Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, "Yaşadığımız yüksek enflasyonun temel belirleyicileri güçlü ve sürekli arz şokları, döviz kuru gelişmeleri ve bunların etkisiyle bozulan fiyatlama davranışlarıdır. Almakta olduğumuz kararlarla en kısa zamanda enflasyonda kalıcı bir düşüşü sağlamayı amaçlamaktayız." dedi.
İSO Meclisi'nin temmuz ayı olağan toplantısı, "Reel Kesimi Destekleyen Nitelikli Finansman Politikalarının Üretim ve İhracat Açısından Önemi" ana gündemi ile Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi.
İSO Meclis toplantısına konuk olan Kavcıoğlu, burada yaptığı konuşmada, yılın ilk yarısında artan jeopolitik risklerin ve etkilerinin halen devam eden salgından kaynaklanan enerji sorunlarının, arz kısıtları ve tedarik zinciri aksamalarının küresel ölçekte olumsuz yansımalara yol açtığını ve bununla birlikte, enerji ve emtia fiyatları ile arz koşulları ve tedarik sürelerinde son dönemde kısmi bir iyileşme kaydedildiğini söyledi.
Bu çerçevede, gelişmekte olan ülkelerdeki tedarik sürelerinin son aylarda önemli oranda iyileşme göstererek normal seviyelerine oldukça yakınsadığını aktaran Kavcıoğlu, gelişmiş ülkelerdeki tedarik sürelerinin ise bir miktar azalmakla birlikte halen yüksek seviyelerde kalmaya devam ettiğinin görüldüğünü bildirdi.
Türkiye'nin, salgın döneminde iktisadi faaliyet açısından diğer ülkelere kıyasla oldukça başarılı ve güçlü bir performans sergilediğine dikkati çeken Kavcıoğlu,"Bildiğiniz üzere söz konusu dönemde birçok ülkede iktisadi faaliyet gerilemiş ve pek çok ülkede ise büyüme sıfıra yakın bir seyir izlemiştir. Buna karşılık, ilerleyen süreçte hızla normalleşen Türkiye ekonomisi, yüksek oranda büyüyen ekonomiler arasında en üst sıralarda yer almıştır. Bu çerçevede, ekonomimiz 2021 yılında yüzde 11 oranında büyüyerek diğer ülkelere kıyasla oldukça güçlü bir büyüme performansı sergilemiştir.
2022 yılının ilk çeyreğinde Rusya ve Ukrayna arasında başlayan çatışma, süregelen olumsuz yönlü arz şoklarının etkilerinin daha da ağırlaşmasına ve belirsizliklerin artmasına neden olmuştur. Bununla birlikte, yurt içi iktisadi faaliyet negatif arz şoklarına rağmen sürdürülebilir bir yapıda ve kesintisiz bir şekilde güçlü seyrini sürdürmüştür. Bu çerçevede, 2022 yılının ilk çeyreğinde yıllık büyüme oranı yüzde 7,3 olarak gerçekleşmiştir. İkinci çeyreğe ilişkin beklentimiz de büyümenin bu orana yakın olarak gerçekleşeceği yönündedir." ifadelerini kullandı.
Söz konusu güçlü büyümede, net ihracat ve makine-teçhizat yatırımlarının payının dikkati çekici düzeyde olduğunu dile getiren Kavcıoğlu, "Harcamalar tarafından bakıldığında, net ihracatın büyümeye son 5 çeyrek boyunca arka arkaya pozitif katkı sağladığı görülmektedir. Makine-teçhizat yatırımlarının da pandemi sonrası dönemde büyümeye aralıksız olarak pozitif yönde katkı verdiği gözlenmektedir. Üretim tarafında ise hizmet ve sanayi sektörleri büyümeye katkı vermeyi sürdürmüştür." dedi.
