İSTANBUL (AA) - ALİ ATAR - Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, "Türkiye, demokrasi adına verdiği haklı mücadelesini, vatandaşından iş dünyasına, siyasete ve ordusuna kadar topyekun birlik içerisinde vermeye devam edecek, dünyanın neresinde olursa olsun, yönünü hep milli rotasında tutacaktır." dedi.
Gülle, AA muhabirine 15 Temmuz hain darbe girişimine ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türk milletinin topyekun ortaya koyduğu iradesiyle darbelere dur demeyi başardığını belirterek, hıyanet içerisinde kirli planlar yapanlara bundan sonra da böyle bir teşebbüsü akıllarına bile getiremeyeceklerinin en vurucu şekilde gösterildiğini söyledi.
Kahraman Türk milletinin, milli iradenin tartışılmaz gücüyle tanklara, uçaklara ve hain kurşunlara tarihte birçok kez olduğu gibi göğüs gerdiğini dile getiren Gülle, halkın dünya siyasetinde eşi benzeri görülmemiş bir destana ve demokrasiyi sahiplenme mücadelesine imza attığını vurguladı.
Gülle, Türk ticaret diplomasisinin saha neferleri ihracatçıların, hain teşebbüsün direkt olarak gelişen ve büyüyen Türkiye'yi hedef aldığını gayet iyi bildiğini belirterek, Türkiye'nin artık ihracatta büyük atılımlar yapan, savunma ve havacılıktaki başarıları başta olmak üzere teknolojiyi artık sadece kullanan değil, üretebilen, modernize edebilen ve ihraç edebilen bir ülke olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği dinamizm ve ekonomi yönetiminin de destekleriyle, TİM'in 2019'da yeni bir misyon ve vizyon ortaya koyduğunu anlatan Gülle, "Dış ticaret fazlası veren Türkiye' diyerek çıktığımız yolda, 5G vizyonunu, yani, 'Güçlü Türkiye', 'Güçlü Ekonomi', 'Güçlü İhracat', 'Güçlü İnsan Kıymetleri' ve 'Güçlü İhracat Altyapısı' mottolarını oluşturduk. Bugün Türkiye, 2060 yılında 102 milyona giden toplam nüfusu ve 60 milyona yükselecek olan çalışan nüfusu ile büyük bir potansiyel barındırıyor. Nitelikli insan kaynağı yaratmak adına bugünden atılacak olan yapısal reform adımları, hem sanayide hem de içerisinde bulunduğumuz teknolojik dönüşüm döneminin doğurduğu yeni iş alanlarında ülkemizdeki potansiyeli karşılamayı amaçlamalıdır. 2019 yılını 'Sürdürülebilirlik ve Yenilik Yılı' olarak tanımlamamızın da asıl öngörüsü bu potansiyele dayanmaktadır. 15 Temmuz’da birlik olan iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları aracılığı ile ekonomi yönetimine daha etkin katılım başladı. Piyasa ekonomisine dayalı zihinsel, kurumsal ve sektörel boyuttaki dönüşüm, başarıyla hayata geçmeye başladı. Bu da hem Türk toplumunun hem de dünyanın Türkiye algısını daha da güçlendirdi ve ekonomik demokratikleşmesinin güçlendirdiği öz güveni, milli egemenlik, milli irade ve milli ekonominin korunması ve kollanması adına çok daha güçlü bir zemine taşıdı." diye konuştu.
Gülle, 16 Temmuz 2016 sabahı Türkiye'nin, milli iradenin tüm süreçlere hakim olduğu, bugün ve gelecekte içeriden ve dışarıdan kimsenin artık Türkiye'nin geleceğine, kaderine müdahale etmeye cesaret edemeyeceği bir döneme uyandığını belirterek, "16 Temmuz’dan bu güne olduğu gibi Türkiye, demokrasi adına verdiği haklı mücadelesini, vatandaşından iş dünyasına, siyasete ve ordusuna kadar topyekun birlik içerisinde vermeye devam edecek, dünyanın neresinde olursa olsun, yönünü hep milli rotasında tutacaktır." dedi.
- "Kayyumdaki şirketler, sisteme daha yönetilebilir yapılar halinde enjekte edilmeli"
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan da Türkiye Cumhuriyeti tarihine kara bir leke olarak geçen ve Türk Milleti’nin tüm dünyaya demokrasi dersi verdiği 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün üzerinden üç yıl geçtiğini hatırlatarak, "Türkiye Cumhuriyeti yaşadığı sürece minnetle anılacak olan 15 Temmuz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimize bir kez daha şükranlarımı sunuyorum." ifadesini kullandı.
Kaan, FETÖ ile ekonomik mücadelenin aslında ekonominin zayıf yanlarını keşfederek bunlarla mücadele edebilmek ve uzun soluklu çözümler üretmek adına bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
Teori ve görüntüde sorunsuz gibi işleyen ancak uygulama noktasında hata veren ekonomi bileşenlerinin "iktisadi kaçak" olarak tanımlandığını bildiren Kaan, ekonomik modeller işletilirken hesaplamaların, piyasa koşullarında işletilememesinin temel nedeninin sistemdeki iktisadi kaçaklar olduğunu kaydetti.
