BORYAD Dergisi Piyasalar ve Kriz Araştırmasını açıkladı.
Yapılan açıklamaya göre, 'Piyasaların Krizi Bitti Ekonominin Krizi Ne Zaman Bitecek?' sorusuna cevap aranan araştırma sonuçları şöyle: "Küresel kriz sona erdi artık yükselme zamanı! Piyasaların son birkaç ayki hareketlerine bakan herkes bu konuda hem fikir gibi. Ancak piyasalardaki geleceği satın alma girişimleri, şu soruyu da beraberinde getiriyor: Bu parlak gelecek ne zaman gelecek?
Son bir yıldır tüm piyasalar krize odaklanmış durumda. Şiddetli fırtına öncesinde esen ufak rüzgarlar gibi 2007 yılı başından beri geleceğini belli eden kriz, geçen yılın Eylül ayında Lehman Brothers’ın batışıyla tepe noktasına ulaşmıştı. 2009 Şubat’ına kadar da piyasalarda benzerini uzun zamandır görmediğimiz bir oynaklık oluştu. Şubat’ta alınan kararlar ve piyasalara verilen mesajlarla beraber, kriz etkisini derece derece kaybetmeye başladı.
Şubat ayından bu yana yaşanan piyasa rallisi ile hammaddelerin, hisse senetlerinin daha doğrusu piyasadaki tüm likit varlıkların fiyatlarında ciddi yükselişler oldu. Örneğin petrol fiyatları 40 dolardan 70 dolar üstüne çıkarken, Dow Jones Sanayi Endeksi 6.500 seviyelerinden 9.500’lerin üstüne kadar yükseldi. Hatta yurtiçine baktığımızda İMKB-100 endeksi 22.000’lerden 45.000 seviyelerine tırmandı. Dolar bazında getirileri %300’ün üstünde prim yapan İMKB-30 hisseleri olduğunu bile gözlemlemek mümkün.
Piyasalar aslında her zaman söylendiği gibi, geleceği satın almaya çalışıyordu. Yani kriz sonrasında oluşacak şirket kârlarını bugünden tahmin edip onun üzerine oynuyordu. Ancak bu hareketin bu denli hızlı ve yükselişin neredeyse piyasaları eski seviyelerine getirecek kadar abartılı hale gelmesi, kafalarda haklı soru işaretleri oluşturuyor:
Ekonominin, krizde oluşan bu kadar büyük kayıptan kurtularak eski haline dönmesi ne kadar zaman alacak? Piyasaların önceden satın aldığı bu öngörü, ne zaman gerçekleşecek?*****
GÖSTERGELER: İŞSİZLİK VE KAPASİTE KULLANIM ORANLARI Piyasa göstergeleri üzerinden yapılan tahminler, beklenen parlak günlerin çok da yakında olmadığı yönünde. Örneğin kapasite kullanım oranları 2008’in ilk 8 ayında ortalama %81 düzeyinde gerçekleşirken, krizin etkileri ile birlikte Kasım’da %72.9 düzeyinde idi. Ocak 2009’da ise en düşük seviyesi olan %63.8’e gerilemişti. Piyasalardaki iyimserlikle birlikte bu oranlar yükselmeye başlasa da Temmuz itibariyle geldiğimiz seviye %72.3. Yani krizin ayak seslerini duyduğumuz dönemler düşünülürse, daha ciddi bir atak yapılması gerekmekte. Kapasite kullanım oranlarının kriz öncesine ne zaman dönebileceği konusunda uzmanların en yakın tahminleri, 2010’un ikinci yarısını işaret etmekte.
Kapasite kullanım rakamları bize diğer bir temel gösterge olan işsizlik oranları açısından da çok büyük ipuçları veriyor. 2008 yılı içinde işsizlik ortalama %11’ler düzeyinde iken, kriz yüzünden kapanan birçok işyeri ve işten çıkarılan çalışanların sayısında yaşanan büyük artış ile %15.3 seviyesine yükselmiş durumda.