Başkan Kavcıoğlu, açıklanan son verilerin, yılın ikinci çeyreğinde, sanayi üretiminin, sürdürülebilir bileşenlerin desteğiyle olumlu bir seyir izlemeye devam ettiğini gösterdiğini belirterek, "2020 yılının üçüncü çeyreği ve sonrasında yıllık bazda aralıksız büyüyen sanayi üretimi, 2022 yılı mayıs ayında yüzde 9,1 oranında önemli oranda bir artış kaydetmiştir. Üretimde gözlenen bu artış, imalat sanayisinin geneline yayılırken ihracatçı sektörlerde sanayi üretimi daha da güçlü seyretmektedir. Sanayi ciro endeksleri de yurt dışı talebin sanayi üretimini olumlu etkilediğini göstermektedir." diye konuştu.
Güçlü ekonomik büyümenin, kapasite kullanım oranlarına da yansıdığını dile getiren Kavcıoğlu, kapasite kullanım oranlarının tüm sektörlerde yükselirken, bazı alt sektörlerde tarihsel ortalamalarının da üzerine çıktığını ve bu durumun, ilave kapasite ihtiyacına işaret ettiğini ve yatırım talebini desteklediğini bildirdi.
Öte yandan, geçmiş dönem ortalamalarının üzerinde seyreden imalat sanayi kapasite kullanım oranlarının, firmaları kapasite genişletmeye teşvik etmek suretiyle, yatırımlardaki kuvvetli eğilimin devam edeceğine işaret ettiğini aktaran Kavcıoğlu, bu çerçevede, kapasite artışları son dönemde yatırım iştahı yüksek olan firmaların bulunduğu sektörlerde daha belirgin olduğuna dikkati çekti.
Yatırım ve ihracat gibi sürdürülebilir bileşenlerdeki istikrarlı gidişatın da istihdamı olumlu yönde etkilediğini belirten Kavcıoğlu, "Türkiye ekonomisindeki son dönem istihdam gelişmeleri son derece umut vericidir. 2020 yılı ikinci çeyrekten itibaren hızla artan sanayi üretiminin yanı sıra yatırım harcamaları ve ihracatın da etkisi ile istihdam edilen kişi sayısı 2022 yılı ilk çeyreği itibarıyla 1,3 milyonu hizmet sektöründe, 900 binden fazlası sanayi sektöründe olmak üzere yaklaşık 2,7 milyon kişi artmıştır.
Yıl başından itibaren ise istihdamımız yaklaşık 846 bin kişi artmıştır. İstihdamdaki bu artış emsal ülkelere kıyasla oldukça yüksektir. Bu ülkelerin nüfusları ve istihdam artışının kaynaklarına bakıldığında ise istihdam performansımız çok daha dikkat çekici hale gelmektedir. Özellikle imalat sanayi istihdamı konusunda güçlü bir performans gözlenmektedir." açıklamasında bulundu.
Türk ekonomisinin, yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı artırmayı merkeze alan ve sanayicilerin odağında olduğu bir yapısal dönüşüm sürecinde bulunduğunu hatırlatan Kavcıoğlu, "Çevrimsel etkilerden arındırıldığında, Türkiye ekonomisi, bu analizin yapılmaya başlandığı 2004 yılından bu yana ilk defa ve üst üste iki çeyrek boyunca cari fazla vermiştir. Bir başka deyişle, bu yeni denge, küresel enerji ve emtia fiyatları normalleşme eğilimine girdiğinde ekonomimizin cari fazla verme kapasitesine ulaşmasına, kısa vadeli finansman ihtiyacının asgariye inmesine ve ihracata dayalı büyümeye işaret etmektedir.
Bu durum, ülkemiz için yeni bir dönemin başlangıcını oluşturmaktadır. Bir diğer deyişle, Türkiye ekonomisinin büyürken eşanlı olarak cari fazla verir hale gelmesi, büyüme ve fiyat istikrarının sürdürülebilir bir patikada kalıcı olarak tesis edilmesini sağlayacaktır. Merkez Bankası olarak uygulamakta olduğumuz politikalarla, enerji fiyat artışları tarafından gölgelenen ve verilerle tespit ettiğimiz bu tarihi fırsatın kalıcı olmasını sağlamaya kararlıyız." değerlendirmesinde bulundu.
