İzmir'de Z.Y.’ye ait iş yerinde kiracı olarak tuhafiyecilik yapan M.A. aynı yerde yine Z.Y.’ye ait başka bir dükkanın boşalması üzerine oraya geçmek istedi. Ancak mülk sahibi Z.Y. buna razı olmadı. İddiaya göre M.A. izinsiz olarak haber vermeden bu dükkana geçti.
Z.Y. buna itiraz edince taraflar arasında anlaşmazlık çıktı. Kiracı M.A. ve eşinin sözlü ve fiili saldırısına maruz kaldığını iddia eden Z.Y., İzmir Konak Kaymakamlığı'na başvurup M.A.’nın ve eşinin eyleminin 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 256. maddesi gereğince kiralananı açıktan fena kullanma niteliğinde olduğunu ileri sürdü.
M.A.’nın taşınmazından tahliyesine karar verilmesini talep etti.
M.A.’nın avukatı ile verdiği cevap dilekçesinde ise dava konusu iş yerinin taraflarca imzalanan yazılı kira sözleşmesi uyarınca müvekkili tarafından aylık 500 TL kira bedeli ile kiralandığını ve bugüne kadar işlemiş kira bedellerinin de ödendiğini, davacı tarafa yönelik küfür, hakaret ve saldırı iddialarının tamamen asılsız olduğunu, aksine davacının müvekkiline yönelik küfür, hakaret, tehdit ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267/1. maddesinde tanımlanan iftira suçunu işlediğini, müvekkilinin taşınmazda yaptığı birtakım tadilat, tamirat ve tefrişten sonra tahliye etmesi konusunda tehdit ve hakarette bulunduğunu, müvekkilinin işyerini işgal ettiği iftirası ile Konak Kaymakamlığı'na idari başvuru yaparak taşınmazın 3091 sayılı Kanun uyarınca tahliye edilmesini talep etti.
M.A.’nın avukatı ancak iş yerinin müvekkili tarafından kira sözleşmesine dayalı olarak kullanıldığı gerekçesiyle talebin reddine karar verildiğini, davacı hakkında iftira suçundan şikayetçi olunduğunu ve soruşturmanın devam ettiğini belirterek davanın reddini istedi.
Her iki tarafın da birbirine açtığı ceza davalarında kiralayanın şikayeti üzerine davalı kiracı hakkında hakaret ve basit yaralama suçundan kamu davası açılırken, Sulh Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama sonunda, davalının “mahkumiyetine yeter delil olmadığı müsnet suç sabit olmadığından beraatına” karar verilip karar temyiz incelemesinden geçerek kesinleşti. Hakkında beraat kararı verilen davalı kiracı ise kiralayan hakkında iftira suçundan şikayetçi olduğu İzmir 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama sonunda kiralayan hakkında iftira suçundan cezalandırılmasına, "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına" karar verilip karar kesinleşti.
Sulh Hukuk Mahkemesi, “Davacı tanığının hazırlık aşamasındaki ifadesinde ve ceza yargılamasında görgüsü olmadığını bildirmesine rağmen mahkememizde aksi yönde beyanda bulunduğu, bu tanığın son ifadesinin de samimi görülmediği, diğer iki tanığın hazırlık aşamasındaki ifadesi ile ceza mahkemesindeki ifadesinin çelişkili olduğu, diğer tanıkların hakarete ilişkin görgülerinin olmadığı gerekçesiyle” davanın reddine karar verdi.
Davalı kiracının kiralayana yönelik hakaret ve basit yaralama eyleminin olup olmadığı bu hususun kira ilişkisini çekilmez hale sokup sokmadığı hususunda toplanan Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi, “Ceza dosyasında dinlenen tanık anlatımlarından davalı kiracının kiralayana yönelik fiili ve sözlü eyleminin olduğu hakaret içerikli sözler söylediği, kiralayana yönelik manevi ızrar yaptığı anlaşılmaktadır. Davalının, ceza yargılamasında yeterli delil olmadığı gerekçesiyle beraat etmiş olması Türk Borçlar Kanunu 74. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlamaz. Ceza yargılamasında eylemin yasada belirtilen tipik suç tanımına uyup uymadığı, kast unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilirken, hukuk hakimi, eylem suç teşkil etmese de daha geniş bir yorumla eylemin hukuka aykırı olup olmadığını, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin hukuka aykırı eylem nedeniyle çekilmez hale gelip gelmediğini inceler. Gerek ceza yargılamasında dinlenen tanık anlatımları gerekse davalı kiracının kiralayan aleyhine iftira suçundan şikayette bulunarak husumeti devam ettirmesi taraflar arasındaki kira ilişkisinin çekilmez hale geldiğini göstermektedir. Türk Borçlar Kanunu 316/2. (doğrusu 316/3.) maddesindeki şartların oluştuğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlara uyulmadan yazılı biçimde davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir” gerekçesi ile kararı bozdu.
Bozma kararının ardından Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından, “Yargıtay bozma ilamında, kiracının, kiralayan aleyhine iftira suçundan şikâyette bulunması hususunun kira sözleşmesinin çekilmez hâle gelmesi olarak kabul edildiği, kiracının iftira suçundan kiralayan aleyhine şikâyette bulunmasının, kiracının BK’nın 256/1. maddesinde belirtilen 'icap eden vazifeye' 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’ndaki (TBK) 'saygı göstermek' yükümlülüğüne aykırılık olarak görüldüğü, ancak kiracının Anayasal bir hak olan şikâyet hakkını kullanması hususunun göz ardı edildiği, Anayasal bir hakkını kullanan kiracıya, bu hakkını kullanmasından dolayı aleyhine hukukî sonuç yüklenmesinin doğru olmadığı, kiraya verenin kendi eylemi ile iftira suçunun oluşmasına neden olduğu ve bu durumdan yararlandırılmasının mümkün olmadığı, gerek kiracının gerekse kiraya verenin birbirlerine saygılı davranmak zorunda olduğu, kiracının iftira suçundan yaptığı şikâyetinin aleyhine sonuç doğurmasının yerinde görülmediği gerekçesiyle” direnme kararı verildi.
Direnme kararı süresi içinde davacının mirasçıları vekili tarafından temyiz edildi.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise, “Taraf beyanları ve dosya kapsamına göre davacı, davalı hakkında hakaret ve basit yaralama suçlarından şikâyette bulunmuş, Sulh Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, mahkumiyete yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle davalının müsnet suçlardan beraatına karar verilmiştir. Davalı da davacı hakkında hakaret ve iftira suçlarından şikâyette bulunmuş, Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacının hakaret ve iftira suçlarından mahkûmiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bu durumda, davacı ve davalının birbirleri hakkında şikâyette bulundukları, haklarında ceza mahkemelerinde yargılamalar yapıldığı, böylelikle kira ilişkisinin kiraya veren bakımından çekilmez hâle geldiği anlaşılmakla BK’nın 256/2. (TBK’nın 316/3.) maddesindeki şartların oluştuğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekir” diyerek, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin direnme kararını, kiracının tahliyesi yönünde hüküm kurulması yönünde bozdu.
(İHA)