Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, borsada 'vurgun' yapıldığını iddia ederek, "Son 3 yılda milyarlarca TL’yi bulan vurgunların yapıldığını herkes biliyor" dedi. Kılıçdaroğlu, son 3 yıldır yoğun işlem yapan tüm aracı kurumların ivedilikle denetimden geçirilmesi gerektiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, Patronlar Dünyası'nın sorularını yazılı olarak yanıtladı. Kılıçdaroğlu, "Borsada çetevari manipülatör gruplarının varlığı ve bazı şirket hisselerindeki manipülasyon ve insider vakalarında hakim ortakların da işin içinde oldukları inceleme raporlarına konu olmuş bir gerçektir" açıklamasını yaptı.
Kılıçdaroğlu sorulara şu yanıtları verdi:
-Deprem günlerinde borsanın açık olması ve işlem yapmaya devam etmesini eleştirenler olmuştu. Bu süreçte fırsatçılık olarak değerlendirilebilecek işlemler yapıldığını düşünüyor musunuz? Deprem günlerinde borsanın açık olmasından kaynaklı olarak kimler zenginleşti? Size bu yönde ulaşan bir bilgi oldu mu?
*Borsalarda şirketlerin hisseleri alınıp satılırken, onlara değer biçilirken en çok ihtiyaç duyulan şey bu şirketlerin durumlarıyla ilgili bilgilerdir. Fiyatlar büyük ölçüde bu bilgilere atfedilen değere ve beklentilere göre oluşur. Bu yüzden borsalarda şirketlerin kendileri hakkında sürekli olarak kamuya zamanında yeterli ve doğru bilgi vermeleri, yani borsaların şeffaflık içinde çalışması borsanın işleyişinin ön şartıdır.
*Büyük depremler gibi ülkenin ve borsanın genelini etkileyecek büyüklükteki olağanüstü hallerde sözünü ettiğimiz bilgilendirme/ bilgilenme ön şartı doğal olarak kesintiye uğradığından, bu şart sağlanıncaya kadar borsalar işleme açılmaz. Aksi halde yatırımcılar bilgiden yoksun bir büyük belirsizlik içinde ne yapacaklarını şaşırmış halde hatalı kararlar alabilirler. Ortam her tür manipülasyon ve spekülasyona ve içerden öğrenenlerin haksız kazanç sağlamalarına açık hale gelir.
*Nitekim ülkemizde 1999 büyük depreminde şirketlerden depremin etkileri konusunda yeterli açıklamalar sağlanana kadar borsamız işlemlere kapatılmış, açılırken de alım/satımlarda bir süre olası manipülatif / spekülatif hareketleri önlemek bakımından depo şartı, açığa satış yasağı gibi idari önlemler alınarak açılmıştı. Doğru olan budur. Dünyadaki benzer uygulamalar da böyledir.
Oysa bu yıl yaşadığımız, 10 ilimizi içine alan ülkemizin geniş bir coğrafyasını vuran ve etkisi bakımından da bütün ekonomimizi ve haliyle bütün borsamızı etkileyen büyük deprem felaketinde yetkililer hiçbir şey olmamış gibi borsayı açık tuttular ve hiçbir önlem alma yoluna gitmediler. Yatırımcılar bu dönemde büyük mağduriyetler yaşadılar. Mağdurların yoğun baskısı karşısında ancak 3 gün sonra borsada işlemlerin 5 gün süre ile durdurulduğu açıklandı.
*Ben bu süreçte bizzat SPK’ya giderek onları uyardım. Deprem bölgesindeki 380 bin küçük yatırımcının enkazla uğraşırken borsada soyulduklarını, buna imkan verilmesinin kabul edilemez olduğunu, düzeltilmesi gerektiğini açıkça ifade ettim.
Bu durumun başlıca sorumlusu tek adam rejimi ve onun liyakat taşımayan yöneticileriyle iyice zayıflatılmış kurumsal kapasite çöküşüdür. Kurumlar görevlerini yaparken inisiyatif kullanamıyor. Saray talimatı bekleniyor. Niye? Çünkü ülkede tek adam rejimi var ve saray ne diyecek diye bekleniyor. Büyük depremde de saatlerce Erdoğan talimatı beklenmedi mi? Kurtarma çalışmalarında geç kalınmasıyla enkaz altında kurtarılmayı bekleyen binlerce insanımızı kaybetmedik mi?
