Türkiye devletçiliği bırakıp dışa ve piyasa rekabetine açıldığı zaman kendini toparlamıştı...
Nouriel Roubini İran'da doğmuş, Türkiye'de, İtalya'da ve ABD'de okuyup akademisyen olmuş, kötümser bir iktisatçı. 2008 krizini erken teşhis ettiği söyleniyor ama ondan önce bir düzine insan bu tür tahminler yapmıştı. Akşam'da yer alan haberde Roubini 2008 yılından bu yana iki dip tahmini yaptı, tutturamadı. Şimdi gene deniyor ve yeni analizinde 'Marx üstat haklı, kapitalizm üstadın dediği gibi kendi kendini tahrip ediyor' diyor. Nasıl? Roubini'ye göre ABD'de şirketler sadece bekliyorlar ve işten işçi çıkarıyorlar ve ekstra üretim kapasitesi var, talep yok diyorlar. Ama insanları işe almazsan emek gelir kazanamaz, tüketicilerin güveni kaybolur, tüketim ve nihai talep düşer diyor (Keynes demişti ya tüketim gelirin fonksiyonudur). Rubi'ye göre son iki yıldır ABD'de fonlar emek sektöründen sermaye sektörüne akmakta, ücretten kara gitmekte, bu nedenle gelir dağılımı eşitsizliği artıyor, hane halkının tasarruf ve talebi şirketlerden daha fazladır, yani gelir ve servet dağılımının bozulması, yetersiz toplam talebi, daha da kötüleştirir. Emeğe ödenen ücretler kişiler için gelirdir, gelir de tüketilir. Şirketler ayakta kalmak için ücret maliyetini düşürdükçe kendi iplerini çeker, gelir talep düşer ve ekstra üretim kapasitesi atıl kalır. Doğru ama bu durum sonsuza kadar gider mi?
ABD ve AB'de politikacılar ayak sürüyüp, zamanında önlem almayıp rating kaybetmediler ve İtalya ve İspanya'yı da ateşe atmadılar mı? Sorun ekonomik sistem sorunu değil, siyasetçi beceriksizliği ve bencilliği!
Biz de Türkiye'de yıllarca popülizm ve karar veremeyen koalisyonlarla yaşadık ve sonuç olarak da krizler gerçekleşti. 1978'de ABD'den Türkiye'ye kısa süreli geldiğimde anneme dışarıdan ne istiyorsun diye sorduğumda ampul ve kibrit istemişti. İhracat 2,5 milyar, ithalat ise 7.5 milyar dolardı. Siyasi kavga içindeydik. Ama 1980 sonrası devletçiliği bırakıp piyasaya döndük, dışa ve rekabete açıldık. Bugün ihracat 130, ithalat 200 milyar doları aştı.
Bakın tasarruf geleneği olan eski Mao'cu Çin ise, ücretleri düşük tutarak, emeği sömürerek milli gelirin yüzde 49 oranında (rakam yanlış değil yüzde 49) yatırım yapan bir ülke. Tüketim yok gibi. Orada yaşamak ister misiniz?
ASIL SORUN YARATAN SİYASETİN SAÇMALAMASI
Örneğin 1980 öncesi siyaset ve petrol kökenli global kriz vardı ama ondan sonra yirmi yıl ise büyüme gelmişti. Sonra ABD'de devlet erkanı saçmalamaya başladı, ekonomi yönetimi bürokrasi ve siyasetçisiyle popülizme boğuldu, ilkelerden vazgeçildi, siyasetçiler oy uğruna vatandaşların hepsine ucuz ev vaat ettiler, kandırdılar, kredileri alın dediler, soyguna da gözlerini yumdular, konut sektörü ve finans kesimi cinayetlerine izin verdiler, bu da balonları ve krizi yarattı, kriz dev hale geldi. Sorunu yaratan ekonomik sistem değil, siyasetin saçmalaması ve oy popülizmi idi.
BİZ NE ZAMAN TOPARLADIK?
Bizde yatırım oranı ortalama yüzde 20 üzerinde (Brezilya'da yüzde 18), çoğunu da özel sektör yapmakta! Sonuçta ne diyorum?
Nouriel'in Marx tipi kriz tezi doğru değil! Krizin sebebini değil, geçici semptomunu ön plana çıkarmış. Türkiye de, devletçiliği bırakıp, dışa ve piyasa rekabetine açıldığı ve piyasaya döndüğü için kendini toparladı!