Anlaşılan o ki, yıllardır Türkiye için yapılan hakim olma ve yönetme politikaları şimdi AB birliği içinde bulunan eşit ama eşit olamayacak ekonomilere yönelmiş durumda ! AB 'nin büyükleri yıllardır birliğin adetsel büyüklüğünü göstermek ve güç yaratmak için besledikleri ekonomileri, kendilerine ekonomik rant hedefi yapmış durumdalar. Bu ülkeler ekonomik olarak uzun vadeli prangaya alınıyor. Anlaşılan o ki, AB büyükleri ileride bazı gelişmelerin karşısında yeni Avrupa şekillenirken oy haklarını satın alıyorlar ( ! ). Çünkü suni stres testleri ile , gerçekleri söylemedikleri halde, şuan arka arkya sıkıntıları açıklayıp baskıları kuruyorlar. Ama bunu da bir kerede değil, zamana yayıp hemen bitirmeden , birinden sonra diğerine geçerek yapıyorlar.
S&P şimdi de Portekiz'i negatif izlemeye aldı. Muhtemelen yakında onun da notlarının düşürüldüğünü duyarız. AB bunlar yaşanmadan yazın başlarında bile gerekli tedbirleri alabilirdi. Neyse, biz bilelim ki, bu yazılan yeni Avrupa hatta dünya senaryosunda biz başrol oyunculardanız. Diğerleri düşünsün.
Ama AB ekonomileri için gelecek her türlü açıklama , her zaman dalgalanmalar yaratabilecektir. Tam bir toparlanma başlamadan evvel AB'nin ve dünyanın borç verenleri ve borçlarını erteleyenleri sanmayın ki, bu alacaklarını sadece vadesine kadar olan faizli taksitlerle geri alacaklar. Hiçbir büyük borç veren bu kadar insaflı olmaz . Aynı zamanda borç verdikleri ve vade uzattıkları ülkelerin borsalardaki hisselerini , yüksek faizli hazine tahvillerini toplayacaklar ki, sonrasında ekonomiler düzeliyor dendiğinde, borç vadelerine yıllar olmasına rağmen, hisseler ve tahviller üzerinden tahsilatlar çok daha kısa sürede yapılmış olacak !
Sıkıntılı olduğu söylenen ülkelerin borsalarına bir baktığınız zaman demek istediğimi gayet açık anlarsınız. Almanya en büyük borç veren olarak sanki alacağı riskte olan ülke borsası gibi görünmüyor.
Bizim de ülke olarak, bu oyunlara gelmemez için kur rejiminin yarattığı ithalat baskısını ve bu baskının da ortaya çıkarttığı cari açık sorununu kalıcı reformlarla çözmemiz lazım. Eğer bu sorunu çözemez de, nasılsa dış finansman ile bunu sürdürebiliyoruz mantığı ile bakarsak , günü gelir ciddi sıkıntıları iz bırakacak şekilde yaşarız. İslam ülkelerinin fonlarını çekmek için sukuk benzeri çalışmalar sadece ülkeye giren ve girecek fonların farklı ülkelerden olmasını sağlamak ve bu şekilde, cari açığı fonlayan dış paranın ülkeler dağılımındaki riskleri azaltmak düşünülüyor olabilir. Ama bunlar sadece geçici finansal tebdirler. Biz kalıcı tedbirler almalıyız.
Ekonomisi devamlı büyüyecek bir ülke olarak , kendi haline bıraktığımızda paramız hep değerlenecektir. Henüz nette borçlu bir ekonomi olarak bu bizim için göze alınabilecek bir risk değildir. En kısa zamanda yatırım teşvikleri, muafiyetler gibi uygulamaların kapsamı ve boyutu çok daha fazla arttırılarak özellikle ara mal üretiminin ülkemizde yapılması sağlanmalıdır. Artık sadece parasal yatırım boyutlarına göre değil, hedef sektör de seçilip , her boyuttaki imkanlar seferber edilmelidir.
En büyük ithalat kalemlerimizden birisi de otomotivdir. Ayrıca da kendi ihrac ettiğimiz otomotivlerden de hiç birisi bize ait markalar değildir. Bu sektörün çok ciddi bir istihdam ve artı değer yarattığı kesindir. Dünyada yeni ortaya çıkan elektirkli otomotiv teknolojilerine geçişte, zamanında kaçırdığımız fırsatı şimdi kaçırmamamız , bu sektördeki başarı gibi gözüken ama aslında çok riskli olan durumumuzu kalıcı bir şekilde çözebilir.Bu alanda yapılacak Türk marka yatırımlarına çok büyük teşvikler verilmeli, olmazsa olmaz şekilde bu alanda biz de varız denilebilmelidir.
Üretim boyutunu destekleyecek kararlar ne kadar artarsa , bunun enflasyonu düşürücü arz yaratacağı kesindir. Enflasyonun risk olmaktan çıkması da faizlerin çok daha aşağıya inmesine imkan yaratacak ve düşürülecek faizler de , bu rant için ülkeye gelen sıcak paraya bir nebze olsun set çekecektir.
Dünya ekonomilerinin sıfır faize yakın hala sıkıntı ve güvensizlik içinde olduğu bu günlerde , ülke olarak faizleri daha da indirerek dış ihraçlarla çok daha uzun vadelerde dış kaynak toplamak çok doğru politikalar olacaktır. Hazine bu kapsamda davranışlarını sürdürüyor ama malesef Merkez Bankası faizler konusunda, hala istenen davranışı göstermiyor olması bana doğru gelmiyor. Muhtemelen enflasyonun düştüğü görülmeden bunu yapmam demesinden kaynaklanıyor. Ama bilinmeli ki, düşen faziler yatırımları da teşvik edici etkiyle üretim artışı sağlar . Tabii bu da doğal yansıması olarak enflasyonu düşürür.
Aydın Eroğlu