BİST gelip gelip takıldığı bu direnci kıracak mı sorusu çok önemli. Çünkü eğer kırarsa çok hızlı şekilde 98.600 ve 100.200 seviyelerine doğru yükseliş yaşanır. Yükselişin ana destekçisi banka hisseleri olur ama bankalara diğer hisselerin de destek verdiğini görürüz. Yatırımcılar için böyle bir yükseliş son dönemin streslerinden sonra önemli bir moral olur.
Ama dert bir değil ki mübarek. Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Tekrarlanan İstanbul seçimi bitti. Topluma moral veren bir sonuç piyasalar tarafından da beğenilmiş görünüyor. Ama bu sonuç kendi başına BİST'in direnç kırması için yeterli olmaz diye düşünüyorum. En yakın belirleyici Trump ve Erdoğan'ın G-20 zirvesinde hafta sonu yapacakları görüşme olacaktır. Bu görüşmenin neticelerini görmeden dirençlerin kırılması alıcılar tarafından riskli bir davranış olur. Çünkü olumsuz bir gelişme devamında sert satışları getirir. Bu durumda direnç kıran alımları yapanların zararları yüksek olur.
Evet dediğim gibi, G-20 zirvesinde iki liderin yapacağı görüşme bizim için çok önemli. Eğer S-400 konusundaki yaptırımlar sadece savunma işbirlikleri ile sınırlı kalırsa, yani F-35 programından çıkartılmamız en büyük yaptırım olarak kalırsa olumlu bir gelişme olur. Sonra bu yaptırımın da hukuki alanlarda tazmini için haklarımızı nasılsa ararız. Muhtemelen de tazminatlarımızı alırız. Tabii bu konu uzun sürecek bir tahkim sürecinden sonra olur. Ama önemli olan ABD'nin S-400 nedeniyle yaptırımları sadece askeri alanda tutmasıdır. Yok eğer, bunlarla sınırlı kalmaz ve mali ve finansal birçok yaptırımı daha devreye sokacak olursa, o zaman işler karışır. Bu yaptırım genişliği Türkiye'yi ve Türkiye'ye yatırım yapan-yapmayı planlayan yerli-yabancı yatırımcıların kararlarını olumsuz etkiler. Böyle bir karar duyarsak bunun zincirleme sonuçlarının da olumsuz olacağını bilmenizi isterim.
Yani demem o ki, G-20'de iki liderin zirvesinin sonuçlarını görmeden dirençlerin belki biraz daha üstü denense de kalıcı kırılmasını beklemiyorum. Umarım yanılırım.
**Sorunlarımızın Aslı Siyasi!**
Ekonomide bir çok kez sıraladığımız çok sayıda kötü veriye sahibiz. Cari denge rakamı hariç, neredeyse diğer tüm makro ekonomik verilerde kötüye gidiş sürüyor. Ama tüm bunların ana nedeni piyasalardaki güven sorunudur diye düşünüyorum. Bu güven geri gelirse, devamında çok hızlı iyileşmeleri her alanda göreceğimiz kanaatındayım.
İşte piyasa güvenini etkileyen sorunlarımız için ise, ABD ile ilişkilerdeki sorunlar, AB ile sorunlarımız, Akdeniz'deki sondaj kararımız nedeniyle Yunanistan ve AB ile kriz riski, içerideki siyasi sorunlar diye ilk aklımıza gelenleri sıralayabiliriz. Tamamı da bence çok önemli riskler içeriyor.
**En basitine değineyim. İçerideki Siyasi Riskler!**
Biliyorsunuz seçim bitti. Büyük bir fark ile İmamoğlu kazandı. İktidar ve muhalefet tarafından erken seçim istenmediği, 4 yıl seçimsiz bir süreçte yapılacak birçok önceliklerimiz olduğu söylendi. Bunlar güzel sözler. Lakin bana göre temeni olarak görüyorum. Çünkü seçim sonucu nedeniyle kesinlikle iktidar içinden bir ya da iki yeni parti çıkmasını bekliyorum. İstanbul seçim sonuçları nedeniyle bu kararların geciktiği görüşündeyim. Artık her an bu konuda gelişmelerin açıklamaları gelebilir. Hatta Babacan'ın bu konudaki kararını Cumhurbaşkanına iletmek için randevu alıp görüşme yaptığı haberlerini medyada sizler de görmüşsünüzdür.
İşte bu gelişme çok önemli. Çünkü olası yeni parti ya da partiler kurulacak olursa ve bu partiler iktidar partisinin içinden çıkacak kişiler tarafından kurulursa, muhakkak millet vekili geçişlerine sahne olur. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi'nden önemli sayıda millet vekilinin istifa ettiğini görürüz. Grup kurmak isterlerse bu sayı en az 20 olması gerekir. İki parti kurulursa en az 40 millet vekili demek olur. Eğer eski cumhurbaşkanı Gül de bu partilerden birini destekliyorsa, o zaman ayrılacak millet vekili sayısı daha da fazla olur. Böyle bir istifa gelişmesi sonrası iktidar ortakları TBMM'de azınlığa düşerler.
