FİNANS

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Piyasalarda bu hafta neler bekleniyor?

Geçen hafta piyasalar daha sakin bir seyir izledi. Siyasi gerginliğin biraz azalması, Yunanistan konusunda AB liderlerinden gelen olumlu açıklamalar ve ABD ekonomisine ilişkin verilerin beklentilerden biraz daha iyi olması sonucunda küresel risk iştahında artış oldu.

Bu da Türkiye piyasalarının daha sakin bir seyir izlemesine yol açmakla birlikte, IMF beklentisinin sona ermesi ile faiz oranlarında yükselme kaydedildi. IMF ile bir stand-by düzenlemesi yapılmayacağının açıklanması piyasalar tarafından zaten beklenilen bir gelişme olduğu için fazla sürpriz yaratmadı.

Özellikle borsada hafif bir gerileme olurken, tahvil ve bono faizlerinde de yine hafif bir yükselme kaydedildi.

Dolar/TL paritesi haftaya 1.53’in altında başladı, tahvil/bono piyasasında ise 16 Kasım 2011 itfalı gösterge tahvilin bileşik faizi haftaya yüzde 9.07 ile başladı. Hazine ihalelerinde talep beklentilerin biraz altındaydı, bu açıdan faizlerde hafif bir çıkış kaydedildi. Hafta içinde IMF’den gelen açıklama TL’nin biraz değer kaybetmesine neden oldu, gösterge faiz de yüzde 9.25’in üzerine çıktı. Haftanın son gününde ise küresel piyasalarda ABD dolarının değer kaybetmesi, TL’nin dolara karşı yükselmesini sağladı. Faiz oranları ise hafif geriledi.

TCMB'nin 23 Aralık'tan bu yana ihaleler yoluyla piyasadan yaptığı toplam DİBS nominal alım miktarı ise 2.3 milyar TL oldu.

Hazine'nin düzenlediği 8 Eylül 2010 itfalı referans bono ihalesinde piyasa beklentilerinin altında 3.3 milyar TL'lik talep geldi. Hazine'nin de daha önce açıkladığı üzere net satış 2.033 milyon TL olarak gerçekleşirken, ihaleye 4.53 milyar TL olan beklentinin altında nominal 3,309.4 milyon TL teklif geldi.

İhalede ortalama bileşik faiz ise beklentiler dahilinde yüzde 7.19 olarak gerçekleşti. Hazine'nin daha sonra gerçekleştirdiği 6 Ağustos 2014 itfalı sabit kuponlu tahvilin yeniden ihracında ise bileşik faiz beklentilerin oldukça üzerinde oluşurken, satış beklentilerin altında kaldı. Sabit kuponlu tahvilin yeniden ihracında ortalama bileşik faiz yüzde 10.82 oldu. Sabit kuponlu tahvil ihalesinde nominal teklif 976.5 milyon TL, net satış 579.6 milyon TL oldu. Hazine piyasaya bu hafta 2 milyar TL'lik iç borç ödemesi gerçekleştirdi.

Sonuçta geçen hafta Cuma günü Merkez Bankası gösterge kuruyla 1.5457 olan dolar/TL paritesi, Merkez Bankası kurlarıyla haftanın son günü itibariyle 1.5263 TL’ye gerilerken 2.0997 düzeyinde olan Euro/TL paritesi ise aynı kaldı. Bir önceki hafta Cuma günü yüzde 9.15 olan gösterge bononun bileşik faizi ise haftanın son günü itibariyle yüzde 9.18’e yükseldi.*****

Döviz: Hafta başında ABD'de birönceki hafta açıklanan istihdam verilerinin ekonomik toparlanmaya ilişkin iyimserliği desteklemesiyle yüksek getirili para birimlerine talep arttı, Japon Yeni baskı altında kaldı. Yendeki düşüş, Japon merkez bankasının para politikasında gevşeme planı yaptığı ve 16-17 Mart'taki toplantısında bu doğrultuda bir karar alabileceği haberlerinden de etkilendi.

Euro ise dolar karşısında Yunanistan konusunda biraz daha iyimser olunması nedeniyle 1.36’nın üstünde haftaya başladı. Moody's'in İngiltere'nin bankacılık sektörüne ilişkin açıklamalarının ardından sterlin de düştü. Hafta içinde Japon yeni, sermaye girişlerinde mali yılın sonundan önce artış olacağı beklentisiyle güçlendi.

