ABD Başkanı Donald Trump’ın İngiltere’ye yaptığı üç günlük resmi ziyaret kapsamında İngiltere Başbakanı Theresa May ile yaptığı ortak basın toplantısında olası serbest ticaret anlaşmasının kapsamına ilişkin açıklamaları gündeme damgasını vurdu. Trump, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmasının ardından iki ülke arasında yapılacak ticaret anlaşması kapsamında İngiliz Ulusal Sağlık Sistemi'nin de müzakere masasında olup olmadığının sorulması üzerine, “Eğer ticaretle uğraşıyorsanız her şey masadadır. NHS (Ulusal Sağlık Sistemi) ya da herhangi bir şey. Ya da bunlardan çok daha fazlası.” ifadelerini kullandı.
"DAHİL OLMALI"
Bu açıklamanın öncesinde ABD’nin Londra Büyükelçisi de Woody Johnson da İngiliz yayın kurumu BBC’ye verdiği röportajında İngiliz sağlık sisteminin serbest ticaret anlaşması görüşmelerine dahil olması gerektiğini söylemişti.
Bu açıklamalar AB’den ayrılık süresince zaten son derece kutuplaşmış toplumun en temel hassasiyetlerinden biri olan sağlık sisteminin geleceğinin yeniden tartışılmasına yol açtı.
Öyle ki Trump, tepkilerin ardından bu kez çarşamba günü ITV televizyonunda ulusal sağlık sisteminin serbest ticaret müzakereleri masasında olmasını düşünmediğini söylemek durumunda kaldı fakat bu adım bile tartışmaları yatıştırmaya yetmedi.
İngiltere için sorunları giderek artmasına rağmen ulusal sağlık sisteminin herkes için eşit ve ücretsiz sağlık hizmeti sunması büyük önem taşıyor. Anket şirketlerinin araştırmalarında seçmenlerin siyasal parti farkı gözetmeksizin ortak noktada buluştuğu temel konuların başında İngiliz sağlık sisteminin korunması ve güçlendirilmesi geliyor.
SAĞLIK İNGİLİZ SİYASETİNİN MERKEZİNDE
ABD Başkanı Trump’ın açıklamalarının ardından ülkenin sağlık sisteminin parça parça ya da tamamen Amerikalı şirketlere satılabileceği yönündeki endişeler artıyor.
NHS, AB’den ayrılık sürecinden müstesna bir konuda değil. Tam tersine çok yakın ilişkili. Örneğin, İngiltere’de halihazırda Muhafazakar Parti liderliğine ve Başbakanlık koltuğuna en yakın isim olarak görülen eski Dışişleri Bakanı Boris Johnson, 2016 yılında yapılan AB referandumu öncesinde NHS’yi ayrılık kampanyasında kullanmıştı.
Johnson, İngiltere’nin AB bütçesine haftada 350 milyon sterlin katkıda bulunduğunu, bunun AB’de çıkılması durumunda İngiltere’nin sağlık sistemine aktarılacağını savunmuştu. Hatta bu ifadeler ayrılık kampanyasında kullanılan otobüslerin üzerinde de yer almıştı.
İngiltere İstatistik Ofisi'nin 2016 Nisan'ında açıkladığı verilere göre İngiltere’nin AB'ye yaptığı net katkı haftalık 190 milyon sterlin civarında. Johnson’ın kullandığı rakam doğru olmasa bile İngiliz sağlık sisteminin AB’den ayrılık propagandasında kullanılması ne kadar önemli bir konu olduğunu anlamak açısından önemli.
"SAĞLIK SİSTEMİMİZ SATILIK DEĞİL"
İngiltere’de ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri Jeremy Corbyn, “NHS (İngiliz sağlık sistemi) satılık değildir.” dedi. İngiltere’de iktidarda bulunan Muhafazakar Parti'nin liderlik yarışında olan eski Brexit Bakanı Dominic Raab ise İngiliz sağlık sisteminin herhangi bir ülkeye satılmayacağını, başbakan olması durumunda buna asla izin vermeyeceğini belirtti.
