FİNANS

FAİZLER - BANKA HİSSELERİ VE BORSA !

Başbakanın sıcak para uyarısı, bu yöndeki hareketlenmeleri arttırdı. Şimdiye dek sıcak paradan bahsetmeyen bakanlar bir bir bu yönde açıklamalar yapmaya başladılar. Merkez Bankası da faiz indirimi imalarında bulundu.

Şimdi hekesin şunu iyi bilmesi lazım ; Merkez Bankası'nın olası faiz indirimi kararının yanlış olacağı yönünde Avrupa'dan sesler geliyor. Böyle bir karar enflasyonu arttırıcı etki yaparmış . Siz sakın bu laflara kulak asmayın. Onlar kendi işlerine geleni söylemeye devam ediyorlar. Aynı iki yıl evvel IMF'ın faiz arttırın , yoksa ekonomi sıkıntıya girer, sermaye kaçar dediği gibi. Ne oldu , tam tersi faizler indi ama bakın hala derdimiz sıcak para ! Ama bu arada bize akıl verenler, kendilerini nasıl kurtaracaklarının yolunu bulmaya çalşıyorlar.

Biliyorsunuz çok kere faizlerin en önemli sıcak para silahlarından biri olduğunu yazdım. Sıcak paranın elinden faiz rantını almak grekir ki, sırf faiz niyetiyle size gelmesin. Kaldı ki, bizim gibi bir kaç ülke hariç, dünyanın bir çok ülkesinde finans kurumlarının sıkıntılı ve güvenilmez olduğu bu ortamda, bankalarımızla adeta bir liman görevi yaparken, kendine güvenli liman arayan yabancı paraya yüksek faiz vermenin de hiç bir anlamı yoktu. Bu nedenle faizlerin çok daha önceden indirilmesi gerekiyordu. Umalım da Merkez Bankası bu yönde karar alır. Hatta ortam müsait iken Hazine'nin on yıldan daha uzun sürelerle borçlanma yapmayı denemesi de doğru bir karar olacaktır.

Faizler inince döviz kurları yükselirmiş. Bankaların karları düşermiş.Borsa riskli olurmuş. Gerçekten mi? Peki bu ülkede yüksek döviz kurlarının hakim olduğu zamanlarda borsadan üç sıfır atılmamış mıydı? Ben bu eleştirilere katılmıyorum. O zaman yıllardır çok düşük faizler uygulanan gelişmiş ülke borsalarındaki yükselişler nasıl oluyordu ! Hem ayrıca kurlar yükselirken , borsa da yabancı açısından göreceli olarak ucuzluyor olmaz mı !

Faizler inince kısa vadeli bir döviz yükseliş etkisi yaratır. Çünkü bu ihtimali bekleyen faiz rantı yatırımcısı olan sıcak para ,öncesinde çıkmak ister ki, bu durumun etkisi de kurlarda yükselişler yaratır. Ama eğer siz ekonomi yönetimini doğru yapmaya devam ederseniz, bu kur yükselişi geçici olur. Kaldı ki, asıl şikayet edilen neydi? Kurların düşük ve TL.nin değerli olması, bu nedenle de ihracat-ithalat dengesizliği ,üretimin yurt dışına kayması değil miydi? İşte kur rejiminde değişikliğe gitmeden, alınacak faiz indirimi gibi kararlara rağmen uluslar arası borçlanmayı sürdürebiliyorsanız ve de bu esnada kurlarınız da kısmen artıyorsa, bunun ihracata zararı değil, faydası vardır.

Ben bilakis faiz indirimlerinin yapılması gerekliliğini savunuyorum.Faiz indiriminin enflasyonist baskı yaratacağı tezine de katılmıyorum. Enfslasyon direkt faizden ziyade asıl üretim ile ilgilidir. Biliyorsunuz yıllardır ülkemizde, çok yüksek faizlerin olduğu dönemlerde, enlasyon da çok yükek seviyelerdeydi. Hatırlayın, hiç yatırım yapacak yer bulamayan ikinci el otomobil alırdı. Nasılsa her ay düzenli bir şekilde yükselirdi. Peki ya şimdi ? Trafiğe çıktığı anda yeni aldığınız binek aracınız hemen % 20 lerde değer kaybı ile başlıyor. Yıllardır otomobil fiyatlarında çok ciddi artışlar görülmüyor. Peki neden? Çünkü Türkiye'de çok ciddi bir otomobil üretimi yapılıyor ( her nekadar fason üreticiysek de !) . Üretimin en yoğun olduğu tekstil ürünlerine bakınız, sizce yıllar itibarıyla fiyatları artıyor mu?

Hep faiz düşüşünün tüketimi arttırdığı , başka bir deyişle de faiz artışlarının tüketimi azalttığı söylenir. Evet , dolaylı olarak bu tez doğrudur. Ama sadece kendi başına belirleyici değildir.Asıl tüketim artışı enflasyon düştükçe olur ve bu da arz artışı ile sağlanır. 40 tl.olan et fiyatları sebebi ile Türkiye'de et tüketimi durdu mu ? Peki et fiytlarını bu denli arttıran neydi , ekstra et tüketenler mi? Hayır , yanlış politikalar nedeni ile canlı hayvan üretiminin azalması, civar ülkelerden gelen aşırı talepler nedeni ile de, zaten üretim sorunu yaşadığımız hayvancılık sektöründe , canlı hayvan ihracına izin verilmesi arz azalması yarattı ve fiyatlar gördüğünüz gibi arttı.

