"Bu, iktisadi demokrasinin iflas ettiğinin bir işareti olarak algılanabilir" diyen Cavlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mevcut iktisadi demokrasinin dünya nüfusunun yüzde 80'ini yoksullaştırdığını, yolsuzlukları artırdığını ifade etti. Bir ülkenin ekonomik hayatı iflas ettiğinde ülke güvenliğinin de sıkıntıya düştüğünü anlatan Cavlı, "Acımasız iktisadi rekabetin" hane halkı gelirlerini düşürmesi tepkilerin ölçüsünü artırıyor" diye konuştu.
Sıcak küresel sermayenin bulunduğu ülkeleri sömürge haline dönüştürdüğünü ve Türkiye'de muhtemel Şubat-Mart krizine dikkat edilmesi gerektiğini, yeni bir iktisadi dünya düzeninin kurulduğunu ve Orta Doğu'da Türkiye'nin bir finans merkezine dönüştürülmesi gerektiğini daha önceden bir kaç kez ifade ettiğini belirten Cavlı, şunları kaydetti:
"Fotoğraflar gösteriyor ki; iktisadi demokrasinin bilginleri artık mazeret bulamıyor, iktisadi istismarlarına artık bahane uyduramıyorlar. Kuzey Afrika ülkeleri ile başlayan değişimin, Ortadoğu ülkelerine, daha sonra yoksulluğu had safhaya ulaşan nüfus yoğunluğu çok yüksek olan Güney Doğu Asya ülkelerine sıçrayacağı beklentisi artıyor. Avrupa Birliği ülkeleri belli etmese bile tedirginliğe girdikleri söylenebilir. Ticaret daraldı, işsizlik arttı. Zira Avrupa Birliği ülkeleri de zor durumdalar.
İlk başlarda, Orta Doğu'daki olayların iktisaden ABD, Çin ve Rusya ekonomisine kar getireceğini düşünüyorum. Ancak, sonraları sıkıntıların bu ülkelere sıçrayabileceğini de düşünmek zorundayız. Dünya ülkeleri serbest piyasa ekonomisini tartışır hale geldi."
Türkiye'de 24 Ocak 1980'de başlayan serbest piyasa ekonomisi düzeninin, iktisadi demokrasinin bilginlerinin dünya ülkelerine "üflediği" bir düzen olduğunu ifade eden Cavlı, bu durumun Türkiye'de 2005 yılına kadar sürdüğünü belirtti. Serbest piyasa ekonomisinin mimarlarının kendi ekonomilerinde bankalarını aşırı serbest bıraktığını ve birçok bankanın o ülkelerde iflas ettiğine işaret eden Cavlı, Türkiye'nin de aynı sistemi taklit ettiğini ve aynı iflasların geçmişte Türkiye'de de yaşandığını kaydetti.
Serbest piyasa ekonomisinin rekabeti haksız şekilde kullandığını ve adil piyasanın ekonomik düzenini bozduğunu ifade eden Cavlı, küresel sıcak paranın da çok tahribatlara sebep olduğunu söyledi.
Sıcak paranın dünya ülkelerinde yapılan bütün stratejik yatırımlarda ve temel ürünlerde maliyet enflasyonunun artırımına sebep olduğunu vurgulayan Cavlı, "Sıcak para temel ürünlerin üretimini serbest piyasa ekonomisi bahanesi ile bütün ülkelerde satın almaya devam etmektedir. Bu husus bütün dünyada açıkça ortaya çıkmıştır" dedi.
Türkiye'de 2005 yılından sonra politik ekonomi düzeni işlemeye başladığını anlatan Cavlı, şöyle konuştu:
"Politik ekonomi, üretimin, yatırımın, ihracatın mevcut iktidarın kontrolünde toplumun yararına kullanılması demektir. Politik ekonomide, kişi başına hane halkı gelirleri en alt seviyelerde daha fazla iktisadi yükselme gösterir. Ülkemizde de hane halkı gelirleri politik iktisadi düzenin benimsenmesi ile en alt seviyelerini yükseltmiştir. Politik ekonomiyi iktidar düşük gelir gruplarının lehine kullanmış, çok başarılı olmuştur.
Türkiyemizin ekonomik hassasiyetleri var. Ülkemizin iktisadi kaynaklarının beytül mal olarak muhafazası fevkalade önemlidir. Hazır kaynaklarımız ülkemizin kamu finansmanına güç ve kuvvet vermiştir. Vicdani vebal altında kalmadan ekonomiyi idare etmek vazifesi insani inancın gereğidir. Bu hassasiyet gösteriliyor.
Başkanlık sisteminin tartışıldığı günümüzde, ekonomimiz yönünden sisteme farklı gözle bakmamız gerekir. Ülkemizin iktisadi refahı ve adil gelir dağılımının sağlanması esas olmalı. Türkiye kendi modelini Başkanlık sisteminde oluşturabilir. Mevcut yürüyen sistem üzerinden Cumhurbaşkanlığı makamını devlet başkanı yetkisi ile donatmak yeterli olacaktır. Başbakanı da Cumhurbaşkanı tayin eder denildiğinde güçlü bir devlet yapısı kurulmuş olur ve bölgesinde ve dünyada Türkiye modeli oluşturulmuş olur. Başka ülkelerin yönetim modeline uydurulmak ihtiyacı yoktur."
**Dr. Mehmet CAVLI - dr.mehmetcavli@mynet.com
**