yanlış anlaşma oluşmasına meydan vermemeliyiz ve Türkiye'nin ABD'nin müttefiki ve ortağı olmaya devam ettiğini göstermeliyiz.''
Podesta, ABD Hükümeti’nin İsrail’de de güvenli ve barışçıl bir çerçeve oluşturma yönünde politika izlediğini ifade ederek, İsrail’in nükleer silahsızlanma anlaşmasını imzalamasını sağlamaya çalıştıklarını aktardı.
ABD ikinci dip ihtimali yok
Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ABD'nin de ciddi bütçe açıkları bulunduğunu belirten Podesta, ABD halkının iyileşmenin yavaş olmasının getirdiği sıkıntıyı hala yaşadığını, ABD halkının krizde varlıklarının yüzde 25'ini kaybettiğini anlattı. Podesta, ABD’de mali sistemin stabilize olduğunu belirterek, “ABD ekonomisi ikinci dipe uzak, böyle bir ihtimal yok. Amerika Federal Bankası böyle bir krize girmememiz için gerekli adımları atıyor. Ekonomideki yavaş büyümeyi koruyabileceğimizi düşünüyorum” dedi.
Türkiye’nin ekseni bütün dünyadır
TUSKON Başkanı Rızanur Meral de yaptığı konuşmada, Türkiye’nin önemli bir değisim sürecinden geçtiğini ve ekonomik kalkınmanın Türk orta direğine zenginlik getirdiğini ifade etti. Bu kalkınmanın sadece zenginlik değil sorumluluk da getirdiğini aktaran Meral, “Yeni pazarlar geliştirip üyelerimize yatırım fırsatları yaratırken ayrıca yeni arkadaşlıklar kurup farklı kültürler ve gelenekler öğreniyoruz. Türkiye’de eksen kayması olduğu yönünde tartışmalar var. Biz bu tartışmanın yanlış yöne kaydığına inanıyoruz. Türkiye’nin ekseni bütün dünyadır. Biz AB’ye üye olmak istiyoruz, NATO bizim ittifakımızdır, ABD ile ilişkimizin önceliği ise ekonomiye dayanıyor” diye konuştu.