**Geçen yüzyılda sahip olduğu büyük potansiyele rağmen bu avantajı kendi lehine çeviremeyen Brezilya, şimdi dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olma yolunda ilerliyor.
**
Son yayımlanan bir rapor Latin devinin 2050’ye kadar Japonya ve Almanya’yı geride bırakacağını öngörüyor.
Uzun yıllar boyunca aşırı yüksek enflasyon ve büyük miktarda ulusal borç yüküyle boğuşan Brezilya, uluslararası yatırımcıların ciddiye alamayacağı kadar karmaşık bir görüntü çiziyordu.
Wall Street Journal’da yayımlanan büyük Brezilya analizinde ise, Latin devi için kötü günlerin geride kaldığına işaret edildi. Gazetedeki analizde ülkenin elde ettiği son ekonomik verilerin bu düşüncenin ortaya çıkmasında önemli yeri bulunduğu belirtildi.
Büyük Buhran’da bu yana görülen en kötü ekonomik kriz karşısında, Brezilya’da üretim geçen yıl sadece yüzde 0.2’lik bir düşüş yaşadı. Ülke ekonomisinin bu yıl yüzde 6 oranında büyümesi bekleniyor. Bununla birlikte ülkede iç tüketimin de her geçen gün biraz daha arttığı belirtiliyor.
Brezilya şu anda dünyanın en büyük 10’uncu ekonomisi durumunda. ABD’li banka Goldman Sachs’ın son çalışmasına göre, Latin devi 2050 yılında dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olacak ve Almanya, Japonya ve İngiltere gibi devleri geride bırakacak.
ÖNEMLİ BİR SINAV VERDİ
Şu anda dünyanın önemli ekonomik gücü olmak için gerekli potansiyele sahip olan Latin devinin, bu avantajı lehine çevirmek için aşması gereken engeller de bulunuyor..
Ülkenin kamu sektörü yolsuzluklarla çalkanıyor. Suçluluk oranı her geçen gün biraz daha artıyor. Altyapının ciddi bir revizyondan geçmesi gerekiyor. İş dünyası çok kısıtlayıcı ve çalışanlar eski bürokratik kurallardan sıkılmış durumda. Brezilya aynı zamanda, atması gereken adımlar konusunda geç kalarak da kendisi için risk yaratıyor.
Brezilya’da yakından tanınan finansal danışman Ricardo Amorim konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Şu anda Brezilya ekonomisi için çok güzel şeyler oluyor. Ülke daha önce hiç bu kadar büyük fırsatlarla karşı karşıya kalmamıştı” dedi.
ARTIK CİDDİ BİR ÜLKE
Coğrafi olarak, ABD kıtasından daha büyük olan ve Almanya, Fransa ve İngiltere’nin toplamından daha fazla nüfusa sahip Brezilya, sadece bu özelliğinden dolayı dahi büyük beklentiler doğuruyor. Bu artı özelliklerine rağmen ülke uzun bir süre sadece müzik ve futbol konusunda uzman olarak kabul edildi.
Fakat Brezilya için işler 1990’lı yıllarda değişmeye başladı. Brezilya hükümetinin para politikalarını sıkılaştırıp, bütçesini dengelemeye odaklanması, Latin devinin hatırı sayılır nakit rezervlerine ulaşmasını ve küresel kriz zamanında rahat bir nefes almasını sağladı.
Devlet başkanı President Luiz Inácio Lula da Silva da ülkesinin yaşadığı değişimin farkında. Lula da Silva analiz için WSJ’a verdiği demeçte, “Artık on yıl öncesine göre daha farklı bir Brezilya var. Mesela şu an Yunanistan’da yaşanan krizi o zamanlar biz yaşasaydık çok büyük bir ihtimalle batardık” dedi.
HATALAR TEKRARLANMIYOR
Brezilya’da politik anlamda da tam bir fikir birliğine varılması, geçmişte yapılan hataların tekrarlanmasını engelliyor. Son yıllara kadar, “kazan ya da bat” savaşları olarak gösterilen genel seçimlerde hep temelsiz popülist söylemler yer alırken, şimdi ise hem sağ hem de sol kanattan adayların, mali politikalarına yönelik ciddi açıklamalar yapması gerekiyor.
Lula da Silva’nın, en çok güvendiği isimlerden olan danışman Dilma Rousseff’in devletin ekonomideki rolünü artırması, şirketlerin yolsuzluk yapmaktan korkmasına neden oluyor. Sık denetim, ülkenin önde gelen bir demir cevheri, çelik, kahve, soya, şeker ihracatçısı olmasını sağladı ve yıllar süren ar-ge çalışmalarının ardından, yeni petrol yatakları bulmasına yardım etti.
Bütün gelişmeler sonrasında, ülke ekonomisi canlanırken, milyonlarca kişi fakirlikten kurtuldu ve orta sınıfı güçlendirdi. Bu canlanma, Brezilya’nın yatırımcıların gözünde çok daha ciddi bir ülke haline getirdi.