Dolar ise Euroya karşı geçen haftaya oranla daha zayıf bir seyir izledi. Haftanın son günü Euro, dolar karşısında 1.3794 ile son bir ayın en yüksek seviyesini gördü. ABD Başkanı Barack Obama'nın San Francisco Fed Başkanı Janet Yellen'i ABD Merkez Bankası'nın (Fed) başkan yardımcılığına atamaya hazırlandığı ilişkin haberler ve AB’de beklentilerden daha yüksek gelen sanayi üretimi artışı dolar üzerinde baskı oluşturdu. ABD’de perakende satış verisinin olumlu olması dolardaki değer kaybını sınırlarken, düşük gelen Michigan tüketici güven endeksi ise durumu fazla değiştirmedi. Cuma günü itibariyle Euro/dolar paritesi 1.3758 Dolar/yen paritesi 90.97 düzeyinde seyrediyordu.

Petrol: Petrol fiyatları, hafta başında doların hafif düşmesi ve ABD'deki ekonomik toparlanma işaretlerinin etkisiyle kazanımlarını artırarak varil başına 82 dolara yaklaştı. Fiyatlar, Çin'de açıklanan güçlü ithalat ve ihracat verilerinin gelişmekte olan Asya ekonomilerinin küresel talepteki artışa öncülük edeceğini ortaya koymasıyla hafta içinde de yüksekliğini korudu. OPEC’in yılın ikinci çeyreğinde kotaların üzerinde sevkiyat yapmaya devam edeceği beklentisi ise fiyatları biraz geriletti. Haftanın son günlerinde ise fiyatlar Çin'in para politikasını sıkılaştırması halinde bile petrole olan talebin artmaya devam edeceği beklentisi ve dolardaki düşüş ile yükseldi. Cuma günü itibariyle ABD hafif ham petrolünün varili 82.70 dolar düzeyinde Brent ham petrolünün varili 80.83 dolar düzeyinde seyretmektedir.

Öte yandan, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC), bu yıla ilişkin petrol talebi tahminini artırdı. Dünya petrol arzının yüzde 35'ini karşılayan 12 üyeli örgütün Mart ayı raporunda, dünya petrol talebinin bu yıl günlük 900 bin varil büyümesinin beklendiği kaydedildi. Örgüt küresel petrol talebinin günlük 85,24 milyon varil olacağını öngörürken, Şubat ayına göre de tahminlerini de günlük 100 bin varil artırmış oldu. OPEC üyesi ülkelerin ham petrolüne olan talebin de günlük 29 milyon varil olacağı belirtilen raporda, hala üyelerin aşırı üretim yaptığı notu düşüldü. Örgüte üye ülkelerin 17 Martta bir araya gelmesi, ancak üretim kotalarını sabit tutması bekleniyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ise global petrol talebinin 5 çeyrektir devam eden düşüşün ardından 2009 yılının 4. Çeyreğinde büyümeye döndüğünü ve bu büyüme trendinin 2010 yılında da devam etmekte olduğunu bildirdi. IEA, 2010 yılı için petrol talebi tahminin, yüzde 1.8 artırarak 1.6 milyon varil/güne çıkardı. IEA, Ocak ayı tahminine göre 70 bin varil/gün artışı ifade eden bu yeni tahmindeki artışın tamamının Çin gibi gelişmekte olan ülkelerden geleceğini vurguladı.

Altın: Hafta başında altın para birimlerindeki dalgalanmaya karşı güvenli liman arayan yatırımcıların alımlarıyla yükselerek ons başına 1.136 dolar seviyesinde işlem gördü. Altın fiyatları, hafta içinde ise neredeyse son iki haftanın en düşük seviyesi olan 1,110 doların altına geriledi. Daha sonra ise haftanın son günü doların Euro karşısında değer kaybetmesiyle hafif toparlandı. Cuma günü itibariyle altının spot fiyatı New York’ta ons başına 1,114.65 dolar civarında bulunuyor.*****

YENİ HAFTADA NELER BEKLENİYOR
Küresel piyasalar ve Merkez Bankası izlenecek...

Hafta içinde Yunanistan ve Euro Bölgesi ile ilgili yapılan açıklamalarla oldukça dalgalı bir seyir izleyen piyasalar haftanın son gününde AB’de sanayi üretimininden gelen olumlu haberler ve Fed Başkan Yardımcılığı’na yapılacak atama ile ilgili yorumların dolar üzerine baskı kurmasıyla yine hareketliydi. Euro, dolar karşısında son bir ayın en yüksek seviyesine yükseldi. Altın fiyatları 1115 dolar civarında seyrederken, petrol varil başına 82 dolar civarında.

Yunanistan konusunda daha iyimser bakış piyasalara hakim olurken, bir Avrupa Para Fonu kurulmasına ilişkin çalışmalar da ivme kazanmış durumda. Böyle bir fonun kurulması süreci kısa vadede Yunanistan konusunda yararı olmasa da bundan sonraki krizlerin AB içinde çözümü için bu tür bir fon umut verici olabilir. Öte yandan, Çin ekonomisindeki hızlı toparlanma yakından izlenirken, Japon Merkez Bankası’nın ise yeni parasal gevşeme politikaları uygulanması beklenmekte.

