Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Türkiye treni, AB rayına oturmuştur. Türkiye trenini raydan çıkartmaya da güçleri yetmeyecek. Biz de bu konu da onların oyununa gelmeyeceğiz" dedi.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından düzenlenen ''4. Türk-Arap Ekonomi Forumu''nda konuşan Egemen Bağış Türkiye'nin bugün Doğu'nun en Batılı. Batı'nın en Doğu'lu ülkesi olduğunu ifade ederek "Biz sadece iki kıta arasında bir köprü değiliz. Aynı zamanda medeniyetler arasında bir köprüyüz, kültürler arasında bir köprüyüz. Anlayışlar arasında bir köprüyüz" dedi.
Bağış "Türkiye'nin AB süreci sadece AB'indeki üye ülkelerin halkları tarafından değil, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından değil bu geniş coğrafyada Avrasya coğrafyasının hemen hemen tamamında yakından takip edilen bir süreç. Onun için bugün buraya gelip Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecindeki son gelişmeleri sizlerle paylaşmayı Türk- Arap forumun çok önemli bir platform olarak gördüğüm için bugün burada sizlerle olmayı tercih ettim" diye konuştu.
''TÜRKİYE AB SÜRECİNİ KARARLILIKLA SÜRDÜRÜYOR"
Türkiye'nin AB sürecinin kararlılıkla sürdürdüğü bir süreç olduğunu ifade eden Bağış, "Türkiye'nin AB'nin üyesi olan ülkeleriyle ilişkilerinin güçlenmesi ne Arap dünyasıyla olan ilişkilerinin zayıflaması ne de diğer coğrafyalarla olan ilişkilerinin zayıflaması anlamına gelmemektedir. Tam aksine bu ilişkiler bizi güçlendirmektedir" dedi.
Bağış "Bugün AB Türkiye ile müzakereleri yürütürken şunun çok iyi farkındadır. Tarihi zirve olan 17 Aralık 2004'te, Türkiye'nin rahmetli Menderes'in ilk başvurusundan tam 45 yıl sonra müzakere tarihini aldığı zirvede zirveyi takip eden Müslüman gazeteci sayısı, Arap ve islam aleminden gelen medya mensubu sayısı AB üyesi ülkelerden gelenlerin 2 katıydı. Bugün Türkiye'nin bu sürecini sadece 1,5 milyarlık İslam alemi değil, kendini bir şekilde Batı'dan izole edilmiş hisseden, kendini Batı değerlerinden uzaklaştırmış hisseden 3,5-4 milyar insan tarafından da yakından takip edilmektedir" diye konuştu.
Türkiye'de AB sürecine ilişkin ne tür reformlar gerçekleştirildiğine dair bilgi veren Bağış, "TRT-6 yayınlarına başladık. Bir zamanlar insanların Kürdüm demeye korktukları ülkemizde devletin TV'si artık günde 24 saat Kürtçe yayın yapmaya başladı. Kurtuluş Savaşımızı en güzel anlatan edebiyatçılarımızdan Nazım Hikmet'in vatandaşlığı ve itibarı iade edildi. TBMM'de uzun yıllar tartışılan ama bir türlü gerçekleştirilemeyen kadın erkek fırsat eşitliği konusu konuşuldu. Kyoto protokolünü imzalamamış ender
ülkelerden bir tanesiydik. O ayıbı da kapattık. Kyoto protokolünü onayladık. 1 Mayıs ilk defa bu sene bayram olarak kutlandı" şeklinde konuştu.
Güney doğu Anadolu bölgesine 500 milyon euronun üzerinde fonun aktarıldığın ifade eden Bağış, "Bölgedeki kalkınma seviyesinin diğer bölgelere yakınlaşması için adımların atıldığını gördük" dedi.
Yapılması gereken bir çok çalışma olduğunu kaydeden Bağış, "Şu an da Türkiye seçimsiz bir iki üç yıllık dönem içerisine girdi. Bu dönemi iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Aynı 2002-2005 arasında olduğu gibi, iktidar ve muhalefet el ele vererek TBMM'de gerekli reformlarını yasalarını birlikte çıkarmaları gerekiyor" diye konuştu.
"AB KONUSUNDA GELİN, TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ BERABER AÇALIM"
Avrupa Birliği konusunda politik demeçler veren Türkiye'nin AB sürecinin bir devlet politikası olduğunu ve desteklediklerini söyleyen muhalefet partilerinin liderlerine seslenen Bağış, "Gelin, Türkiye'nin önünü beraber açalım. Gelin Türkiye'ye umutla yakalaşan milyarlarca insanın da önünü hep birlikte açalım. Bu süreçte Türkiye'ye yakışır bir yargı reformu gerçekleştirelim. Türkiye'ye yakışır bir anayasa paketi geçirelim" dedi.
