Geçen hafta Yunanistan ve İtalya'da şekillenen mutabakat hükümetleri sonrasında Avrupa borsalarında % 4-5'lere varan yükselişler yaşandı. ABD Dow 'da bu yükselişlere gelen olumlu verileri ile ayak uydurmuştu. Bu hafta grafiklere bakınca, dış borsaların yükselişlerine devam edebileceği görüntüleri var.
Maalesef geçen hafta dış borsa yükselişlerine tatil sonrasında tam ayak uyduramamıştık.
Eylül ayı yıllık sanayi büyümesi %6,6 beklentilerindeyken %12 gibi çok ciddi bir farkla gerçekleşti. Bu gerçekleşme nedeniyle, MB'nın tedbirlerinin tam olarak fayda sağlamadığı ve faizleri büyümeyi frenlemek için kalıcı olarak yüksek tutabileceği şeklinde bir şüphe oluştu.
Gerçekleşen yüksek büyüme rakamları nedeniyle, açıklanması beklenen dış ticaret verilerinden cari açığın artışında yine ciddi bir sıçrama olabileceği korkuları var. Çünkü bu takdirde, MB'nın politika faizlerinde kalıcı artışa gitmesinden korkuluyor.
Hemen söyliyeyim ki, ben bu düşüncenin yapılır mı bilemem ama doğru olmadığını, sorunun yapısal tedbirlerle özellikle de ara mal üretimlerinin ülkemizde yapılmasının teşviki ile çözülmesinin doğru olduğunu öngörüyorum. Kurların artması ile zaten bu yönde özel sektör tarafından yatırım kararları alınmaya başlayacaktır. Ama önceki strateji yazılarımızda da belirttiğim gibi, kur artışı ile aramal üretimi bugünden yarına hemen başlamaz. Bu kararların alınması ve yatırımların yapılıp, devreye alınabilmesi için 1,5-2 yıl gibi bir sürenin ortalamalarda geçmesi gerekir. Kısacası sadece kurların artışı ile ara mal üretiminin artışını görmek için, kısa vadeli rakamlara bakmak yanlıştır ve yanıltıcı olur. Sonraki dönemlerin verilerine bakmamız daha doğru sonuçlar verir. Bu nedenle Eylül yıllık büyüme rakamı ile faiz artışı beklemek yanlış olur. Ekim ayından itibaren büyüme oranlarının düştüğünü görebiliriz.
Avrupa'nın büyümenin yollarını aradığı bu ortamda, cari açık riski nedeniyle %12'lik büyümeye bile sevinemiyoruz. Cari açık yüksek gelir ve MB'sı gecelik faizleri uzun süreli yüksek tutarsa, ya da politika faizlerinde arttırıma giderse bankaların karlarını eritir ve banka hisselerinin baskı altında olması da İMKB endeksini olumsuz etkiler düşüncesi en büyük finans-ekonomik risklerimizden birisidir.
Suriye'de İşler Karışıyor!
Arap Birliği'nin Suriye'nin üyeliğini askıya alma kararından sonra Suriye'de işler karışabilir. Tv.lere yansıyan görüntülerden de gördüğünüz gibi, Türkiye Suriye krizinde nedense kendisi de sanki daha ön planda olmak istiyormuş gibi bir tutum sergiliyor. Elçiliklerimizdeki Türk bayrakları yakıldı. Ülkedeki diplomatik erkan geri çağrıldı ve Suriye'ye nota verdik.
Batının Suriye lideri Esad'ın görevini terketmesi düşüncesi belli iken, Esad'ın Arap Birliği'nin önerilerine uymaması sonrası Suriye'nin üyeliğinin askıya alınmış olması, Suriye'nin Arap Baharındaki yeni halka olma ihtimalini kuvvetlendiriyor. Olası bir Suriye krizinde Türkiye askeri bir çatışma içine girer mi bilemiyorum ama, karışıklık arttıkça Türkiye'nin bu riski konusundaki dış algılama artabilir. Bu da tüm finansal piyasalarımızda olumsuz etki yapabilir.
Normalde dış piyasa gelişmeleri nedeniyle yükselmesi beklenen İMKB, kendine has sebeplerimiz yüzünden negatif etkiye girer mi göreceğiz. Ama bu sebeplerden ötürü tedbirli olmamaz gerektiği kesin!
Dış ticaret verileri öncesinde, en büyük ihracat kalemlerimizin başında gelen otomotiv sektöründe de negatif veriler oluşmaya başladı. Uzun bir süre sonra otomotivdeki bu eksi bakiye, neden yerli otoda birden bire ısrarlı olmaya başladığımızın da bir sinyali olabilir!
Türkiye otomotiv, laptop, cep telefonu gibi yüksek ithal rakamlarına sahip alanlar başta olmak üzere ciddi kararları almak zorundadır. Yüksek büyüme içindeki bir ekonomi olarak, gereken yapısal tedbirler alınmaz ve bir çok yüksek teknoloji ve hızlı tüketim tercihi olan ürünlerde üretimin yerlisi sağlanamazsa, cari açığın uzun süre başımızı ağrıtması kaçınılmaz olur.
Kısaca Tekrarlarsak;
Finansal olarak, cari açık rakamlarının artma riski nedeniyle faizlerin artışından, banka hisselerinin bu takdirde baskı altında kalarak borsayı olumsuz etkilemesinden korkuluyor. Bunun yanına bir de artan Suriye riski ve krizi gelince İMKB'de tedbirli olmak gerekebilir.
Yukarıdaki finansal riskimiz açısından Avrupa'daki çözüm arayışları çok önemli olacaktır. Çünkü eğer Avrupa finansal tedbirlerini devreye alıp, sorunlu ekonomileri rahatlatmaya başlarsa bizdeki kurlar üzerindeki baskı azalabilir. Döviz kurlarındaki baskının azalması, hatta Avrupa'da piyasalara verilebilecek eurolar nedeniyle paranın bollaşması ile aşağı yönlü kurlar, kurun yükselişini durdurmak için yükseltilmiş faizlerin yeniden aşağı inmesine yarar ki, bu sağlanabilirse, borsanın rahatladığını görürüz.
Suriye riski için ise, çok fazla bir şey söyleyemiyorum. Libya benzeri bir iç çatışmada ne çaplı bir rol alırız. Diğer ülkeler ne boyutta bir müdehale içine girer bilemiyorum. Umarım tüm bu dış etkiler, ülkemiz lehine gelişir. Ama insani kayıplar olmadan!
2-B yasasının pozitif etkisi, son dönem artan İran-İsrail çatışma riski daha sonra ele alacağımız öncelikteler diye düşündüğüm için, bu konulara değinmedim.
İyi haftalar dilerim.
Not: Yazı 09:14'te borsaanalizci.com'da yayınlanmıştır!
Aydın Eroğlu