Kapasite kullanım oranlarından farklı olarak bu göstergede daha yukarı trendi destekleyecek bir gelişme maalesef gözlenemedi.
Uzmanların, işsizlik oranlarının eski seviyelerine ne zaman geleceği konusunda hiçbir tahmin de yapamadığı görülüyor. Bir diğer deyişle, işsizlik oranlarında eski seviyelere dönebilme konusunda kara hâlâ görünmüş değil hatta geçilmesi gereken koca bir okyanus var.
Bu konuyla ilgili en somut açıklamalardan biri, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’ndan geldi. Hisarcıklıoğlu, Türkiye'de 6 milyon 100 bin işsiz kişi olduğuna dikkat çekerken, 70 milyonluk ülke nüfusu içinde çalışabilir durumdaki nüfusun 35 milyon olduğu düşünüldüğünde, bu rakamın çok ciddi bir tehlike olduğunu ifade etti. TOBB Başkanı, bu konuda bir an önce önlem alınması gerektiğinin de altını çizdi.*****
MİLLİ GELİRDE KRİZ ÖNCESİ RAKAMLARI YAKALAMAK UZUN SÜRECEK
Milli gelir oranlarına baktığımızda ise, hem dolarda yaşanan yükselme hem de ekonomideki daralmanın etkisiyle, 2008 sonu itibariyle 729 milyar dolar olan milli gelirin 2009 sonunda 177 milyar dolar gerileyerek 552 milyar dolara düşeceği görülüyor. Piyasa uzmanlarının genel tahmini, 2008 sonu rakamlarına ancak 2012-2013 yıllarında geri döneceğimiz yönünde. Kriz öncesindeki kişi başına düşen milli gelir rakamlarını yakalamak ise, daha uzun zaman alacak gibi. Çünkü bu yöndeki zaman tahminleri, 2015 yılını işaret ediyor.
Kamu maliyesi 2007 yılında gerçekleşen seçim öncesinde bozulmaya başlamış, kriz yılına zaten belli bir bozulmayla girmişti. Krizin etkisiyle azalan vergi gelirleri ve ekonomiyi canlandırmak adına alınan tedbirlerle giderlerde oluşan artış sonucunda, bütçe açıkları devasa boyutlara ulaştı. Dünya çapında tüm ülkelerde benzer gedikler oluşsa da, Türkiye’nin kamu borç stokunun bulunduğu seviyeler düşünüldüğünde, bu açıkların doğurabileceği riskler daha net bir şekilde kendini gösteriyor.
2001 sonrasında faiz dışı bütçede %6’lar düzeyinde fazlalar veren Türkiye ekonomisi, 2009 yılında uzun zamandan sonra ilk kez faiz dışı bütçesinde açık vereceğe benziyor. Türkiye’nin bu konudaki en büyük şansı, faizlerin şu an tarihi düşük seviyelerde seyretmesi. Bu durum, en azından yakın tarihte borç çevirme gibi bir risk olmaması sebebiyle yüreklere su serpiyor. Yeniden ekonominin başına geçen Devlet Bakanı Ali Babacan’ın, bütçedeki bu dev açığa çözüm bulmak için hızlı bir çalışma içinde olduğunu görüyoruz. Babacan’ın, görevine başladığı ilk günlerde bütçenin nasıl bu kadar bozulduğu konusunda bürokratlara eleştiri yaptığı, basında yer almıştı. Bugünlerde yapılan hazırlıklarla bütçe açıklarına yönelik ciddi tedbirler alınacağı, bunun da IMF ile anlaşma olasılığını arttıracağı düşünülüyor.*****
SANAYİ ÜRETİMİ DİPLERDE
2009’un ilk yarısında imalat sanayinde üretim, geçen yılın aynı dönemine göre %22.5 oranında bir düşüş gösterdi. Bu yılın ilk 3 ayındaki ortalamalara göre, ikinci yarıda düşüşün gerilediğini görüyoruz. Ama hâlâ diplerde dolaşıyoruz. Yılın ilk 3 ayında imalat sanayindeki düşüş, geçen yılın aynı dönemine göre %24.5 olmuştu. Ara malları üretimindeki azalmada ciddi bir hız kesme görülmüyor. Benzer şekilde, yatırım malları üretiminde de ciddi bir kıpırdanma yok. 2005 yılında ortalama üretim düzeyi 100 kabul edildiğinde, imalat sanayi endeksinin son 12 aylık ortalaması 101.7 oldu. Kısacası, sanayi üretimi 2005 yılına dönmüş durumda.