Şimdi böyle bir süreç yaşayacak olursak, en başta cumhurbaşkanımız olmak üzere çok sert tepkiler ve açıklamalarla yeni bir kavga sürecine gireceğiz demektir. Benim tam incelemediğim konu ise, iktidar mecliste azınlığa düşünce bunun erken seçimi gerektirecek bir zorunluk yaratıp yaratmadığı. Bu konuyu henüz tam incelemedim. Ama bildiğim kadarıyla yeni cumhurbaşkanlığı yönetim biçiminde, güven oyu gibi bir mekanizma ortadan kalkmıştı. O nedenle azınlığa düşen iktidar mecburen seçime gitmek zorunda değil diye biliyorum.
Lakin böyle bir tabloyu düşününce, mümkün değil 4 yıl seçim olmadan devam edemeyiz diye düşünüyorum. En basiti iktidar olası yeni kurulacak partilerin yeterli zaman bularak Türkiye genelinde teşkilatlanmalarını istemeyecektir diye düşünüyorum. Kısacası yeni parti kurulması konusundaki görüşlerimde haklı çıkarsam, devamında yine erken seçim süreçlerine hazır olmalıyız diyorum.
Ama hemen söyleyeyim ki, kurulacak olası partilerden Ali Babacan liderliğindeki parti daha etkili olur. Olası Davutoğlu liderliğindeki diğer bir partinin yeterli karşılık bulmasını beklemiyorum. Ayrıca kurulacak olurlarsa iki partinin de başarılı olmalarını beklemiyorum. Çünkü nihayetinde Ak Partiye hangi konularda tepki duyuluyorsa, bu iki siyasi kişilik de bu suçlamalara muhatap kişilerdendir. Ancak, her nekadar siyasi arenada şans vermesem de, olası böyle bir partileşme süreci Ak Parti'nin parçalanması ve iktidardan gitmesine neden olacağı için çok önemli bir gelişme olur. İşte en az ABD ile ilişkiler kadar, bu konu da gerçekleşecek olursa çok önemli bir iç siyasi gelişme olur.
**İstanbul Seçiminden Ders Alındı Mı?**
İktidarın tekrarlattığı İstanbul seçimlerinin sonuçlarından yeterli mesajı aldığını düşünmüyorum. 20 Mayıs tarihinde Ticaret Bakanlığı'nın görüş istemesi üzerine kendisine Çevre ve Şehircilik Bakanlığından yollanan mütaala maalesef seçmene saygının yine arka plana atıldığını gösteriyor! Mütaalaya bakın siz yorumunuzu yapın!
''5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 37. maddesinde belirtilen “Belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir”hükmüne göre, belediye şirketlerinde atamaları, seçilmiş belediye başkanları yaparken, Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Müdürlüğü yetki konusunda istediği görüşe karşılık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan gelen ''Belediye şirketlerine yönetici atama yetkisi belediye meclisindedir'' şeklindeki mütaalayı 20 Mayıs 2019’da tüm ticaret sicili müdürlüklerine göndermiş.''
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Halk Ekmek Yönetim Kurulu’na atadığı isimler, bu mütaalaya dayanarak Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından onaylanmamış.
Görüyorsunuz ki, demokrasiyi güçlendiren bir seçim oldu diye sevinirken, arka planda bu tip kararların alınması olası gerilimlere açık olduğumuzu gösteriyor. Şimdi eğer bu genelge uygulanırsa, size soruyorum; dün erken seçim istemiyoruz diyen muhalefet liderleri aynı görüşte kalırlar mı?
**Akdeniz Savaş Çıkartır Mı?**
Normal olarak Yunanistan'ın böyle bir şeyi tek başına göze almasını beklemiyorum. Ama AB, İsrail ve ilişkilerimiz bozulan ABD'den destek alarak böyle bir şımarıklığa kalkışabilir. Türkiye de artık yıllardır kendisine yapılan haksızlıklara göz yummamak konusunda kararlı görünüyor. Bu nedenle Akdeniz'deki risk de çok ciddi diyebilirim. 1974 Kıbrıs Harekatı sonrası rahmetli Ecevit'in yıllarca bu konudan güç aldığını da göz önünde tutarsak, iktidar için de böyle bir kararın milli destek yansımaları olacağı kesin olur. Mevcut siyasi ortam nedeniyle bir çıkış olarak sonuna kadar Akdeniz'deki haklarımız savunulacaktır diye düşünüyorum. Hatta belki de bu kararlılık, bölgesel sorunlarımızın ve Kıbrıs konusundaki sorunların çözümüne destek bile verebilir. Savaş riski iki ülkeyi uzlaşmaya götürebilir.
O kadar çok konu var ki, yaz yaz bitmiyor ama bitirmek zorundayım. Kısacası ABD ile S-400 konusunda sınırlı tepki konusunda uzlaşma sağlanırsa, diğer bölgesel riskler arka plana itilir ve BİST önümüzdeki haftaya pozitif bir tepki ile başlar. Ama bu olmazsa, görüyorsunuz sorunlar bir değil. Bir çok önemli sorun olduğu için ben temkinli olmak iyi olur diyorum.
**Olumlu İşler de Var!**
Risk primlerimiz 419 civarına düştü. FED'den faiz indirimi beklentileri iyice güçlendi. Alman Volkswagen Türkiye'de yatırım konusunu onaylamaya çok yakın. Bunlar yukarıdaki risklere rağmen yaşanan olumlu ve güzel gelişmeler. Ama... devamı için
Saygılarımla
Aydın Eroğlu
Stratejist
Finans Yazarı
Twitter: [@\_Stratejist\_](https://twitter.com/_Stratejist_)