Türkiye ekonomisi ve piyasalarına baktığımızda, sanayi üretimi verilerinin ekonominin toparlanma hızının oldukça yavaş olduğunu teyit ettiğini görmekteyiz. Diğer taraftan, açıklanan Ocak ayı Ödemeler Dengesi rakamları ise şu aşamada cari açığın karşılanmasında bir sorun olmadığına işaret etmekte. Bunda kaynağı belirsiz olan ve varlık barışı ile ilgili olduğunu sandığımız net hata ve noksan girişlerinin de payı bulunmakta. Ancak cari açığın bir artış eğiliminde olduğu da gözden kaçmamalı.

IMF ile olası bir stand-by yapılması konusundaki görüşmelerin sona erdiğinin açıklanması ise bir sürpriz yaratmadı. Zaten hükümet eğiliminin bu yönde olduğu algılanmaktaydı. Burada olumlu bir husus, Türkiye’nin IMF yardımı olmadan da küresel krizin en yoğun yaşandığı bir dönemi atlatmış olması. Zaten 2010 için IMF ile bir stand-by düzenlemesinin aciliyeti ortadan kalkmış durumdaydı. Öte yandan, bundan sonra bir IMF çıpası yokluğunda küresel piyasalarda olabilecek herhangi bir sarsıntının ve siyasi tansiyonun yeniden yükselmesinin ekonomiye ve piyasalara etkisinin daha fazla hissedilebileceğini de düşünmek gerekli.

Bu bakımdan hükümetin, yeni bir çıpa olması beklenen mali kural ve bütçe disiplini konusunda çalışmaları hızlandırması gerekmekte. Öte yandan, IMF’den gelebilecek bir fon desteğinin yokluğunda 2010 için Türkiye ekonomisinin büyümesinin daha sınırlı bir biçimde olabileceğini söylemek mümkün. Bu yeni durumda, olası bir referandum, siyasi gerginlik ortamının sürmesi ve olası bir erken seçim gibi faktörler karşısında hükümetin ekonomi konusunda her zamankinden çok dikkatli olması gerekecek.

Yeni bir IMF çıpası yokluğunda ve zaten AB çıpasının da şu an için olmadığı varsayılırsa, ekonomi yönetiminin seçim öncesi popülist uygulamalar konusunda piyasalardaki dengelerin bozulmaması için daha hassas olması gereği de ortaya çıkmış durumda. Kısacası, 2010 ve 2011 yılları hem siyasi açıdan, hem de ekonomi açısından önemli sınav dönemleri olacak gibi gözüküyor.

Önümüzdeki haftaya baktığımızda, 18 Mart’ta Merkez Bankası’nın PPK toplantısı olduğunu görmekteyiz. Burada Merkez Bankası’nın politika faizlerinde bir değişikliğe gitmemesini beklemekle birlikte, yapılacak açıklamalardaki yorumların önemli olacağını düşünmekteyiz. Zaten enflasyondaki yükselme eğilimi ve ekonomide zayıf büyümeden kaygılanması gereken Merkez Bankası’nın, bir IMF çıpasının yokluğunda ortaya çıkabilecek kamu maliyesi kaynaklı baskıları konusunda da görüşlerinin ne olacağı önem taşımakta. Bu çerçevede, gelecek hafta açıklanması beklenen Şubat ayı bütçe sonuçları da artık daha yakından izlenmesi gereken bir gösterge. Bunun dışında, gösterge faiz oranlarındaki dalgalanmanın, PPK toplantısından gelecek yorumları da gözönüne alarak devam edebileceğini düşünmekteyiz. Kurlarda ise daha çok yurtdışı paritelere odaklı hareketin süreceğini tahmin ediyoruz. (T-BANK)*****

BORSA
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) işlem gören hisse senetleri geçen hafta ortalama yüzde 0,75 değer yitirdi. İMKB'de Bileşik Endeks, haftalık bazda 392 puan düşerek, 52.625 puandan 52.232 puana geriledi. IMF beklentisinin sona ermesinin ardından olumsuz gelişmelere nispeten daha çok tepki veren İMKB, yurtdışı piyasalara bağlı seyir izliyor. Piyasada 16 Mart'ta ABD Merkez Bankası (FED), 17 Mart'ta Japonya Merkez Bankası (BOJ) ve 18 Mart'ta Türkiye Merkez Bankası (TCMB) faiz toplantıları bekleniyor.

