IMF anlaşması yine tehlikede
Piyasaları dünden itibaren yeniden, “Acaba Hükümet IMF ile stand-by anlaşması yapmayacak mı?”tedirginliği sarmaya başladı. Bu tedirginlikte Başbakan Tayyip Erdoğan’ın IMF hakkında, yeniden seçim öncesi sert söylemlerini tekrarlamaya başlaması en önemli rolü oynuyor.
Referans'ın haberine göre, Başbakan’ın bu tavrının yanı sıra IMF kaynaklarından gelen haberler de tersine dönmeye başladı. Daha geçen hafta IMF yetkililerinden anlaşma konusunda olumlu görüşler gelirken, Başbakan’ın hafta sonundaki IMF’ye yeniden sert çıkan demeçleriyle hava tersine döndü. IMF’den gelen haberler de değişmeye başlayınca, dün piyasalarda bu tedirginliğin yeniden oluşmaya başladığı gözlemlendi.
Ekonomi bürokrasisi de şaşkınlık içinde. Tam “anlaşma artık oluyor” derken yeniden ortamın gerildiğini kaydeden ekonomi bürokratları, dün itibariyle IMF ile anlaşma konusundaki sorulara “Artık kesin hiçbir şey söyleyemiyoruz, ne denilirse yapıyoruz bürokraside inisiyatif kalmadı” yanıtı vermeye başladılar.
“IMF’de şu an bir kararsızlık göründüğünü” kaydeden Başbakan Erdoğan, “Tabi ki bu noktada bizim imzalama konusunda bir kararımız yok, ama biz diyoruz ki; kalkıp da sistemimizle akşam başka, sabah başka derseniz öyle bir şey de yokuz. Türkiye olarak biz eski Türkiye değiliz. Bizim önümüze getirip şöyle masanın üzerine bir şablon koyup, bu şablonu imzala derseniz bizim iktidarımız böyle bir şablon imzalayacak bir iktidar değil” diye konuştu. “IMF’nin ortağı ülke olduğumuzu” tekrarlayan Erdoğan, IMF’nin harcamalarda fazla artış istediğini, bu kadar harcama kısılmasını kabul edemeyeceklerini söyledi. Yani aynen seçim öncesinde mitinglerde sözünü ettiği IMF karşıtı söyleme geri dönmüş oldu.
Dolayısıyla IMF ile telefon ve mail yoluyla yoluyla sürdürülen müzakerelerde, yeniden bir tıkanmanın yaşandığı anlaşılıyor.
Bu nedenle piyasalarda tedirginlik başladı. Piyasa uzmanları şu andaki fiyatlar içinde IMF ile anlaşma yapılacağı ve 25 milyar dolardan az olmamak kaydıyla bir kaynak geleceği varsayımının bulunduğunu hatırlatarak, “anlaşma olmaması halinde piyasanın bozulacağını” söylüyorlar.
ANLAŞMAZLIK NEREDE
Başbakan’ın demecinden anladığımız kadarıyla hükümet, bozulan mali disiplini yeniden sağlamak için IMF’nin istediği önlemlere, daha çok da önlemlerin boyutuna karşı çıkıyor. IMF’den gelen haberlere göre ise Türkiye’nin kendilerine sunduğu mali uyum tedbirleri ve yapısal tedbir ve önlemlerle, mali disiplinin yeniden kalıcı biçimde sağlanması mümkün değil ve mutlaka daha radikal kararlar alınmak zorunda.
IMF’nin aslında tek bir şablon üzerinde diretmediği, Türkiye’ye alternatifli bir öneri demeti getirdiği tahmin ediliyor. Alternatiflerden birinin “bu yıl acil olarak mali disiplini yeniden sağlamaya dönük mali tedbirlerin alınması” olduğu, bunun harcamalarda önemli kısıntılar içerdiği ve Hükümetin bunu kabul etmediği biliniyor.
Buna karşılık IMF’nin ikinci bir seçenek olarak “bu yıl fazla kısıntı yapılmazsa, o zaman 2010’den itibaren mali disiplini sağlayıcı önlemler, sıkı mali kural uygulaması ve yapısal tedbirler yürürlüğe sokulsun” önerisi getirdiği söyleniyor. Hükümetin bu öneriye de, büyük ihtimalle seçimleri de düşünerek, karşı çıktığı ifade ediliyor.
Yani hükümet, anlaşmanın zeminini oluşturacak bir programı, alternatifli öneri getirilmesine rağmen kabul etmiyor.
IMF tarafı, seçimler nedeniyle büyük ölçüde bozulan mali disiplinin yeniden sağlanmasının şart olduğunu, ocak ayındaki tedbir istekleriyle, şimdiki tabloya göre istenen tedbir isteklerinin çok doğal olarak farklı olduğunu belirtiyorlar. Yani bozulma o kadar büyük oldu ki, telafi etmek için IMF’nin ek tedbirler istemesi kaçınılmaz oldu.
Aslında korktuğumuz oldu ve hükümet son haftalarda küresel piyasalarda ve içeride yaşanan olumlu gelişmeleri yeterli görerek, yeniden rehavete girmiş gözüküyor. Aynen ocak ayında IMF heyetiyle yapılan temasların yarıda kesilmesinde olduğu gibi, hükümetin yine “IMF’siz de biz bu işi yaparız” noktasına gelmiş olmasından korkuluyor.
Haber Gönder