Yani enflasyonu kontrol altında tutmak ve düşürmek istiyorsanız, temel ilke üretimi arttıracak ve rekabeti yaratacaksınız. Malesef şuanda ülkemizin en büyük sorunlarından biri üterimi yeterince teşvik edemedikleri gibi , mevcut kur rejiminin yansımaları nedeniyle de üreticilerin ithalatçı durumuna sokulması ya da başka ülkeleri üretim için tercih etmesidir. Bu durum dolaylı olarak istihdam sorununun da temel sebeplerinden biridir.

Türkiye'de yıllardır yaşananlar sağlıklı büyümenin düşük enflasyon ve faizlerle olabildiğini göstermiştir. Yüksek faizler yatırımcıyı faiz rantı nedeni ile tasarrufa, düşük faizler ise, yatırıma ve tüketime sevkeder. Ama yeterli üretimin olduğu yerde, tüketime yönelmeler illahaki enflasyon yaratmaz !

BANKA - BORSA -
Bu konuda da şuan bazı hatalı yaklaşımların olduğunu düşünüyorum. Türk bankaları krizi başarı ile atlatmıştır doğrudur ama bu başarı hala dünya çapında bir Türk Bankası ortaya çıkartmamıştır. Büyüyen ve büyüyecek Türkiye beklentisi olup da, bankalarımızın aynı paralelde büyümemesi düşünülemez. Bence sıçramanın başlangıcında olan bankacılık sistemimiz , bundan sonra da ciddi büyümeler gösterecektir.

Eski yazılarımda bahsetmiştim. Bankalarımızın Avrupa'da neden banka almadığı, ya da bu krizde Avrupa'da bankalar alarak krizi fırsata çevirmeleri gibi bir düşünce bence yakın vadede riskler yaratabilir. Avrupa uzun bir süre daha ekonomik riskler taşıyacaktır. Bu borçların sıkıntıları sonraki yıllarda da uzun süre hissedilecektir. Bu nedenle banka alımı ya da bankacılık faaliyeti için , Türki Cumhuriyetler, Rusya, Irak, Orta doğu ülkeleri ve yükselen Afrika ülkeleri daha doğru tercihler olabilir.

Banka karlarının iyi tahlil edilmesi çok önemli. Kriz esnasında bankalarımızın yüksek karlar yapmasında bankacılık faaliyetlerinden ziyade, düşen faizlerden elde ettikeri karlar çok daha etkili olmuştu. Bu konuda da , Merkez Bankası'nın hakkını teslim etmek lazım. Bu sayede ciddi bir sermaye transferi yapılmış oldu. Doğru da oldu. Ama bundan sonra , toparlanmaya başlayan piyasalar, asıl bankacılık faaliyetlerinden elde edecekleri kaları ön plana çıkartacaktır.

Borsamızda yaşanılan, kriz sonrası hızlı yükselişin ve dışardan pozitif ayrışmanın yıl sonu realizasyonu diye düşünüyorum. Bu realizasyonun yarattığı düzeltme bir süre sonra yerini yine cidd yükselişlere bırakacaktır kanaatindeyim. Ama önümüzdeki yıl, banka dışı sektörlerin çok daha yüksek artışlar yapmasını bekliyorum. Özellikle otomotiv , inşaat , çimento-demirçelik, cam ,seramik , silah-silah ekipmanları üretenler ( orduya üretim yapanlar) ilk aklıma gelenler olarak ciddi ciro yapacaklar diye düşünüyorum.

Irak ve Rusya'da ortaya çıkan inşaat pastasında yaklaşık 30 milyar dolarlık yeni iş sahaları ortaya çıktı. Türk inşaat şirketleri , çimentocular, demirçelikçiler bundan ciddi yarar görebilirler. Ayrıca Türkiye'de planlanan projelere ve alt yapı yatırımlarına bakınca, ciddi bir yatırım dönemi başlayacak gibi görünüyor.

Sadece enerji dağıtım ihalelerinden bile kamunun 16 milyar dolar geliri söz konusu olacak. Bir de enerji üretim ihalelerini de göz önünde tutarsak, tek bir alandaki yatırımın bile boyutunun büyüklüğünü düşünün derim .

Yatırım yapılabilir ülkeler notuna sahip olmadığımız halde bile, Türkiye'ye dünyadaki her konuda isim olmuş şirketlerin yatırımlarının geldiğini görüyoruz. Özellikle konut üretiminde, İstanbul dünya zenginlerine proje üretilen şehirlerin başına gelmeye başladı. Birkaç milyar dolarlık yüksek katlı üst sınıf projeler ortaya çıkmaya başlıyor.

Türkiye kendi silah teknolojilerini üretmeye kalkışıyor.Bu yönde savaş uçağı üretimi için Türk şirketlerine davet çıkartıldı. Bu şu demek, ciddi cirolara ulaşan ve satış garantisi olan silah şirketleri arasında artık Türk şirketleri de yer alacak.

Yazımın çok uzun olmaması için , bu kadarla kesmek istiyorum. Faizler çok daha önemli olduğu için, o paragrafı çok daha uzun ve detaylı tutmak istedim. Diğer konulardaki düşüncelerimi de kısaca belirttim. Son olarak diyorum ki, her şeyin başı üretmekten geçiyor. Üretimi ve ihracatı arttıracak tüm önlemleri ve teşvikleri devreye sokmak tüm sıkıntılarımızın çözüm yoluna girmesine etken olacaktır.

Yanılmıyorsam 2005 AB müzakereleri öncesinde demiştim artık Türkiye treni yola çıktı. Kimse bu trenin raydan çıkmasını beklemesin. Yoksa arkasından yetişmek çok da kolay olmaz:) .Kısa vadeli paniklerle uzun vadeli hedefleri görmemezlikten gelmeyin.

Aydın Eroğlu

YORUMLARI GÖR ( 0 )
Mynet’te En Çok Takip Edilen Hisseler
Hisse

En Çok Aranan Haberler