Başkan Kavcıoğlu, dış dengenin önemli bir unsuru olmasının yanı sıra geniş bir istihdam ve gelir kaynağı olan turizm sektörünün ilk 5 aydaki performansı memnuniyet verici olduğunu, ziyaretçi sayılarının 2021 yılına göre aylık bazda artış kaydettiğini ve 2019 yılı rakamlarına yaklaştığını söyledi.
Salgın öncesinde istikrarlı bir büyüme eğilimi sergileyen ihracatın, salgın sonrası dönemde bu eğilimini daha da güçlendirerek keskin bir artış gösterdiğini anımsatan Kavcıoğlu, önemli ticari ortaklar arasındaki sıcak çatışmaya rağmen, ihracatta gerçekleşen rekor niteliğindeki bu artışın temel olarak 3 etkene dayalı olduğunu değerlendirdiklerini kaydetti.
Kavcıoğlu, şöyle devam etti:
"Bunlardan birincisi, pandemi sonrasındaki süreçte küresel ticaretin yeniden şekillenişinde Türkiye’nin göreli avantajlarının artmasıyla önemli bir ticaret üssü olarak konumlandığını görüyoruz.
İkincisi, ihracatçılarımızın dayanıklı ve esnek yapıları sayesinde ürün ve ülke çeşitliliği sağlayarak değişen koşullara hızlıca uyum sağlama kapasiteleri olduğunu gözlemliyoruz. Bu noktayı sizlerle daha ayrıntılı olarak ele almak istiyorum. Bildiğiniz üzere ülkemiz, birçok benzer, komşu ve bölge ekonomisine kıyasla çok daha güçlü bir ihracat yapısına sahiptir. Bu durum imalatın ihracat içerisindeki yüksek payı ile ihracat yapılan ülke sayısı ve ihraç edilen ürün sayısının çeşitliliği ile desteklenmektedir.
2022 yılında ihracatımızın ülke ve ürün çeşitliliği 2006 yılına göre iki kat artmıştır. 2015-2022 yılları arasında ihracatımızdaki artışın yaklaşık yüzde 29’u yeni pazar girişleriyle gerçekleşmiştir. İhracatçı firmalarımızın esnek ve dinamik yapısı ekonomimizi dışsal şoklara karşı korumaktadır. Firmalarımızın yeni ürünler sunmak ve yeni pazarlar bulmak suretiyle sergilediği bu esneklik, son dönemde yaşanan sıcak çatışma da dahil, olumsuz koşullarda muhtemel kayıpların telafi edilmesine imkân sağlamaktadır.
Üçüncüsü ise Merkez Bankası tarafından yapılan düzenlemelerle finansal sistemin ihracatçılarımıza üretimlerini artırmaya yönelik daha elverişli koşulların oluşturulduğunu değerlendiriyoruz. Bu çerçevede, mayıs ayı itibarıyla yatırım ve ihracat kredilerinin toplam ticari krediler içerisindeki payının yüzde 28’e yaklaşarak son 20 yılın en yüksek seviyesine ulaştığının altını çizmek isterim."
Türk lirası cinsi ihracat ve yatırım kredilerinin de 2022 yılı başından itibaren hızlı bir artış gösterdiğini dile getiren Kavcıoğlu, "Aralık 2021-Mayıs 2022 döneminde TL ticari krediler 618 milyar TL artarken, bu artışın 154 milyar TL’si ihracat ve yatırım kredilerindeki artıştan kaynaklanmıştır. Bu kapsamda, 2022 yılı öncesinde ihracat ve yatırım kredilerinin toplam TL ticari krediler içerisindeki payı yüzde 10,1 civarında durağan bir seyir izlemekteyken, yapılan düzenlemelerle 2022 yılı mayıs ayı itibarıyla yüzde 13,9 seviyesine ulaşmıştır." dedi.
