İş yerleri ve küçük-büyük şirketler zaman zaman ekonomik açıdan dara düşebilir. Bu durumun sebepleri başlıca iş yeri yöneticisinin, şirketin iş alanının veya ülkenin içinde bulunduğu herhangi bir kriz olabilir. Yaşanan bu zorluklarda şirket veya iş yeri, çalışanlarının haklarında bir ihlale yol açmamalı ve problemleri daha üst katmandan, kendi dinamikleri içinde çözmelidir. Bunu başaramayan iş yerleri bu hakları görmezden gelip çalışanlarının maaşlarında gecikmeye veya maaşların kesintiye uğramasına sebep olur. Bu durumla karşı karşıya kalan çalışanın yapabileceği eylemler ve hukuk önünde savunabileceği hakları vardır.
Çalışanın ücretini zamanında alamama durumunda başlıca yöneleceği hareket, çalışmadan uzaklaşma hakkıdır. Çalışma hukukuna göre patron kişi, çalışanın alması gerektiği ücreti 20 gün boyunca ödemediği takdirde çalışan, iş yapma sorumluluğundan kaçabilir. Eğer ki bu gecikme elde olmayan olası bir sebepten (deprem, sel, yangın vb. doğal afetler) meydana geldiyse, çalışan bu hareketinde haksız bulunur. Bunun dışında gelişen gecikmelerin tümünde çalışan haklı bulunur ve bu süreçte işten çıkarma veya yerine başka işçi alabilme durumu mümkün değildir.
Çalışan, ücretini zamanında veya uzun bir süredir hiç alamıyorsa yapabileceği en radikal hareket ve sahip olduğu hak; işçi sözleşmesinin fesih hakkıdır. Yine iş kanunda yer alan maddelerce patron tarafından çalışan ücretleri haklar göz önüne alınarak düzgün hesap edilemez, eksik veya geç ödenirse, işçinin iş sözleşmesini feshedebilme hakkı söz konusu olur. Bu fesih bir istifa değildir. Çünkü istifa eden tarafın işveren üzerinde maddi bir talebi olamaz. Bu fesih süresince ise çalışan tazminat talep edebilir, içeride biriken primini alma konusunda hukuki adımlar atabilir. Sözleşmenin haklı feshinin söz konusu olması için maaşın sadece bir gün gecikmesi yeterli değildir. Düzenli olarak gecikmesi ya da uzun süredir gecikmiş durumda olması gerekir.