Tek adam rejimi, onun liyakat sahibi olmayan kadrolarla zayıflatılmış kurumlarının ülkemiz insanlarına verdikleri zararlar ve yarattıkları maddi manevi mağduriyetleri hayatımızın her alanında görüyoruz. Borsa bundan ari değil. Borsanın kapatılmadığı o dönemde kimlerin bu kararda etkili olduğu, bu dönemde o kişilerin –borsanın kapatılmasını istemeyenlerin- işlemlerinin olup olmadığı ve kimlerin haksız çıkar sağladığı gibi hususlar yönünden bu dönemin özel olarak incelenmesi ve kamuoyu ile şeffaf biçimde paylaşılması gerekirdi.
-Borsaya dair çok uyarılarınız oldu. Türkiye’deki borsa işlemlerine dair sizde güvensizlik yaratan noktalar nelerdir?
*Benim bir umutla mütevazı tasarruflarını değerlendirmek üzere borsada yatırım yapan küçük yatırımcıların soyulmalarına engel olmak üzere hem onları hem yetkilileri uyaran birçok mesajım oldu.
Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl piyasalar Erdoğan’ın artık bugün ağzına almadığı irrasyonel ‘Faiz sebep enflasyon sonuçtur” politikasıyla uygulattığı negatif faiz politikası nedeniyle piyasalarda hemen her şeyin fiyatı bozulmuştu. Tasarruflarını koruma ve getiri peşinde olan insanlar borsaya yönlendiriliyordu. Bunu fırsat bilen manipülatör grupları da düşük kredi maliyetleriyle önce kamu bankalarını da içine alacak şekilde bankacılık hisselerinin vadeli ve spot piyasalarında koordineli şekilde fiyatları şişirme operasyonunu yetkililerin gözü önünde aylarca sürdürdüler. Borsanın genel yükselişi birçok küçük yatırımcıyı da borsaya çekti. Doğal olarak bu şişme eylül ortasında patladığına günlerce süren düşüşlerle binlerce yatırımcı büyük kayıplar yaşadı.
Ben bu süreçte SPK’yı ve saray şürekasını uyardım. Yatırımcıları soyan manipülatör gruplarının temizlenmesi çağrısı yaptım. Ben bunları yaparken yetkililer Bloomberg’e verdikleri beyanatlarla “sistemik risk yok” diye adeta sürece yol veriyorlardı. Devlet Bahçeli de konuyu ciddiyetle ele alacağı yerde “Borsa yükselmeye devam edecek” diyerek bana cevap yetiştirmekle uğraşıyordu. Ben göreve gelirsem mutlaka bu dönemin ve yetkililerin sorumluluklarının inceleneceği sözünü vermiştim.
-Borsada çetelerin varlığından bahsettiğiniz. Bunu biraz açabilir misiniz? Kim bu çeteler? Organize gruplar mı? Yoksa çıkarları için anlık bir araya gelip sonra dağılan kişiler mi? Veya belli büyük aileler ile şirketler mi?
Borsada çetevari manipülatör gruplarının varlığı ve bazı şirket hisselerindeki manipülasyon ve insider vakalarında hakim ortakların da işin içinde oldukları inceleme raporlarına konu olmuş bir gerçektir. Manipülasyon operasyonları yurt içi ve gerektiğinde yurt dışı hesapların da kullanıldığı organize hareketlerdir. Bu operasyonlarda yurt dışı hesapların kullanımı, takibi güçleştirse de burada önemli olan takipteki kararlılık ve yaptırım sisteminin etkinliğidir. Aslında sermaye piyasamız AB mevzuatına uyum kapsamında en ileride olan bir yapıya mevzuat açısından sahiptir. Temel sorun tıpkı Anayasa’ya uyum konusunda olduğu gibi mevzuatta değil, siyasi iradenin ve yargının gereği gibi davranmamasından ve de mevzuatın gereklerine uyulmamasından kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde maalesef uygulamada beklenen caydırıcı etkinlik yoktur. Hukuksuzluk diz boyudur. Siyasi irade kara parayı kurtarıcı gibi gören bir iradedir. Sürekli tekrar edilerek çıkarılan af düzenlemeleri bunun delilidir. Vergi cennetleriyle ilgili liste hala yayınlanmamıştır. Ülkemizin gri listede olmasına sebep de siyasi iradenin yarattığı bu kara tablodur.
