Merkez Bankası, Türkiye ekonomisinin mevcut aşamada küresel finans piyasalarındaki dalgalanmalardan önemli ölçüde etkilenmediğini belirtirken, “Ancak, risk algılamalarının bozulmaya devam etmesi durumunda ekonomimizin dayanıklılığını koruması için mali disiplin ve yapısal reformların devamlılığı kritik önem taşımaktadır” uyarısında bulundu.
Merkez Bankası, Para Politikası Kurulu’nun 14 Şubat tarihli toplantısının özetini açıkladı. Olumsuz hava koşulları nedeniyle Şubat ayında işlenmemiş gıda fiyatlarının geçen yıla kıyasla yüksek bir artış gösterebileceği ve bu artışın yıllık enflasyonda geçici bir yükselişe neden olabileceği bildirilen açıklamada, “Bununla birlikte, gıda ve enerji kalemleri dışlanarak hesaplanan enflasyonun yüzde 4 seviyesine yaklaşmaya devam etmesi beklenmektedir” denildi.
Ekonomideki ılımlı büyümenin devam ettiği ifade edilen açıklamada, geçen yılın aynı dönemindeki düşük bazın etkisiyle Ocak ayı sanayi üretiminin yıllık olarak yüksek bir oranda artış gösterebileceği tahmini aktarıldı.
YTL’nin yabancı para birimleri karşısında gücünü korumasının ithal mallara yönelik talebi güçlü tuttuğu kaydedilen açıklamada, göreli fiyat etkisinin dayanıklı tüketim malları gibi sektörlerde iç talebi uyarmasına karşın küresel kredi piyasalarındaki sorunların yansımalarının iç talebi sınırladığı belirtildi.
YATIRIM TALEBİ SINIRLANACAK
Yurt içi ticari araç satışlarındaki toparlanmanın 2006 ve 2007 yıllarında gözlenen daralmayı henüz telafi edecek düzeyde olmadığı vurgulanan açıklamada, sermaye malları ithalatının yıllık ve dönemlik bazda hızlı artışlar sergilediğine dikkat çekildi. Açıklamada, “İthal sermaye mallarındaki göreli fiyat avantajına karşın uluslararası piyasalara ilişkin belirsizlik algılamasının önümüzdeki dönemde yatırım talebini sınırlayacağı düşünülmektedir” öngörüsünde bulunuldu.
İnşaat faaliyetlerindeki yavaşlamanın önümüzdeki dönemde de sürebileceğine işaret edilen açıklamada, dış talepte henüz belirgin bir yavaşlama gözlenmediği ifade edildi. Mevsimsel etkiler ve fiyat hareketleri arındırıldığında ihracattaki reel büyümenin ılımlı bir seyir izlediği tahmini yapılan açıklamada, “Bununla birlikte, dünya ekonomisinde beklenen yavaşlama orta vadede dış talebin büyümeye katkısının azalabileceğine işaret etmektedir. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde toplam talep koşullarının enflasyondaki düşüş eğilimine destek vermeyi sürdüreceği tahmin edilmektedir” denildi.
KÜRESEL ETKİ İÇ TALEPTE TOPARLANMAYI ENGELLİYOR
Gelişmiş ülkelerin finansal piyasalarındaki belirsizliklerin, iç talepteki toparlanmayı yavaşlattığının altı çizilen açıklamada, şu değerlendirmede bulunuldu: “Nitekim, Eylül ayından bu yana tüketici güven endekslerinin genel olarak aşağı yönlü bir seyir izlediği görülmektedir. Küresel kredi piyasalarındaki sorunların devam etmesinin politika faizlerindeki indirimlerin kredi arzı üzerindeki etkisini sınırladığı belirtilen açıklamada, “Son dönemde uzun vadeli kredi faizlerindeki düşüşün duraklaması bu tespiti destekler niteliktedir” denildi.
FAİZ İNDİRİMİ ENFLASYON DÜŞÜŞÜNE ENGEL DEĞİL
Parasal koşulların enflasyondaki düşüşe katkıda bulunmaya devam ettiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Kurul, son dönemdeki indirimlere rağmen kısa vadeli faizlerin mevcut seviyesinin enflasyondaki düşüşü desteklediğinin altını çizmektedir. Parasal büyüklüklerin artış hızının sınırlı olması da benzer bir görünüme işaret etmektedir. Ayrıca, YTL’nin güçlü konumu emtia fiyatlarındaki artışların yurt içi piyasalara yansımasını sınırlamakta ve enflasyondaki düşüşe katkıda bulunmaktadır. Son dönemde orta ve uzun vadeli piyasa faizlerinde gözlenen yükselişin ortalama enflasyon beklentilerindeki bozulmadan ziyade risk iştahındaki azalmadan kaynaklandığı düşünülmektedir.”