Avrupa parlamentosun Türkiye'nin üyelik müzakerelerini engelleme yetkisine sahip olmadığını ifade eden Bağış, "Bize havlu attırmak isteyen bir çok ülke olacaktır, bir çok siyasetçi olacaktır. Biz sabırlı bir şekilde, vakur bir şekilde, diklenmeden ama her zaman dik durarak bu süreçte kararlı adımlarla ilerlememiz gerektiğine inanıyorum" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin AB'ye girmesine ilişkin olarak Bağış "Geciktirme çabaları başarısız olacaktır. Bugüne kadar müzakerelerine başlayıp da bitiremeyen bir ülke yok. Türkiye'de müzakerelerine başlamıştır. Zor olan başlamaktı. Başlayan her ülke gibi Türkiye'de müzakerelerini bitirecektir. Türkiye treni AB rayına oturmuştur. Türkiye trenini raydan çıkartmaya da güçleri yetmeyecek. Biz de bu konu da onların oyununa gelmeyeceğiz" dedi.
Türk-Arap Ekonomi Forumunda, gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Egemen Bağış, bir gazetecinin ''Brüksel'deki Büyükelçinin, ruhban okulunun açılmasına karşılık Rumlara limanların açılması meselesinin ertelenebileceğine dair gazetecilerle bir sohbet toplantısı yaptığı bir gazeteci tarafından yazılmasının sorun olup olmayacağına ilişkin bir soruya Bağış, büyükelçinin böyle bir şey söylemediğini, ortamdaki diğer gazetecilerin tekzip ettiğini söyledi.
"Ruhban okulu ile ilgili olarak eğer Türkiye'de bir düzenleme yapacaksak bu AB süreci ile alakalı değil, Avrupa'nın, Amerika'nın, Arap dünyasının talepleriyle alakalı değil. Bu bizim bir iç meselemiz olarak değerlendirilip yapılıp yapılmamasının tartışılması gerekir diye düşünüyorum" diyen Bağış "Bugün Türkiye'de yaşayan yaklaşık 2 bin 500 civarında Rum Ortodoks vatandaş bulunuyor. Bu vatandaşlarımız bizimle birlikte asırlardır aynı toprağı, aynı suyu paylaşıyorlar. Aynı odada askerlik yapıyorlar. Aynı hazineye vergi ödüyorlar. Aynı ülkenin kalkınması için katkıda bulunuyorlar. Eğer bizim kendi vatandaşlarımızın kendi dini ve eğitim ihtiyaçları ile ilgili sorunları varsa onu inceleriz, onu gidermenin yolunu ararız, bulmaya çalışırız" diye konuştu.
Bağış, Lozan anlaşmasında azınlıkların, dini ve eğitim ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik bir takım hakları da olduğunu söyleyen Bağış, 'Bu, Anayasamızın incelenerek istişare edilmesi gereken bir konudur. Bunu Türkiye olarak inceleriz, tartışırız, konuşuruz, sonra karar veririz ama bunu Amerika, Avrupa istedi diye yapmanın kendi vatandaşımıza haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili eğer bir adım atacaksak Yunanistan Hükümetinin de Batı Trakya'da yaşayan Türk kardeşlerimizin eğitim ve dini vecibeleriyle ilgili ihtiyaçlarını aynı şekilde hassasiyetle ele alması gerektiğini düşünüyorum. Ama bunun bir AB süreci olarak değerlendirilmesini de mantıklı bulmuyorum" diye konuştu.
Ruhban okulu konusunun Kıbrıs konusuyla özdeşleştirilmesinin ise biraz elma ile armudu karıştırmak gibi geldiğini ifade eden Bağış, "Biz diyoruz ki; eğer KKTC'ye uygulanan izolasyonlara son verilirse KKTC'de yaşayan kardeşlerimiz dünya ile direkt ticaret yapabilirlerse o zaman yine geçmişte olduğu gibi, 1980'li yıllara kadar sürdüğü gibi Kıbrıs Rum kesimine ait gemilerin, uçakların ülkemize gelmesi konusunu değerlendirebiliriz. Bu tanıma anlamına gelmez" dedi.
''Eğer Türkiye'de bir ruhban okulu konusu varsa bu bir insan hakları meselesidir" diye Bağış "Kendi vatandaşlarımızın ihtiyacı meselesidir. Vatandaşlarımızla oturur konuşuruz, onların ihtiyaçlarını belirleriz, onların çözümü bizim hukuki çerçevemiz içinde nasıl olur ona bakarız. Ondan sonra da ilerleriz diye düşünüyorum'' diye konuştu.
Bir gazetenin Anayasa değişikliğine ihtiyaç olup olmadığına ilişkin bir sorusu üzerine Bağış, ''Benim şahsi kanaatim bu konuda Anayasa değişikliğine ihtiyaç olmadığı yönünde. Çünkü Lozan anlaşması, uluslararası anlaşma olarak Anayasamızdan da önemli bir anlaşma. Cumhuriyetimizin kurulduğu dönemden bu yana takdir ettiğimiz, saydığımız ve birçok uluslararası ihtilafta da ortaya koyduğumuz bir metin. O çerçevede değerlendirdiğimiz zaman, dediğim statüde, Milli Eğitim Bakanlığının gözetim ve denetimi altında bir lise olarak faaliyete açılması konusunda bence Anayasamızla ilgili bir sıkıntı yok. Bunu Anayasa hukukçuları ile değerlendirdikten sonra Türkiye olarak buna karar veririz" diye konuştu.