*Bu tablo içinde yargının rüşvet ve skandallarla dolu çürümüşlüğünü de eklediğinizde borsada gerçekten yatırımcıları soyan çetelerin bu kafayla temizleneceğini düşünmek saflık olur.
Bu nedenle bazı vakalardaki münferit idari yaptırımlara bakarak borsada sistemik bir şekilde yatırımcıyı koruma düzeni sağlandığını düşünmek mümkün değildir.*
Bu arada saray şürekasının Türkiye Varlık Fonu üzerinden borsada ne işler çevirdiklerini bilmiyoruz. Şeffaflık yok. Çünkü Türkiye Varlık Fonu her türlü hesap vermekten ari tutulmuştur. Orası bir kara kutudur.
Son döneme dair değinmemiz gereken bir başka husus da SPK’nın haftalarca birçok şirketin aynı zaman diliminde borsaya girişine onay vermesiyle yaşadığı arz fazlasıdır. Yaşanan bu furyada bir şekilde ilk günlerde prim yapan girişlere bakarak yüz binlerce küçük yatırımcının bu arzlara artan sayıda katıldığı, bu şirketlerin incelemeye muhtaç bir işlemler serisi içinde inanılmaz yüksek fiyatlardan işlem gördükten sonra ani seri fiyat düşüşleriyle yine birçok yatırımcıya kayıplar yaşattığı görülmektedir. SPK’nın bu kadar çok ani girişe piyasanın likiditesi ve makro dengelerini dikkate almadan yol vermesinin adeta sistemik kriz şartları yaratan bu tablodaki rolünün sorgulanması gerekir. Özellikle de bu süreçte borsa - siyaset ilişkilerinin etkili olup olmadığının sorgulanmasını beklerim.
Sonuç olarak yatırımcılarımızın yaşadıkları mağduriyetlerin kök sebebi tek adam rejiminin her alanda yaratmış olduğu kurumsal kapasite çürümüşlüğünün, liyakatsizliğinin, hukuksuzluğun ve son derece irrasyonel çarpık makro ekonomi politikalarının borsaya yansımasıdır. Nitekim uluslararası yatırımcıların borsadan uzun süredir çıkmaları ve yeniden girme konusundaki isteksizliklerinin temelinde de bu sebepler yatmaktadır.
Yatırımcılar mağduriyetlerinin bu kök sebeplerini sorgulamalı ve sorumluluğu olanlara tavır koymalıdır. Aksi halde bu saray şürekası nasılsa fark edilmiyoruz duygusuyla aynı şekilde davranmaya ve yeni yeni mağduriyetler yaratmaya devam edecektir.
-Borsadaki vurgunların ekonomik boyutuna dair bilginiz var mı?
Son 3 yılda milyarlarca TL’yi bulan vurgunların yapıldığını herkes biliyor. Sadece geçtiğimiz Eylül-Ekim aylarında SPK’nın mecburen müdahale etmek zorunda kaldığı ‘banka manipülasyonunda’ işlemi yapan spekülatörün 11 Milyar TL civarında para kaybettiği kendisi tarafından ifade edilmiştir.
“SON ÜÇ YILDIR YOĞUN İŞLEM YAPAN TÜM ARACI KURUMLAR İVEDİLİKLE DENETİMDEN GEÇİRİLMELİYDİ”
-Seçim kazansaydınız Borsa için 15 Mayıs tarihinde soruşturma açılsaydı ilk olarak kimler ve hangi işlemlerin açılmasını beklerdiniz?
Tüm sermaye piyasası kurumları (SPK-BIST-TAKASBANK-MKK), MASAK kurumsal olarak soruşturulmalı, bununla birlikte son 3 yıldır yoğun işlem yapan tüm aracı kurumlar ve olağanüstü fiyat hareketlerine sahip olan tüm borsaya kote olan şirketler ivedilikle denetimden geçirilmeliydi.