IMF etkisinin bundan sonraki sürece yayılacağı kaydediliyor. Önümüzdeki süreçte muhtemelen İMKB'nin daha çok yurtdışı borsalardaki hareketlere duyarlı hale geldiğini göreceğiz. Uzmanlara göre, endekste 53 bin seviyeleri önemli. Bir direnç piyasanın son günlerde oluşan satış baskısından kurtulabilmesi için bu bölge aşılmalı. 53 bin bölgesinin aşılması halinde, teknik olarak 56 bin seviyesine doğru yeni bir hareketlenmenin başlayacağı öngörülüyor. Teknik açıdan göstergelerin olumluya dönmeye başlamış olması, önümüzdeki günler için olumlu sinyaller veriyor ve 53 bin puan seviyesinin yukarı doğru kırılması ihtimalinin arttığını gösteriyor. Bu bölgenin gücünü yurtdışı piyasalardaki hareketlerin belirleyeceğini söylemek mümkün.

53 bin bölgesinin aşılamaması durumunda, kısa vadeli destek olarak 52.500 ve 52.100 sevyeleri öne çıkıyor. Önümüzde FED ve TCMB faiz toplantıları var. Toplantılardan çıkacak faiz kararlarının da piyasalarda etkili olması beklenibilir. Dünya borsalarında bir bozulma olmazsa, son günlerde gördüğümüz sıkışmanın yukarı yönde kırılabileceği genel kanı olarak öne çıkıyor.*****

DÖVİZ
Doların satış fiyatı geçtiğimiz hafta yüzde 0,97 düşerken, avronun satış fiyatı yüzde 0,33 oranında arttı. Doların cuma günü kapanıştaki satış fiyatı 1,5280 liraya inerken, avronun satış fiyatı 2,1010 liraya çıktı.

Yurtiçi döviz piyasasında avro/dolar paritesine bağlı olarak bir miktar düşüş hareketi yaşandı. Uluslararası piyasalarda avro/dolar paritesinde dolar lehine trendin devam ettiğini belirten uzmanlar, mevcut hareketin düzeltme olarak nitelenebileceğini ifade ediyorlar.

Bankacılar, yurtiçi döviz piyasasında ticari müşterilerin ve büyük firmaların döviz alıcı tarafta olduğunun söylenebileceğini kaydediyor. Uzun zamandır görülen en düşük seviyelere gelindiğine işaret ediliyor. Avro/dolar paritesinin yukarı gitmesi ile birlikte dolar/TL kuru gevşemiş oldu. Bu da firmaların döviz alımları için fırsat yarattı. Genel anlamda firmaları alıcı olarak söyleyebiliriz. Satıcı tarafında da daha çok yabancılar görülüyor. Yani, piyasa dengeli olarak gidiyor.

Avro/dolar paritesi tarafına bakıldığında, analistlere göre, Yunanistan ve diğer ülkelerin sorunlarının kanıksanmasından söz edebiliriz. Sorunların kanıksanması nedeniyle, avroyu daha fazla aşağı ittiremeyen piyasanın avroda kısa pozisyonlarını kapattığını ve bu hareketin etkilerini görüyoruz. Ancak, bu hareket ana trendde bir değişiklik olarak değerlendirilmiyor. Ana trendin dolar lehine olduğu düşünülüyor. Bu arada sağlıklı denilebilecek bir düzeltme yaşandığı söylemek mümkün.

Altına baktığımızda ise, haftalık bazda 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı yüzde 3,20, Cumhuriyet Altının gram satış fiyatı yüzde 3,18 düştü.

Önceki hafta sonu 56,30 lira olan 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı 54,50 liraya, 377,00 lira olan Cumhuriyet Altınının satış fiyatı 365,00 liraya indi.*****

TAHVİL BONO
İMKB Tahvil ve Bono Piyasasında, ağırlıklı ortalamalara göre çeşitli vadelerdeki bono ve tahvillerin haftalık net getirileri yüzde 0,12 ile yüzde 0,16 arasında gerçekleşti. Tahvil ve Bono Piyasası'nda gösterge tahvilin bileşik faizi yüzde 9.18'den haftayı kapattı. Bu tahvilin basit getirisi yüzde 9,47 oldu.

Önde gelen ve değerlendirmeye alınan 10 kamu ve özel bankanın faiz oranlarına bakıldığında, mevduat faizinin haftalık net getirisi, bir aylık mevduatta yüzde 0,14'ü buldu. Önceki hafta sonunda ortalama faizleri yüzde 6,6 dolayında olan haftalık reponun net getirisi yüzde 0,11 oldu.

Tahvil ve Bono Piyasası Hazine'nin başarılı geçen Eurobond ihalesinden olumlu yönde etkilendi.

Ancak, yüzde 9.15 bileşik seviyesinin altına hareket yaşanmadı. Şu an için piyasanın 9.15 altına gitmesi beklenmiyor.

Yukarıda ilk etapta yüzde 9.30 seviyesi destek konumunda bulunuyor. Gösterge faizin yüzde 9.30 ile yüzde 9.10 dar bandında hareket etmeye devam edeceği düşünülüyor.

Canlı Borsa


En Çok Aranan Haberler