Kaan, 15 Temmuz sonrasındaki sürecin, ekonomik kaçakları göstermesi adına önemli olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sermaye birikimi yeterli düzeyde olmadığı sürece ekonomik politikaların sürdürülebilirliği tehlike altındadır. Sağlıklı bir finans sektörü ve derin sermaye piyasası ancak sermaye stokunun ülke lehine genişletilmesiyle mümkündür. Bunun için milli sermaye stoku oluşturulması ve yatırımların yerlileştirilmesi, uzun bir süredir MÜSİAD olarak savunduğumuz bir görüştür. Tıpkı toprak reformunun sanayi devrimini hızlandırması gibi dünya, sermaye reformunun milli servet birikimi yaratması ve refahı artırması teorisini çalıştırmaktadır. Örneğin kayyumdaki şirketlerin milli bir unsur olarak yeniden yapılanması ve sisteme, ortaklıklar halinde, temizlenerek aktarılması mümkündür.
Aynı şekilde reel ekonomik parametrelerin sığ sermaye piyasası ile işletilemeyeceği açıktır. Bunun için alternatif fonlama modellerinin geliştirilmesi ve kayyumdaki şirketlerinin sektörel verimliliklerine göre parçalanarak sisteme daha yönetilebilir yapılar halinde enjekte edilmesi gerekir. Büyümek isteyen sanayiciler açısından hazır kurulu yapılar olan bu firmaların, hızlıca yabancı ya da yerli ortaklıklarla özel sektöre kazandırılması gerekir. Yabancı yatırımın yerlileştirilmesi de bu sayede yeniden yapılandırılabilir. Ancak bu işlemlerde ortaklık yapıları ve yabancı ortağın menşei, yabancının kimlerden oluştuğu ve buraya gelme sebebi gibi sorular bir güvenlik meselesi ciddiyetiyle ele alınmalıdır."
- "15 Temmuz’un hedeflerinden biri, istikrarlı bir şekilde büyüyen Türkiye ekonomisiydi"
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın ise 15 Temmuz’da hain darbe girişiminin hedefinin mevcut siyasi istikrarın yanı sıra 13 yıldır sürekli istikrarlı bir şekilde büyüyen Türkiye ekonomisi olduğunu belirterek, Türkiye'nin ekonomik büyüme performansı, artan refah seviyesi, özellikle dış yatırımlar için cazibe merkezi olmasıyla sürekli yükselen bir grafik çizdiğini anımsattı.
Türkiye'nin darbe girişimiyle 20 milyar dolara yakın bir kayıp yaşadığını kaydeden Aydın, "Darbe teşebbüsü sonrasında, yerinde alınan kararlarla darbenin ekonomiye etkileri zayıflatılmaya çalışılsa da Türkiye aleyhine bu durumu fırsata çevirmeye çalışan zihniyetler tarafından ülkemiz aleyhinde bulunulan kara propagandalar ile darbe teşebbüsünün ekonomimize belirli bir oranda etkisi oldu. Darbenin hemen akabinde, kredi derecelendirme kuruluşlarının takvim dışına çıkarak not düşürmesi, ülkemiz aleyhine çalışan zihniyetlerin fırsatçılığını da ortaya koydu. Bu süreçte özellikle özel sektöre borç veren finansal kuruluşlar baz aldığından dolayı, bu durumun Türkiye’de ekonomik anlamda riskleri artırmaya neden olduğu ve kredi derecelendirme kuruluşlarının olumsuz tavır takındıkları net bir şekilde ortaya koyuldu. Yine bu süreçte Türkiye’ye giriş çıkış yapan kişi sayısı bir önceki yıl 115 milyonlara dayanmışken, bu rakam darbenin yaşandığı yıl 80 milyonun altına düştü. Döviz kurları arttı, borsada haftalık büyük düşüşler yaşanarak şirketlerimiz ciddi maddi kayıplara uğradı. Bu kayıp oranı da 80 milyar lirayı buldu. Bir çok insan bankalardan mevduatlarını çekti. Bu oran normal bir güne oranla 2,5 kat daha fazla oldu. Türkiye üzerinde 'siyasi risk var' açıklamaları, yabancı yatırımcıların ülkemizi tercih etmesine engel oldu." şeklinde konuştu.
Aydın, darbe girişiminin hemen akabinde gerek hükümet gerekse bankacılık, özel sektör ve STK’lardan yapılan ekonomiye ilişkin güven verici açıklamaların, hasarın önlenmesinde büyük etkisi bulunduğuna dikkati çekerek, bu dayanışmanın millet omuz omuza verdiğinde neleri başarabileceğinin somut bir göstergesi olduğunu söyledi.
Kara propagandaların Türkiye düşmanlarının himayelerinde, çeşitli platformlarda sürdüğünü belirten Aydın, "Eli kanlı bu zihniyetler ile mücadelemiz, minnettarlık duyduğumuz kahraman şehitlerimizden aldığımız güç ile artarak devam edecek ve asla son bulmayacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar beyhude bir uğraş ve büyük bir hainlik içendedirler. Türkiye, kamu maliyesinde yer alan güçlü göstergeleri, güçlü bankacılık sistemi ve önüne koymuş olduğu aktif yapısal reformlarla pozitif bağlamda yükselişini sürdürecektir. Darbeci kalıntılarına verilecek en büyük cevap 'güçlü Türkiye' olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.