İSTANBUL (AA) - İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye'nin doğal imkanları ve üretim kapasitesiyle bugün dünyanın en büyük tarım, gıda ve hayvancılık ülkelerinden olduğunu belirterek, "Önemli olan, önümüzdeki dönemde bu konuda vereceğimiz kararlar ve atacağımız adımlar olacaktır. Bunun için meralarımızın kullanımından besicilik politikalarına, teşviklerden üretim ve tüketim dengelerine kadar alınacak olan kararlar bu alandaki geleceğimizi belirleyecektir." dedi.
Bahçıvan, Odakule'de gerçekleştirilen İSO 5. Grup Hayvansal Gıda Ürünleri Sanayi Genişletilmiş Sektör Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, hayvansal gıdalardan oluşan dünyadaki gıda ticaretinin 1,9 trilyon dolara yaklaştığını, bu rakamın dünyadaki 18,5 trilyon dolarlık mal ticaretinde çok önemli bir yer tuttuğunu söyledi.
Gıdaya olan talebin giderek arttığını belirten Bahçıvan, "Bugün artık gıda ile ilgili yapılmakta olan bilimsel araştırmalar ve konferanslar da bu talebi dikkate alarak gerçekleşiyor." dedi.
Bahçıvan, Türkiye'nin, gıdaya olan talep artışı bağlamında, sahip olduğu doğal imkan ve zenginlikleriyle dünyadaki en şanslı ülkelerden olduğunu, bu şansın iyi kullanılması halinde anlam kazanabileceğini vurguladı.
Türkiye'nin doğal imkanları ve üretim kapasitesiyle bugün dünyanın en büyük tarım, gıda ve hayvancılık ülkelerinden olduğunu belirten Bahçıvan, şunları kaydetti:
"Diğer yandan genç ve dinamik nüfusa bağlı olarak geniş bir iç pazara sahibiz. Son derece elverişli ve çeşitli iklim koşullarımız var. Bu iki faktör bile tarım, gıda ve hayvancılık sanayisini Türkiye’nin gelişiminin en stratejik sektörleri arasına koymamız için yeter. Önemli olan, önümüzdeki dönemde bu konuda vereceğimiz kararlar ve atacağımız adımlar olacaktır. Bunun için meralarımızın kullanımından besicilik politikalarına, teşviklerden üretim ve tüketim dengelerine kadar alınacak olan kararlar bu alandaki geleceğimizi belirleyecektir."
- "Kayıt dışı üretim, gıda sektörünü diğer sektörlere göre daha fazla etkiliyor"
Erdal Bahçıvan, Türkiye'de tarımsal işletmelerin hala küçük ve dağınık halde olduğunu, bu nedenle özellikle hayvancılıkta ciddi bir ölçek sorunu yaşanmaya devam ettiğini aktararak, et tüketiminin yüzde 90'ının sığır etinden oluştuğunu, kokusundan dolayı küçükbaş hayvan tüketiminin azaldığını, bazı uygulamalarla küçükbaş etinin kokusuz olmasının sağlanabileceğini ifade etti.
Gıda güvenliğinin önemine işaret eden Bahçıvan, bu konuda sadece sanayicinin sorumlu olmadığını, tarladan sofraya, çiftçiden perakendeciye kadar tüm tedarik zincirinin gıda güvenliğini sağlamaktan sorumlu olduğunu vurguladı.
Bahçıvan, Türkiye'de gıda güvenliğinde en önemli sıkıntının, "özellikle et ve süt gibi daha riskli gıdalarda kayıt dışı üretim ve küçük işletmeler" olduğunu, kayıt dışı üretimin, gıda sektörünü diğer sektörlere göre daha fazla etkilediğini söyledi.
Gıda güvenliğinde suistimali önlemek için devletin yaptırımlarının her zaman yeterli olamadığını vurgulayan Bahçıvan, tüketicinin de kendi sağlığına gerekli önemi vererek alışverişte ambalajlı ve markalı ürünlere yönelmesi gerektiğini kaydetti.
Bahçıvan, güvenilir gıda zincirinin oluşturulmasının en önemli adımlarından birisinin de "gıdada markalaşmaya gitmek ve markalı ürünleri tüketmek" olduğunu belirterek, markalı ürünlerin izlenmesinin ve denetlenmesinin mümkün olabildiğini söyledi.
- "Tarım ve gıdada yabancı ülkelerde de markalaşmalıyız"
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, tarım ve gıdada markalı ürün üretirken sektörün AB standartlarının karşılanması gerektiğini vurgulayarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sektörümüzün pazardaki güçlü rakiplerine karşı güvenilir marka imajı oluşturması ve bunu koruması, kendini AB pazarında kabul ettirmesi gerekiyor. Ancak sektör için sadece AB pazarı yeterli değildir. İhracat hedeflerimize ulaşmak için aynı kaliteyi alıp Rusya, Afrika, Orta Doğu, Asya pazarına götürmeli ve bu ülkelerde de marka haline gelmeliyiz. Pazarı genişlettikçe de üretimi arttırmalıyız."