Enflasyon oranlarına baktığımızda ise, krizin, fiyat istatistiklerini tarihi düşük seviyelere getirdiğini gözlemliyoruz. Benzer şekilde krizin etkisi ile Türkiye’nin dış ticaret dengesi ve cari açık rakamlarında ciddi iyileşmeler olduğu anlaşılıyor. Ama krizin etkilerinin geçmeye başlayacağı tahmin edilen 2010’un ikinci yarısı sonrasında, bu göstergeleri de çok yakından takip etmek gerekebilir. Merkez bankaları tarafından tüm dünyaya açılan para musluklarının, enflasyonu tüm dünyada tetikleyebileceği, uzmanların birçoğunun birleştiği nokta. Türkiye’nin de yapısal olarak tedbir alınmadan enflasyonu indirdiği bu seviye, ileride korunması güç bir gösterge olabilir.
Eldeki göstergeler ve beklentiler ışığında bir değerlendirme yapılırsa, Türkiye’nin kriz öncesi günlerine dönmesi bir hayli vakit alacağa benziyor. Buna rağmen borsanın neredeyse kriz öncesi seviyelerine gelmesi, akıllara şunu getiriyor: Ya geçmişte borsanın fiyatlamasında bir yanlış vardı ve normalde bulunmamız gereken seviyenin altındaydık ya da krizin düzeltmesi olarak adlandırılabilecek bu hareket abartılarak kriz sonrası bir ralliye dönüştü. Fiyatlarda belli balonlar oluştu ve kısa dönemde piyasalarda aşağı hareketler başlayacak. Borsanın ekonomik göstergelerden bağımsız hareketinin sadece kısa dönemli olabileceğini, İMKB bize son yıllarda defalarca gösterdi ve bunu bir kez daha gösterecek gibi.*****
Milli gelir oranlarına baktığımızda, hem dolarda yaşanan yükselme hem de ekonomideki daralmanın etkisiyle, 2008 sonu itibariyle 729 milyar dolar olan milli gelirin 2009 sonunda 177 milyar dolar gerileyerek 552 milyar dolara düşeceği görülüyor. Piyasa uzmanlarının genel tahmini, 2008 sonu rakamlarına ancak 2012-2013 yıllarında geri döneceğimiz yönünde.
Piyasalar aslında her zaman söylendiği gibi, geleceği satın almaya çalışıyordu. Yani kriz sonrasında oluşacak şirket kârlarını bugünden tahmin edip onun üzerine oynuyordu. Ancak bu hareketin bu denli hızlı ve yükselişin neredeyse piyasaları eski seviyelerine getirecek kadar abartılı hale gelmesi, kafalarda haklı soru işaretleri oluşturuyor:
Ekonominin krizde oluşan bu kadar büyük kayıptan kurtularak eski haline dönmesi ne kadar zaman alacak?
Eldeki göstergeler ve beklentiler ışığında bir değerlendirme yapılırsa, Türkiye’nin kriz öncesi günlerine dönmesi bir hayli vakit alacağa benziyor. Buna rağmen borsanın neredeyse kriz öncesi seviyelerine gelmesi, akıllara şunu getiriyor: Ya geçmişte borsanın fiyatlamasında bir yanlış vardı ve normalde bulunmamız gereken seviyenin altındaydık ya da krizin düzeltmesi olarak adlandırılabilecek bu hareket abartılarak kriz sonrası bir ralliye dönüştü."