Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ekonomiye ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Nebati, ‘yeni politika setlerinin oluşturulması zorunluluğunun oluştuğunu’ söyledi.
Ekonomik Dönüşüm Zirvesi'nde konuşan Bakan Nebati, “Ekonomik Dönüşüm Zirvesi, ekonomi tartışmalarına fayda sağlayacak. Aynı ekonomik politika her ülkede aynı sonucu doğurmuyor. Yeni politika setlerinin oluşturulması zorunluluğu oluştu. Ortodoks politikalar büyük krizlere neden olabiliyor” dedi.
BAKAN NEBATİ'NİN KONUŞMASINDAN ÖNE ÇIKANLAR
Gerek ulusal, gerek küresel iktisat tarihi incelendiğinde, iktisat politikalarının dizaynı ile dönemsel ekonomik gelişmeler arasında sıkı bir korelasyon olduğu görülür.
Farklı dönemlerde farklı iktisadi düşüncelerin hakim olmasında; toplumsal ve teknolojik dönüşümlerin sosyoekonomik şartların değişmesine neden olması ve bu değişimin yeni politika setlerinin oluşturulmasını zorunlu kılması söz konusu.
Eskiden belki de 100 yılda ulaştığımız bir sosyoekonomik eşiğe, 20. yüzyılın sonları itibarıyla çok daha kısa sürede ulaşıyoruz.
İktisat tarihi incelendiğinde, aynı ekonomi politikalarının her ülkede aynı neticeler doğurmadığı gerçeğiyle karşılaşırız. Bir ülke ekonomisinin büyüme performansına olumlu etki eden bir politika, başka bir ülkede enflasyonist baskılara neden olabilmektedir.
Gelişmekte olan ülkelere kalkınmanın tek reçetesi olarak sunulan Ortodoks ekonomi politikaları, gelişmekte olan birçok ülkede büyük cari işlemler açığı ve beraberinde borç krizleriyle neticelenmiştir.
Batılı ülkeler tedarik krizi yaşıyor. Türkiye alternatif tedarik merkezi olarak öne çıkıyor. Türkiye ekonomisini küresel çalkantılardan nasıl koruyacağız? Güçlü bir büyüme yolunu nasıl sağlarız? Vatandaşlarımızın refah kaybını ekonomiyi bozmadan nasıl sağlarız? Vatandaşların refah kaybını nasıl aşarız? En iyi politika seti ne olmalıdır?
Konvansiyonel iktisadi bakışı olarak heterodoks bakışla mevcut küresel kriz ortamında değil yapısal sorunlarımıza çözüm bulmak pandemi sonrasında ülkemizin küresel tedarik merkezi olması için yeni bir ekonomik yaklaşımı benimsedik. Ülke kalkınmamızı ve refah düzeyimizi daha ileri taşımak için oluşturuldu. Bun yaklaşımın temel amacı sürdürülebilir büyüme politikasına girmeyi sağlamak, konjonktürel sıkıntıları bertaraf etmek, uzun vadede orta gelir tuzağını aşmaktır. Kısa sürede üst dengeye ulaşacağız. Modelin en önemli sac ayağı ise TL'ye olan güvenin artırılmasıdır. Modelin başarısı için maliye politikasının tek başına yeterli olmayacağı açıktır.
Özellikle akademik çevrelerin ilgisini çekmeye başlamıştır. Ülkemiz gerçeklerine göre dizayn edilen modelimizin yatırım, üretim, istihdam ve ihracat tarafında beklediğimiz pozitif sonuçları verdiğine hepimiz şahitlik ediyoruz. 2020 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 1,8'lik büyümeyi başarmıştır. Arz kaynaklı enflasyonu, ortodoks para politikalarıyla çözmeye çalışan ülkelerin resesyona girdiği ve endişesine kapıldığına tanıklık ediyoruz. Türkiye ekonomisi yüksek büyüme performansını sürdürmeye devam etmiştir. Bu yılın ilk çeyreğinden yüzde 7,5, ikinci çeyrekte yüzde 7,6'lık büyüme yakalayan Türkiye G20 ülkeleri içinde en iyi performans gösteren ülkelerden biridir.
Bu yılın Ocak-Ağustos döneminde ihracat yüzde 18,3 oranında mevcut konjonktüre rağmen artmaya devam ediyor. İstihdamı artırma noktasında da 2021 yılın 2,1 milyon kişi bu yılın ilk 7 ayında 613 bin kişilik istihdam artışı sağlanmıştır. OECD ülkeleri arasında ülkemiz istihdamını en fazla artıran ülke olmuştur. Enerji hariç cari fazla vermeyi başardık. Rusya-Ukrayna savaşı enerji başta olmak üzere emtia fiyatlarında gerçekleşen dramatik artışlar cari dengemizde bir miktar bozulmaya yol açmıştır. Bunun geçici olduğuna, enerji fiyatlarının düşmesiyle bu taraftaki iyileşmenin devam edeceğine inanıyoruz.
Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat bakımından güzel gelişmeler yaptığımız ekonomimizde küresel sorun olarak karşımıza çıkan enflasyondur. Enerji ve diğer emtiadaki diğer yükselişler, lojistik maliyetlerindeki artışlar, gıda fiyatlarındaki yükselişle ve pandemi kaynaklı dışsal faktörler Türkiye'de de enflasyonun temel nedenleri durumundadır. Döviz kurundaki artış ve atalet de enflasyonüzerinde etkili olmuştur.
Yeni ekonomi modelini devreye almasaydık enflasyonun yanı sıra durgunluk ile karşı karşıya olacaktık. Enflasyon sorunu ise yine olacaktı. Dünyadaki sorun arz ve maliyet ile ilgilidir. Talep burada daha az etkilidir.