ENFLASYONDA GEÇİCİ SAPMAYA İZİN VERİLEBİLİR
Para politikasının öncelikli amacının fiyat istikrarı olduğu vurgulanan açıklamada, “Ancak, arz yönlü şoklara sert tepki verilmesi iktisadi faaliyette ve göreli fiyatlarda arzu edilmeyen oynaklıklara yol açabileceğinden, para politikasının kontrolü dışındaki olumsuz gelişmelerin sürmesi halinde enflasyonun geçici bir süre hedeften sapmasına izin verilebilecektir. Bu bağlamda, enflasyonun hedefe ulaşma süresinin büyük oranda gıda ve enerji fiyatlarının seyrine bağlı olacağı belirtilmelidir” denildi.
Tarımsal emtia ve petrol fiyatlarının yanı sıra enflasyon üzerinde, gıda ve enerji fiyatlarındaki yüksek artışların ekonominin geneline yayılma riskinin bulunduğunun altı çizildi.
ABD’deki emlak piyasasında başlayan çalkantının sürdüğüne işaret edilen açıklamada, şu değerlendirmede bulunuldu: “Söz konusu sorunların reel ekonomiye yansıyacağı ve küresel ekonomide yavaşlama olacağı görüşü belirginleşmekle birlikte yavaşlamanın boyutu ve şiddetine ilişkin belirsizlikler devam etmektedir. Merkez Bankası, orta vadeli enflasyon ve para politikası görünümünü oluştururken, gelişmiş ülkelerin iktisadi faaliyetindeki yavaşlamanın yumuşak bir şekilde gerçekleştiği ve bu çerçevede ülkemiz piyasalarının önemli bir portföy şokuna maruz kalmadığı bir senaryoyu esas almıştır. Ancak küresel ekonomide beklenenden sert bir yavaşlama olma olasılığı da göz ardı edilmemelidir. Böyle bir olasılık, portföy hareketleri ve döviz kuru kanalıyla kısa vadeli enflasyon üzerinde yukarı yönlü bir riske işaret etse de hem iç talep hem dış talep yavaşlaması yoluyla orta vadeli enflasyona ilişkin aşağı yönlü bir risk oluşturmaktadır.”
MALİ DİSİPLİN UYARISI
Mevcut küresel konjonktürde mali disiplinin sürdürülmesinin özel bir önem taşıdığı vurgulanan açıklamada, “Merkez Bankası orta vadeli tahminlerini oluştururken, kamu harcamalarının bütçe hedefleri doğrultusunda şekillendiği bir çerçeveyi esas almıştır. Bunun yanında, faiz dışı bütçe fazlası hedefine ulaşılabilmesi için ek finansman gereksinimi doğması halinde, bu ihtiyacın dolaylı vergi artışlarıyla değil harcama kısıcı tedbirlerle karşılanacağı varsayılmıştır. Bu varsayımların gerçekleşmemesi durumunda enflasyon ve para politikası görünümü de değişebilecektir” denildi.
Açıklamada, önümüzdeki dönemde, Eylül ayından itibaren yapılan faiz indirimlerinin etkilerinin yakından izleneceği, gıda ve enerji fiyatlarındaki artışlar ile gelirler politikasındaki gelişmelerin iş gücü piyasasına ve genel fiyatlama davranışlarına yansımaları gözlenmeye devam edileceği vurgulandı.
FAİZ İNDİRİMİ KÜRESEL ETKİ VE MALİ DİSİPLİNE BAĞLI
Bundan sonraki olası faiz indiriminin zamanlamasının küresel piyasalardaki gelişmelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olarak belirleneceği bildirilen açıklamada, şu değerlendirmede bulunuldu: “Türkiye ekonomisinin bu aşamada küresel finans piyasalarındaki dalgalanmalardan önemli ölçüde etkilenmediği görülmektedir. Ancak, risk algılamalarının bozulmaya devam etmesi durumunda ekonomimizin dayanıklılığını koruması için mali disiplin ve yapısal reformların devamlılığı kritik önem taşımaktadır."