Kavcıoğlu, reeskont kredilerine ilişkin ise şunları kaydetti:
"Merkez Bankası olarak tanımış olduğumuz reeskont kredisi imkânı ile son 5 yılda ihracatçı firmalara 106 milyar ABD doları finansman sağlanmıştır. Kullandırılan reeskont kredisi maliyetleri piyasa faizlerinin çok altında olup firmaların finansman giderlerinin makul seviyelerde seyretmesine katkı sağlamaktadır. Merkez Bankası tarafından reeskont kredisi kullanan firmalara 2017 yılından itibaren uygun faiz koşullarının sunulmasıyla yıllık ortalama 250 milyon dolara ulaşan maliyet avantajı sağlanmıştır.
Geçen yılın ilk yarısına kıyasla 2022 yılının ilk 6 ayında reeskont kredisi kullanan firma sayısı 2.199’dan 4.476’ya; kredi kullanım tutarı da 9,3 milyar ABD dolarından 11,1 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Hedefli kredi politikamızda kaynakların yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı artıracak yönde ve uygun şartlarda sağlanması temel ilkemizdir. Bu nedenle, krediye erişimin tabana yayılmasını ve sanayicilerimizin krediye kolayca erişmesini son derece önemsiyoruz."
Reeskont kredisi kullanımlarının tabana yayılmasına yönelik yaptıkları çalışmalar neticesinde, 2022 yılı başından bu yana toplam kredi kullanımı içerisinde KOBİ’lerin payının istikrarlı bir şekilde arttığına dikkati çeken Kavcıoğlu, "2022 Ocak ayı sonunda reeskont kredisi kullanımları içerisinde yüzde 6 olan KOBİ payı, 2022 Temmuz itibarıyla yüzde 20’nin de üzerine çıkmıştır. Bu kapsamda, ihracat kredilerine erişim konusunda yaptığımız düzenlemeler KOBİ’leri olumlu etkilemiştir. Liralaşma stratejimiz ile birlikte yüzde 90’lara çıkan TL kredi kullanımı içerisinde KOBİ’lerin payı yüzde 50’ye ulaşmıştır." yorumunu yaptı.
Kavcıoğlu, "Reeskont kredi bakiyesi bulunan firmaların net ihracatçılık durumları ve reeskont kredi paylarına yıl başından bu yana bakıldığında, net ihracatçı firmaların reeskont kredi payının yüzde 40’tan yüzde 55’e, kredi kullanan net ihracatçı firma sayısı oranının yüzde 59’dan yüzde 68’e yükseldiği görülmektedir.
Buna bağlı olarak, aynı dönemde reeskont bakiyesi bulunan firmaların net dış ticaret katkısı ve spot piyasada net döviz katkısı da önemli oranda iyileşmiştir. Yeni ekonomi modelimizde cari fazlaya destek olacak hedefli kredi politikalarımızla ülke ekonomimiz için en verimli sonuçları almaya odaklanmış durumdayız. Tüm düzenleme ve kararlarımızı da bu doğrultuda alıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Salgınla başlayan ve jeopolitik risklerle giderek yoğunlaşan arz kısıtlarının ve küresel finansal koşullardaki artan oynaklıkların negatif arz şoklarına neden olarak küresel enflasyonu tarihi yüksek seviyelere çıkardığına dikkati çeken Kavcıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yaşadığımız yüksek enflasyonun temel belirleyicileri güçlü ve sürekli arz şokları, döviz kuru gelişmeleri ve bunların etkisiyle bozulan fiyatlama davranışlarıdır. Almakta olduğumuz kararlarla en kısa zamanda enflasyonda kalıcı bir düşüşü sağlamayı amaçlamaktayız. Bu kapsamda faiz politikasıyla birlikte, likidite, teminat, zorunlu karşılık ve uluslararası rezervlerin yönetimine ilişkin politika bileşenini etkin bir şekilde kullanmaktayız. Bütünleşik politika çerçevemizde liralaşma perspektifiyle araçlarımızı bundan sonra da kullanmaya devam edeceğiz.
Buna ek olarak, para politikası kararlarımızda yatırım ve üretimlerin artmasını sağlayacak ve sürdürülebilir cari denge hedefini destekleyecek finansal koşulların oluşumunu gözetiyoruz. Bunu, sektöre de öncülük edecek yatırım ve ihracat hedefli kredi programlarıyla ve makro ihtiyati politikalarımızla destekliyoruz." (AA)