Bahçıvan, bu noktada sürdürülebilirliğin ön plana çıktığını, kaynakların nüfus gibi artmadığını, üretimi artırmanın yolunun verimliliği artırmaktan geçtiğini söyledi.
Sürdürülebilir şekilde verimliliği artırmanın yolunun doğaya ve çevreye saygılı olmayı gerektirdiğini belirten Bahçıvan, üreticinin yenilikçi olması ve Ar-Ge'ye kaynak ayırması, teknolojinin gıda zincirinin her aşamasında kullanılması gerektiğini bildirdi.
Bahçıvan, sektör olarak geleceğe umutla baktıklarını ifade ederek, iş birliğiyle sorunların üstesinden gelinebileceğini söyledi.
- "Gıdaya talep dünyada ve Türkiye'de artıyor"
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Genel Sekreteri İlknur Menlik, son birkaç yıldır enflasyon ile gıda konularının fazlasıyla konuşulmaya başlandığını belirterek, önlem alınmaması halinde gelecekte gıda arzı ve tarımsal arazi büyüklüğünün ihtiyacı karşılamayacağını, sera gazı salımındaki azalmanın ise çevresel etkilerin sınırlanması için yeterli olmayacağını kaydetti.
Menlik, "Küresel olarak acilen yapılması gerekenler tarımda verimliliği artırmak, ormanlık alanları korumak ve kaybedilenleri yerine koymak, balıkçılık ve su kültürüne ağırlık vermek, tarımsal sera gazı salınımını azaltmaktır." dedi.
Dünya nüfusunun ve kişi başına düşen milli gelirin artmasının gıdaya talebi yükselttiğini aktaran Menlik, Türkiye'de de benzer bir durumun söz konusu olduğunu vurguladı.
- "Besiciliğin önemli sorunları besi hayvanı ve yem"
İlknur Menlik, Türkiye'de halihazırda besiciliğin en önemi girdilerinin besi hayvanı ve yem olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Besi hayvanının girdi masraflarındaki payı yüzde 50-60, yemin payı yüzde 25-40 arasındadır. Dünyada hayvancılık konusunda başarılı ülkelerin bu iki konuda büyük avantaj sahibi oldukları görülmektedir. Ülkemiz hayvancılık sektörünün bir diğer sorunu, mevcut kapasitenin yüzde 70-80'i arasındaki bir bölümün 1-10 baş hayvan sahibi işletmelerce kapsanmakta olmasıdır. Bunun yanında kayıt dışı ve kaçak hayvanlar, ciddi boyuttaki buzağı ölümleri hayvancılığımızı olumsuz etkileyen faktörlerdir."
Menlik, Türkiye'de hayvancılığı ayağa kaldırmaya yönelik desteklerin son 15 yılda önemli miktarda arttığını kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ancak bu desteklerin hayvancılık konusunda deneyimi olmayan kişilerce kullanımı ve işletmelerin kapanması sonucu beklenen etkiye ulaşılamamıştır. Bu durum hayvancılığı ilerletmek için ahır yapmanın yetmediğini gözler önüne sermektedir. Bir meslek yaratmanın özünde belli bir uzmanlık alanını tekel altında tutmak yatar. Bu bağlamda çiftlikten çatala hayvancılık değer zincirindeki tüm örgütsel yapıların iş ve gelir modellerinin gözden geçirilmesi, güncel ihtiyaçlara göre yeniden yapılanmalarının sağlanması gereklidir."
- "Ülkemizde tarım arazilerinin boyutundan ziyade veriminin artırılması elzemdir"
TGDF Genel Sekreteri Menlik, Türkiye'de sürülebilir ve uzun ömürlü mahsul ekili arazilerin, toplam arazinin yüzde 31,1'i kadar olduğunu, OECD ülkelerinde bu düzeyin yüzde 12,1 seviyesinde bulunduğunu bildirdi.
Kalıcı mera ve otlakların oranının Türkiye'de yüzde 19 iken OECD ülkelerinde yüzde 23,4 olduğunu aktaran Menlik, "Bu verilerden görüldüğü üzere, ülkemizde tarım arazilerinin boyutundan ziyade veriminin artırılması elzemdir." dedi.
Tarıma dayalı gıda sanayisi olmadan kalkınma hedeflerine ulaşılamayacağını belirten Menlik, karar vericilerin, süreçlerin odağına gıda sanayicisini koyması gerektiğini söyledi.