İngiltere’nin Sağlık Bakanı Matt Hancock da ABD Başkanı Trump’ın ifadelerine, “Sayın başkan NHS ticaret müzakerelerinde masada değil. Hiçbir zaman da olmayacak. Ben görevdeyken olmaz.” diyerek tepki gösterdi.
İngiltere’de mevcut yasal çerçeve yabancı şirketleri İngiliz sağlık sistemindeki ihalelere katılmasına imkan sağlıyor. İngiliz sağlık sistemi bütçesini halihazırda yüzde 7’si özel sağlık şirketlerine gidiyor. Örneğin geçmişte ABD’li United Health adlı şirketin bu şekilde aldığı ihaleler var. İngiliz sağlık sisteminin yatırım ihtiyacı artarken, ABD basınında da yer alan haberlere göre ABD’li şirketler bu pazardan daha büyük pay almak konusundaki isteklerini saklamıyor. Dahası bu istek ABD Ticaret Bakanlığı tarafından bu yılın şubat ayında yayımlanan “ABD-İngiltere müzakere hedefleri” özet raporunda da yer alıyor. Bu raporda ABD’nin müzakereler kapsamında ABD ilaç şirketlerinin ve tıbbi malzemelerinin İngiliz pazarına tam erişiminin hedeflendiği belirtiliyor.
İngiliz sağlık sistemi 1948 yılından bu yana herkese ücretsiz ve eşit bir sağlık hizmeti sağlıyor. İngiliz halkı ise ülkenin sağlık hizmetlerinin kademeli olarak özel şirketlere devredilmesi ile sağlık hizmetlerinin ücretli hale gelmesinden endişe ediliyor.
SAĞLIK HİZMETLERİ BÜTÇESİNİN DURUMU
İngiltere’de sağlık sistemine yapılan harcamaların yüzde 99’u vergiler yoluyla finanse ediliyor. Geçen yıl itibarıyla ülkenin sağlık hizmetleri bütçesi yaklaşık 110 milyar sterlin seviyesinde.
İngiliz hükümeti daha önce sorunları giderek artan sağlık sistemine 2019-2024'te kullanılmak üzere sağlık sistemine bütçeden 20 milyar sterlin ek katkı yapacağını açıkladı.
Öte yandan verilere bakıldığında yaşlanan nüfusu payındaki artışa rağmen, İngiltere’de son yıllarda sağlık hizmetleri bütçesindeki artış oranının 2010 öncesine göre azaldığı görülüyor.
Örneğin İngiltere’de Muhafazakar Parti’nin iktidarda olduğu 2010-2016'da sağlık hizmetleri bütçesi yılda ortalama yüzde 1,3 artış kaydetti.
Öte yandan İşçi Partisi'nin iktidarda olduğu 1997- 2010'deki dönemde ülkede sağlık hizmetleri bütçesi yıllık ortalama yüzde 5,6 artış gösterdi.
Ülkenin önde gelen düşünce kuruluşlarından Mali Araştırmalar Enstitüsü’nün (IFS) verilerine göre ise 1955-2016'da ülkenin sağlık hizmetleri bütçesi ortalama yıllık yüzde 4,1 artış kaydetti.
Muhafazakar Parti'nin 20 milyar sterlin ek katkı sözüyle sağlık bütçesinin yıllık yüzde 3,4 artırılması hedefleniyor. Kısacası tarihsel sürece baktığımızda son yıllarda ülkenin sağlık hizmetlerine yapılan yatırımın yetersiz kaldığını söylemek mümkün. Bu durum beraberinde kaynakların yetersiz kaldığı sağlık hizmetlerinde aksamalara neden oluyor.
Bir süreliğine kamuoyu ve muhalefetin baskısı ile İngiliz sağlık sisteminin özelleştirilmesi gündemde soğumaya terk edilebilir ama tüm açıklamaların ışığında İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ardından resmen yürüteceği serbest ticaret anlaşmaları müzakerelerinde yeniden gündeme gelmesi olası görünüyor.
Kaynak: AA